Elini ensesine götürdü. Üzerinde her zaman ki giydiklerine benzer bir takım vardı. Yalnız düşünülenin aksine içine gömlek değil grimsi bir tişört giymişti.
İki saniye durmuşumdur belki kapının önünde.
"Hoş geldin." deyip çekildim hemen kenara. Yüksek ihtimalle bunu beklemiyordu.
"Ho-hoş buldum. Dedem geliyor mu?" Şaşırdığı sesinin tınısından bile belli oluyordu.
"Daha yeni çay içecek. Oturuyor." dedim kafamı yerden kaldırmadan.
"Buyur etmeyecek misin Zümrüt?" İçeri mi girmek istiyordu bu.
"Buyur." dedim iyice kenara çekilerek. İçeri girdi dolaptan bir terlik çıkardım. Koca ayaklarına küçük gelecekti ama olsun. Terlik vermesem daha iyiydi ama misafirdi sonuçta.
Sonra bahçenin dışında bir hareketlilik oldu. Ayaz'ın arabasını gördüm. Ateş terliklerini giymiş yolu bildiğini belli edercesine salona doğru ilerlemişti.
Ben kapıya çıktım Ayaz'ı karşılamak için. Ayaz arabadan her zaman ki asilliğiyle indi.
Bahçenin kapısını açıp içeri girdi. Ellerimi belime koyup sırıttım.
"Ne kadar mesafe var ki aramızda bu kadar özletiyorsun kendini." dedim.
"O yine formunuzdasınız hanımefendi. Annemin yurt dışı şubesi oldun başıma." deyip hızlı hızlı çıktı basamakları. Her zaman ki gibi saçlarımı karıştırdı önce, sonra o kocaman abi kollarıyla sardı sıcacık.
"Ne zannettin." deyip kıkırdadım.
"Hadi geçelim." dedi ve beni boyunun da verdiği yetkiye dayanarak kolunun altına aldı.
Arkamızı döndüğümüzde koridorun ortasında sırım gibi dikilmiş Ateş'i görmeyi inanın beklemiyorduk. Yani hiç olmazsa ben beklemiyordum.
Bakışları karşısında o kadar tuhaf hissettim ki. Kendimi nereye saklasam bilemedim. Ayaz kolunu omzumdan alıp içeri girdi. Ben de hemen arkasından girdim. Dolabı açıp baktım terlik vermek için ama kalmamıştı.
Ben de ayağımdakileri çıkartıp verdim. Ateş'in gözleri tüm hareketlerimi gözlemliyordu adeta.
"Çıkarmasaydın ya sen sevmezsin terliksiz dolaşmayı." dedi Ayaz.
"Emin ol evimde yalın ayak dolaşan bir Ayaz'dan iyidir." deyip güldüm.
"Haklısın." dedi ve Ateş'e doğru elini uzattı.
"Hoş geldin."
Ateş Ayaz'ın uzattığı eline baktı bir an tutmayacak sandım ama o da karşılık verdi.
"Hoş buldum. Sen de hoş geldin." Adının tam aksine çok soğuktu Ateş. Ne olmuştu buna. Bu ses tonunu bu bakışları hiç duymamıştım daha önce.
"Haydi içeri geçelim mi artık?" diyerek salona doğru yürüdüm aralarından geçip.
"Çok şükür kızım nerde kaldın çaylarımızı içtik sen gelene kadar." dedi ninem.
"Geldim ninem geldim. Ayazoğlun geldi de onu karşıladım."
Kapıdan önce Ateş girdi. Kafasıyla selam verdi dedeme.
"Ateş'te geldi dede." dedim Cesur dedeye dönüp.
"Geldi mi kalkalım biz madem. Birkaç gün buralardayız zaten görüşürüz bol bol." deyip ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güllük
SpiritualBahçenin diğer tarafında göz göze geldiğim adamla kanım çekildi. Ateş öylece durmuş, yüzüme bakıyordu. Gözlerinde kızgınlığı, özlemi, nefreti gördüğüme yemin edebilirdim. Köşe bucak kaçtığım, sesini soluğunu özlediğim o adam, sonunda Güllük'ü keşfe...