Masada oluşan sessizlikle herkesin Ateş'i gördüğünü anlamıştım. Ama o durmadı. Yanında bir adam vardı. Ona döndü. Bir şeyler söyledi ve hızla uzaklaştı. Görmemiş miydi yoksa? Görse de gelebileceği bir şey kalmış mıydı ki içinde. Bırakmış mıydım?
Arkasında bıraktığı adam bile şaşmış kalmıştı Ateş'in gidişine. Yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu.
"Zümrüt iyi misin?"dedi Mislina masadaki elimi tutarak. İkbal'i unutmuştu sanırım.
"İyiyim canım, hatta hiç bu kadar iyi olmamıştım."
"Ciddi misin?"diye sordu Kevser."
"Ciddiyim."dedim masadaki sigara böreğine uzanırken. Gözümden benden bağımsız akan yaş kucağımdaki diğer elime damladı. Hemen sildim gözlerimi.
"Ben yapamıyordum, karşısına çıkamıyordum. Yaşayamıyordum bile. İyi oldu gördüğü. Yanlış bir fikre kapıldı belki de. Bilmiyorum."dedim böreği yerken.
"Ama onun görmesi daha iyi oldu değil mi?" Hepsinin tek tek yüzüne baktım. Mislina, Bedia abla, Zeynep abla ve Kevser.. Daha yarım saat önce bana karşılaşmamız gerektiğini söylüyorlardı. Yüzlerindeki şaşkınlık öyle ağlayasımı getiriyordu ki.
"Siz de dediniz ya, karşılaşmanız lazım diye. Buyrun, gördü. Mutlu mudur şu an acaba." Elim istemsiz yüzüme gitti.
"Yüzümü fark etti mi dersiniz?" Önümde duran çayı hızla içtim. Sıcacıktı, dilimi yaktı. Öyle yaktı ki gözyaşlarım hızlandı. Yerde oyuncaklarıyla oynayan İkbal yanıma geldi hemen.
"Teyze n'oldu? Anne yine mi kızdınız teyzeme?"diye hışımla döndü annesine doğru. Önümdeki peçeteyle yüzümü silip hemen çektim kucağıma doğru.
"Senin bu teyzende suç. Aç gözlülük edip çayımı hızla içtim."dedim masadaki boş bardağı göstererek. Mislina'nın önüme koyduğu su dolu bardağı alıp içtim. Ama acımı geçirmedi. Geçer miydi artık? İyi mi olmuştu gerçekten.
"Çok mu acıdı teyze? Annem benimkine su koyuyor, sana da koyalım mı?"
"Çok acıdı teyzecim, hala yanıyor içim. Ama geçmesi için sen dua edersen geçer gibi geliyor bana." Ellerini açtı hemen.
"Allahım, teyzemin içi yanıyor, ağzı yanıyor. Sen acısını hafiflet ya Rabbimm. Teyzemin gözünden hep yaş geliyor bugün. Akmasın Allahım." Hep bir ağızdan 'amin' dedik.
"Hadi tamam. Bitsin şu kasvetli hava. Bunaldım."dedim burnumu çekerken.
"Evet bence de."dedi Bedia abla.
"Her şey olacağına varır. Haydi Zeynep'in bu güzel gününe gölge olmayalım."
"Estağfirullah Bedia."
"Farkında mısınız Bedia ablayla Mislina tıpkı görümceye benziyorlar." dedim ortamı neşelendirmek amacıyla.
"Yaa, deme şöyle. Benim nerem benziyor, hadi yengem neyse daha yakın görümceliğe."
"Kız benim nerem benziyor, siz görümce görmemişsiniz." Burun kıvırmıştı resmen.
"Benim annem çok güzel bi kere."
"Oyy kuzum çok güzel tabi." Bal yanaklarını öptüm kocaman kocaman.
"İkbaaal, sana bir sır vereyim mi?"dedim kulağına eğilerek. Kafasını salladı. Zeynep ablayı gösterdim.
"Zeynep teyzen var yaa."
"N'olmuş teyzeme?"
"Onun yakında bebeği olacak, sana kardeş gelecek." Önce bi sessizce durdu. Zeynep ablaya baktı, annesine baktı. Kucağıma doğru kafasını gömdü iyice.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güllük
SpiritualBahçenin diğer tarafında göz göze geldiğim adamla kanım çekildi. Ateş öylece durmuş, yüzüme bakıyordu. Gözlerinde kızgınlığı, özlemi, nefreti gördüğüme yemin edebilirdim. Köşe bucak kaçtığım, sesini soluğunu özlediğim o adam, sonunda Güllük'ü keşfe...