Bölüm: 13

7.7K 512 91
                                    


"Anne gitme!" hıçkırıklarımın arasında saçlarıma değen ellerin sahibine baktım usulca. Daha yeni tanıştığım Zeynep ablaydı.

"Hepsi rüyaydı kuzum, sakin ol." Rüya olmamasını o kadar isterdim ki.

"Annemle babam gelmişti abla, saçlarımı okşayıp gittiler. İkisi de ağlıyorlardı. Sonra o geldi. Beni yine ona bırakıp gittiler." Hıçkırıklarım birbirine karışıyordu. Bu defa yanıma oturup sarıldı sıkıca. Elinde tuttuğu suyu içirdi.

"Besmele çek güzel kardeşim. Onlar için dua et. Onlarda rahat etsin. Senin de için ferahlasın. Acın hala çok taze." Hakkımda her şeyi biliyorlar mıydı?

"Hadi gel, elini yüzünü yıkayalım." deyip peşi sıra lavaboya götürdü beni. Yüzümü yıkayınca kendime gelmiştim epey. Duvarda duran saat gözüme ilişti. Beşe geliyordu. Hepi topu bir saat uyuyabilmişim. Ben az daha toparlanana kadar odada bekledik.

"Benim hakkımdakileri size Cesur dede mi söyledi abla?" dedim komedinin üstündeki bardağa uzanırken.

"Hakkındakileri derken kuzum sadece nasipse tıp okuyacağını, aileni yeni kaybettiğini ve Cesur amcanın en kıymetlisi olduğunu biliyoruz. Ve evet bunları Cesur amca söyledi."

O böyle söyleyince utandığımı hissettim Cesur dede gerçekten dünyanın en iyi adamıydı. Ateş olmasaydı her günümü onunla geçirebilirdim.

"O da benim için çok kıymetli." dedim yüzüm yerde. Gülümsedi.

"Hadi bakalım artık kızların yanına inelim. İstersen yemekten sonra annenler için Kur'an-ı Kerim okuruz ne dersin." dedi, kapıyı açıp bana çıkmam için müsaade ederken.

"Ama ben Kur'an-ı Kerim okumadım daha önce hiç." Okumayı geçtim dinlediklerim bile bir elin parmağını geçmez.

"Biz okuruz bir tanem sen dinleyip dua et yeter." deyip gülümsedi ve beraber alt kata indik. Mutfak tarafından sesler geliyordu.

"A uyandın mı Zümrüt abla?" dedi Mısra. Tam cevap vermek için ağzımı açacaktım ki bir yandan ocaktaki yemeği kontrol eden kız cevap verdi. Aşçı olandı, Kevser.

"Yok kız olur mu yanlış görmüşsündür sen." bende dâhil olmak üzere herkes güldü. Mısra ters ters bakarak oturdu camın önündeki masaya.

Mutfakta evin diğer odaları gibi sadeydi. Gereksiz tek bir eşya yok gibi görünüyordu.

Kevser yemekleri tabaklara dağıtıyordu. Zeynep abla ayran yapıyordu. Bedia ablayla Gökçe abla ortalıkta görünmüyordu. Mısra'ysa, küskün bir şekilde bakınıyordu. Kendimi boş boş duruyor gibi hissettim.

"Yardım edilecek bir şey yok mu Zeynep abla? Oturuyorum böyle ayıp oluyor size."

"Olur mu kuzum ayıp falan. Her şey hazır, sen ne yap biliyor musun? Gidip Bedia'ları çağır mesela. Bizde bu sırada bitirmiş oluruz." deyip ayranı bardaklara boşaltmaya başladı.

"Peki." deyip ayaklandım. Mısra da benimle birlikte çıktı mutfaktan.

"Gel abla ben seni götüreyim yanlarına hem evi de tanırsın biraz." gülümseyip peşine takıldım.

Üst kata çıkacağız zannederken bir kat daha olduğunu görmek şaşırttı beni. Çatı katıydı sanırım. Hâlbuki dışarıdan çatısı öyle oda olacak kadar büyük görünmüyordu.

Kısa merdivenlerin sonundaki kapıyı araladı Mısra.

"Selamünaleyküm ablalarım müsait miydiniz?" dedi gülümseyerek.

Güllük Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin