"Hepsi mi? Yani herkes mi geliyormuş?"
"Bilmiyorum ki ablam sadece 'Cesur dedemler geliyor.' dedi. Kendisi de gelecekmiş birazdan buraya zaten biraz işi varmış. Yanlarında hanım da var sanırım, yoksa Cesur dede ablamların evine giderdi." dedi Mısra.
"Evet, normalde akşam emeği için uğrardı. Bizi rahatsız etmemek adın böyle yapar hep." Zeynep abla Cesur dedeyi çok seviyor olmalı, ondan bahsederken gözlerinin içi gülüyordu. Ve ben hala kimin geldiğini öğrenemedim.
Ben düşüncelerle etrafa bakınırken kızlar namaza durmuşlardı bile.
Hafiften esen havayı iliklerimde hissedebilmek adına yarısı açık olan camın tamamını açıp önüne oturdum.
Yine başladı yere göğe sığamayışlarım. İçim öylesine bunalıyor ki son zamanlarda. Ne kadar ağlarsam ağlayayım sanki o son gözyaşım damlamamış, o hıçkırık boğazımda takılı kalmış gibi.
Sabah uyanınca önce telefonumdan internete bağlanıp rüyamı araştırmıştım. Onları özlediğimle, yokluklarıyla baş edemememle ilgili şeyler yazıyordu. Güllük'e çıktığımda kitapların arasında rüya tabirleri diye bir kitap gözüme ilişti. Hemen aldım.
Ölen kişilerin dua istediklerini belirtiyordu. Tamamen özlemle alakalı olabileceğini de yazmışlardı kitapta da.
Düşününce anne ve babam için dua etmeyi hiç denemediğim geldi aklıma. Neden ihtiyaçları olsun ki diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. Sonuç olarak öldüler. Duaya ne gibi bir gereksinimleri var ki.
Mezarlarının başında bildiğim bir iki sureyi okumuştum aslında Gök ninem öyle öğretmişti çünkü.
Gök ninem devamlı arıyordu beni buraya geldiğimden beri onunla konuşmakta çok iyi geliyordu bana. Onunla konuşmakta çok iyi geliyordu bana. Özlemim hafifliyordu adeta.
Kızlar namazlarını bitirip selam vermişlerdi. Ellerine tesbihlerini alıp çekmeye başladılar. Mislina tesbih almadan parmaklarıyla bir şeyler yapıyordu. İlk defa görmüştüm. Teker teker seccadelerini katlayıp toparlandılar.
"Biz Kevser'le kahvaltı hazırlayalım kızlar, siz de hem üzerlerinizi giyinin hem de eve bir çeki düzen verin. Bu arada Mislina burası epeydir sana hasret güzelim, müsait olduğun bir anda uğra olur mu?" dedi Zeynep abla.
"Bir de benim hasretimi bilsen Zeynep. Cesur amcamları ağırlayalım, özlem gidermeye gelirim inşallah."
Masanın üzerine koyduğum kitapları alıp gerisin geri aldığım yere koydum.
Açtığım camı da yarım haline getirdim tekrar, güneş usul usul doğmaya başlamıştı bile.
Kızlar çoktan aşağıya inmişlerdi. Mislina dolaplara koyduğu gül kokularını aldı eline. İçine baktı.
"Kaç ay önce doldurmuştum, anca bitti. Çok bereketli şu mübarek."
"Nereden alıyorsun? Satılıyor mu ki buralarda?"
"Türkiye'de müdavimi olduğum bir dükkân var bir anne-kız işletiyorlar. Güllere onlarda çok düşkünler benim gibi. Onlardan alıyorum her şeyimi."
"Ben de çok severim gülleri. Ama hiç senin kadar sevenini görmemiştim."
Elindeki kutuyu yerine bıraktı.
"Özlemim benim gül. Özlediklerimi unutmamak, onlara varabilmek için elimden geleni yapmam için bir güç veriyor bana gülün o mis kokusu." Yanıma gelip, koluma girdi sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güllük
SpiritualBahçenin diğer tarafında göz göze geldiğim adamla kanım çekildi. Ateş öylece durmuş, yüzüme bakıyordu. Gözlerinde kızgınlığı, özlemi, nefreti gördüğüme yemin edebilirdim. Köşe bucak kaçtığım, sesini soluğunu özlediğim o adam, sonunda Güllük'ü keşfe...