O gece Ateş İstanbul'a geri döndü. Biz Cesur dedelerle bir hafta daha kalıp döndük. Öyle zor oldu ki anne babamı ardımda bırakmak, ağlamaktan gözümde yaş kalmamıştı. Biz yola çıkmaya hazırlanırken Ayaz da ninemlerle vedalaşıyordu.
"Gök göz ninem Allah'a emanetsin. Kendine dikkat et olur mu? Bir ihtiyacınız olursa aramanız yeter."
"Allah razı olsun evladım. Keşke biraz daha kalsaydın. Çok yardımın dokundu. Artık evlatlarımın yanına gitmeye hazırlanmaktan başka ihtiyacım kalmadı be yavrum.."
"Deme öyle ninem Allah geçinden versin." dedim dayanamayarak. Zaten ben de yanından ayrılmak istemiyordum. Ama zorla senin yerin kocanın yanı deyip duruyordu. Koca da koca ama..
"Ayaz evladım sende bizimle gel istersen olur mu?" dedi Cesur dede kahvesinden son yudumu alırken.
"Ben size yük olmayayım daha okul meseleleriyle uğraşmam gerekiyor efendim sağ olun."
"Ne yükü evladım. Ben de birazda o yüzden istedim gelmeni ya. Gelinimden duyduğuma göre okul konusunda hayalleriniz varmış Zümrüt kızımla. Onları bir görüşelim diye düşündüm."
Cesur dedenin dedikleriyle hem büyük bir utanç hem de sevinç hissettim. Utandım çünkü o da öğrenmişti Ateş ile olan anlaşmamızı. Sevindim çünkü böyle dediğine göre ikna olmuş demekti.
O sıra göz göze geldik Ayaz'la benden onay bekliyordu gülümseyip gözlerimi olumlu manada kapadım.
"Peki efendim. Geleyim." dedi sonra.
Hep beraber ninemlerle dayımlarla vedalaşıp annemlerin mezarına geçtik. Son kez konuştum onlarla. Duamızı edip yola çıktık. Uçakla fazla da sürmedi. Cesur dedeye Ayaz için teşekkür ettim.
"Güzel kızım sen gül yeter ki, sana yardımcı olabilmek için ne gerekiyorsa yaparım." dedi o da. Ateş bu aileden nasıl meydana gelmiş anlamış değilim.
Yol boyu uyumuşum. Hava alanına geldiğimizde Ayaz uyandırdı.
"Ne uyudun be kızım."
"İnanır mısın hala uykum var."
"Eve geçince uyursun artık güzelim. Kalk hadi."
Uçaktan indiğimizde Ateş'i görmeyi hiç ummuyordum. Ama yine de tüm o öküzlüğüyle karşımda duruyordu.
Onu görünce artık inat olsun diye midir bilemiyorum hemen Ayaz'ın yanına yaklaştım. Önce şöyle bir baktı. Sonra bavulları çekeleye çekeleye yürüdü.
Ateş Çırağan:
Annemle de konuştuktan sonra hemen İstanbul'a döndüm. Adım gibi eminim ki İngiltere meselesinden dedeme bahseder ben de açıklama yapmaktan kurtulurum. Ki aynen düşündüğüm gibi de oldu fakat dedem beni şaşırtacak bir şey daha yapmıştı. Telefonla arayıp beni bir güzel de fırçaladıktan sonra aklındakileri söylemişti.
"Madem karın olarak görmüyorsun bundan sonra o benim gelinim değil! İstanbul'a gelir gelmez boşanacaksınız. Artık benim manevi kızımdır bunu böyle bil. Onu yurt dışına aynen istediği gibi yollayacağım ama Ayaz'la beraber gidecekler. Biz İstanbul'a gelene kadar boşanma işlemlerini başlat." deyip kapadı.
Ne dediğini anlamam biraz uzun sürdü ama hemen dediğini yapıp boşanma işlemlerini başlattım. Bu Ayaz meselesi pek hoşuma gitmemişti ama üzerinde durmamaya karar verdim.
Annemden bugün geleceklerini haber veren bir mesaj alana kadar ne kadar rahattım anlatamam. Neyse ki boşanma işi çabucak olacaktı. Hava alanına gittiğimde uçakta inmişti zaten teker teker herkesi gördüm inerken en sonda bizim ufaklıkla o yapışkan arkadaşı geldi. Görünce nasıl kan beynime sıçradı anlatamam.
Ulan bir git az ötede oyna ne diye kızın ense kökünden ayrılmıyorsun. Bir de beni görünce iyice birbirlerine sokuldular..
Ne yapacağımı şaşırdım herkese hoş geldiniz deyip ilerledim. Ben Ateş'sem gösteririm kızım sana elin oğluna sığınmayı.
Babamlar biricik gelinleriyle kendi aracına geçtiler bende dedemle beraber benim araca doğru ilerledim.
"E Ateş ne yaptın boşanma işlemlerini başlattın mı?"
"Başlattım dede."
"Yarın imza atmaya gidersiniz."
"Ben boşanmaktan vazgeçtim dede."
"O ne demek ulan?"
"Dede, şimdi İngiltere kocaman yer bizim soyadımız olsun kızda oradaki dostlarımızın yardımı dokunur." Nasıl bu fikri buldum ben bile inanamadım.
Dedem bir süre düşünüp araca bindi.
Ben de binip eve doğru yola koyuldum.
"O zaman Zümrüt gidemez. Ya boşanacaksınız ya da gitmeyecek seçimi sen yap. Zümrüt kızıma sormuyorum onun tercihi belli zaten değil mi?" Sanki inadına yapıyor adam.
"Bu Ayaz nerden çıktı dede? Kendi kendine gidemiyor mu bu kız?"
"Gidemez tabi. O çocuğu sevdim ben, kızımı ona emanet edebilirim."
"Ne emaneti dede. Niye karımı ona emanet ediyormuşum."
"Karın demedim evlat, kızım dedim. Ateş ne istediğine karar ver evladım karınla konuş bu gece, sabah kararınızı bildirin ona göre hareket edelim."
Ne diyeceğim ki ben ufaklığa.
En güzele emanetsiniz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güllük
SpiritualBahçenin diğer tarafında göz göze geldiğim adamla kanım çekildi. Ateş öylece durmuş, yüzüme bakıyordu. Gözlerinde kızgınlığı, özlemi, nefreti gördüğüme yemin edebilirdim. Köşe bucak kaçtığım, sesini soluğunu özlediğim o adam, sonunda Güllük'ü keşfe...