Ateş Çırağan
Dedem yüzümün halini gördüğünde küçük bir şok geçirdi. Zar zor iyi olduğuma ikna ettikten sonra, olanları anlatabildim. Yanımda Bedir abiyle Ayaz olmasa herhangi bir kavgaya karıştığımı düşünüp bir dünyanın lafını söyleyecekti. Onlar da onaylayınca inandı, hayır sanki her gün yakamda bir elle dolaşıp kavgadan kavgaya koşuyorum.
Tabi olanları öğrenince kendisi ayrı bir sinirlendi. Köpürdü de köpürdü. Hemen buranın emniyetindeki tanıdıklarını arayıp bilgi verdi. Dedemin sorgu suali bitmek bilir mi ama bitmedi.
Biraz sakince kahvaltı edelim diye Bedir abilerin tayfayla kahvaltıya gidelim dedik bu defada yolda sıkıştırıyor beni.
"Sen bu hale gelmişsin o hergele nasıl merak ettim bak aslan parçası."
"Bilmiyorum valla dede. İyi olmamasını umuyorum. Hatta bir süre kendisine gelemez umarım."
"Çok mu sinirlendin sen?" Bıyık altından gülüyordu resmen.
"Tabi sinirlendim dede, soru mu bu şimdi? El âlemin namusuna göz dikmiş, her şeyin bir yolu yordamı var. İçkini alıp git kapısına oh ne ala memleket. Sahipsiz mi sandı kızı?"
"Sahipli miymiş ki Zümrüt?" Resmen benimle oyun oynuyordu koca adam.
"Dede ben onu mu diyorum şimdi. Karıştırma oraları."
"Anladım ben seni. Benim anlamadığım bir şey var. Bu kız aylardır burada. Tabi biz varken olması iyi oldu da. Daha önce niye herhangi bir yaklaşımı olmamış. Ayaz'a sordum akşam hiç hissetmedim dedi. Zümrüt'te şaşkınmış. Evladımı arayamadım da utanır sıkılır diye."
Kırmızı ışıkta durup baktım dedeme. Gülümsememek için kendimi zor tutuyordum.
"Beni kıskanmış, Zümrüt'ü alamazsın benden gibisinden bir şeyler zırvaladı. Zümrüt'ü bilmesem tanımasam aralarında bir şey var da konuşuyor derim. Ama kız adından başka bir şey bilmiyordu."
"Kızı sorguya çekmedin inşallah Ateş?" Hayda.
"Bilmiyorum dede o an nasıl konuştum sinirle. Ha tabi benim de sana sormam gereken bir şey var." Yeşil ışık yanınca hareket ettim. Yaklaşmıştık zaten.
"Sor bakalım." Merakla bana bakıyordu.
"Şu Ayaz oğlunla Zümrüt kardeşmiş." Eli direk ensesine gitti. Dedeme çekmiştim bu konuda sıkışınca, sıkılınca, gerilince benim de elim istemsiz enseme gidiyor. O da farkında değil şu an ama benden kaçmaz.
"E sen bilmiyor muydun?"
"Dede!"
"Ne var ulan? Sen bilmiyorsan benim ne suçum var. Bana niye soruyorsun?"
"Öğrenmemem için çabalamışsın gibi geldi bana. Hayır göbeğim çatladı sinirden kimi zaman, gördün ses etmedin. İnsan torununa bu zulmü niye yapar. Ağzımı bozacağım şimdi o Ayaz da bir şey demedi hiç. Hayır sormadım ben de ama anlamıştır yani sinirimi, kızdığımı."
"Kıskandığını?" Köpek gibi kıskandığımı...
"Ne kıskanması dede. Sadece yanlış şeyler kurdum kafamda. Zümrüt'e kızıp durdum. Şimdi onun acısını çıkarıyor biricik torunun."
"Çıkarsın hakkıdır. Ayaz oğluma da bir şey demeyesin ona ben rica ettim sana bir şey dememesini. Yoksa o da durumdan memnun değildi."
Aracı park ederken söylemesi iyi oldu. Bu şokla kaza yapabilirdim yoksa.
"Dede bu yaştan sonra huy mu değiştirdin Allah aşkına. Torununa komplo mu kuruyorsun artık?" Araçtan inerken kahkaha atmaktan da geri durmadı. Hayır, koca adamsın sen. Niye böyle şeyler yapıyorsun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güllük
SpiritualBahçenin diğer tarafında göz göze geldiğim adamla kanım çekildi. Ateş öylece durmuş, yüzüme bakıyordu. Gözlerinde kızgınlığı, özlemi, nefreti gördüğüme yemin edebilirdim. Köşe bucak kaçtığım, sesini soluğunu özlediğim o adam, sonunda Güllük'ü keşfe...