Evimden uzakta olmaya alışmıştım bir süredir. Ama vatanımdan uzakta olma düşüncesi uçağa adımımı attığım ilk anda sardı dört bir yanımı. Araca bindikten hemen sonra havalimanına geçtik. Bizi Ayazın anne ve babası bekliyordu. Onlarla da vedalaştıktan sonra uçaktaki yerimize yerleştik.
Başta biraz tırstım ama Ayaz yanımda diye çok da sesimi çıkarmadım.
Dört saatlik yolculuğumuzun sona gelmek üzere olduğunu, Londra'ya geldiğimizi haber veren pilotlar sayesinde öğrendiğimde çok mutlu oldum. Jöle kıvamına geldiğim koltuktan kalkacağıma öyle mutluyum ki şu an anlatamam. Oturmak bana göre değil anladım.
Görevli kemerlerimizi bağlamamızı inişe geçeceğimizi söyledi. Ve çok geçmeden kendimizi yere basarken bulduk.
"Bir daha kolay kolay binmem bu alete Ayaz haberin olsun" dedim havalimanına giriş yaparken. O kadar yoğun ki havaalanı, Ayaz'ı kaybedeceğim diye aklım çıkıyor.
"Birkaç hafta sonra geri dönelim dermişsin gibi geldi ama hadi bakalım. "Küçücük bir dil çıkarmış olabilirim Ayaz'a doğru kabul. Ama bence hak ediyor.
"Bizi kim almaya gelecek. Direk kendimiz mi geçeceğiz yoksa? Konuştun mu Cesur dedeyle? "
"Evet diğer girişte beklemeleri gerekiyor gidelim bakalım. Bavulları da alalım da gelir gelmez kimseye yük olmayalım değil mi abisinin gülü."
"Evet bende aynen öyle düşünmüştüm." Benim aklımdan çıkmış ki tamamen onlar.
Bavullarımızı da sapasağlam aldıktan sonra bizi bekledikleri yere doğru ilerledik. Kim gelecek acaba diye düşünürken karşımızdaki arabada hareketlilik oldu.
Hafif sakallı bir adam arabadan inip bize doğru el salladı, hemen arkasında da bana tatlı tatlı gülümseyen bir kadın indi araçtan.
Biz yavaş yavaş onlara yaklaşırken adam bize doğru gelmeye başladı. Kadında arkasından.
"Hoş geldiniz kardeşim. Ben Bedir, bu da eşim Bedia. Siz de Ayaz ve Zümrüt olmalısınız. Onay bekleyen gözlerle suratımıza bakıyorlardı.
"Hoş bulduk sağ olun." dedik ikimizde aynı anda. Birbirlerine bakıp gülümsediler.
Bedia hanım
"İstersen bırak valizleri eşim alsın Zümrüt." dedi.
"Zahmet olmasın ben hallederim."
"Olur mu hiç aşkolsun. Hadi gel biz seninle arabaya binelim beyler de bavullarla ilgilensinler." deyip eşine doğru gülümsedi koluma girip beni çekiştirdi. Karşı koymak zerrece içimden gelmiyor zira çok yoruldum.
Arabaya doğru yürümeye başladık.
"Teşekkürler Bedia hanım zahmet oluyor kusuruma bakmayın." dedim arabanın arka kapısını açarken.
"Ne zahmeti şimdilik misafir gibi hissedebilirsiniz kendinizi ama siz bizdensiniz artık. Yabancı bir ülkede Türk görmek o kadar mükemmel hissettiriyor ki sana anlatamam. Ayrıca ne demek Bedia hanım, adımla seslenebilirsin yada en fazla abla diyebilirsin."
Peki, öyle olsun.
Arabaya yerleştikten sonra ellerimi tuttu birden.
"Tekrar hoş geldin güzel kardeşim. İnşallah burayı da bizi de seversin. Eve gidince bana kendinden bol bol bahset olur mu?" Sağ elimi çekip onun elinin üzerine koydum.
"Hoş buldum umarım. Olur tabi, ev derken ben yurt gibi bir şey hayal etmiştim. "
"Aslında yurt ama biraz organizasyonumuz farklı biraz, gidince görürsün olur mu?" derken gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güllük
SpiritualBahçenin diğer tarafında göz göze geldiğim adamla kanım çekildi. Ateş öylece durmuş, yüzüme bakıyordu. Gözlerinde kızgınlığı, özlemi, nefreti gördüğüme yemin edebilirdim. Köşe bucak kaçtığım, sesini soluğunu özlediğim o adam, sonunda Güllük'ü keşfe...