...
Beni delirtiyor bu adam!
Çok geçmeden vardık çok sevilen kafeye. Arabayı park ettikten sonra indi hemen Ateş. Neden? Kapıda iki üç adam çoktan onu bekliyorlardı. O onlarla selamlaşırken ben de ağır ağır indim araçtan. Bir gözü ben de olacak ki iner inmez kilitledi arabayı. Yanlarına doğru yaklaştığımda müsaade istedi.
Yol verdiler önce ben geçtim hemen arkamdan da Ateş girdi. Dükkân günün bu saatlerinde hep olduğu gibi dopdoluydu.
Her zaman oturduğum masa boştu oraya doğru ilerledim, ama rezerve olduğu yazıyordu. Tam çıkalım diye arkamı döndüm ki Ateş hemen dibimdeymiş. Göğsüne falan vurmadım kafamı ama ayaklarını çiğnemiş oldum.
Hemen geri adım attım.
O sırada personelin biri masadan rezerve yazısını aldı. Beyimiz önceden ayırtmış meğerse.
Eliyle buyur işareti yaptı masaya doğru. Geçtim oturdum, artık yumuşaklığına dahi alıştığım koltuğa. Ateş'te yerleşince menü getirdi çocuk önümüze.
"Karnın aç mı?"
"Yok kahvaltıyı güzel yaptım."
Garsonu çağırıp menüleri geri verdi.
"İki tane sade Türk kahvesi." dedi. İki ihtimal var. Ya bu adam takıntılı bir sapık, benimle ilgili her şeyi biliyor. Ya da kendi istekleri dışında hiçbir şeyi önemsemiyor. Hangisi daha sıkıntılı bilemedim.
"Senden korkmaya başladım."
"Ha daha yeni başladın yani. Söyle bakıyım neden korkmaya başladın." Gülüşü ağzını burnunu dağıtma isteği uyandırıyordu içimde.
"Sapık veya narsist olma ihtimalini değerlendiriyorum şu an."
Resmen kahkaha attı. Yan masamızdaki kadınlar öyle bir baktılar ki çocuğun menüyü geri getirmesini çok istedim. Sırf ağzına vurmak için.
"Niye o nerden çıktı şimdi?"
Bu sırada kahvelerimiz geldi. Fincanı elime alıp gösterdim.
"Mesela."
"Yahu ben senden biraz daha dikkatliysem bu narsist ya da sapık olduğumu mu gösterir. Sen gözünün önünü göremiyorsun daha."
"Çok komiksin." deyip kahvemden bir yudum aldım.
O da kahvesini yudumlayıp dışarıyı seyretti bir süre.
"Zümrüt?" dedi usulca sonra.
Masanın üstündeki ellerimi kucağıma alıp geri yaslandım. Yüzüne baktığımda suratı pekte güzel şeyler bahsedecekmiş gibi görünmüyordu.
Derin bir nefes verdi.
"Evinize birkaç kez hırsız girmeye çalıştı."
"Ciddi misin sen?" Masaya yaklaştım, yanaklarımın sinirden alev alışını hissedebiliyordum.
"Evet, her seferinde güvenliklere yakalandılar. Sonra sanırım işinde uzman biri girmiş."
"Bir şeye zarar verdi mi?"
"Sakin ol. Kendisi biraz zarar gördü."
"Nasıl yani?"
"Güvenlik geçte olsa fark etti. Bana haber verdi. Ben de eve kadar gidip bekledim."
"Bekledin mi?" Kafam allak bullak oluyordu. Önündeki kahveden bir yudum aldı.
"Bu kadar istikrarla neyi istediklerini merak ettim. O yüzden bekledim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güllük
SpiritualBahçenin diğer tarafında göz göze geldiğim adamla kanım çekildi. Ateş öylece durmuş, yüzüme bakıyordu. Gözlerinde kızgınlığı, özlemi, nefreti gördüğüme yemin edebilirdim. Köşe bucak kaçtığım, sesini soluğunu özlediğim o adam, sonunda Güllük'ü keşfe...