Medya: Rüzgârın Kızı - Tanıtım Videosu
🦋🦋🦋
Yoruldum.
Geleceğim için didinip durmaktan, her gün aynı şeyleri yapmaktan, yaşamaktan, mücadele etmekten çok yoruldum. On yıl sonra çocukluğum, gençliğim ile ilgili hatırladıklarım sadece saçma bir okul hayatı ve çektiğim eziyetler olacak. Hâlbuki gezip görecek o kadar çok yer, yapacak o kadar çok şey var ki. Yapılacak milyonlarca çılgınlık, yaşayacak çeşitli duygu zulası... Bir kere geliyoruz bu dünyaya ve hiçbir şey bilmeden göçüp gidiyoruz. Haksızlık bu! Hayatın doğası bu olsa da haksızlığın en önde gideni! Hayatımı garantiye almaya çalışırken hayâllerimden olmak, zamanımı bir hiç uğruna tüketmek... Haksızlık! Lâkin maalesef buna engel olamıyorum.
Her gün bu düşüncelerle yatıp kalkıyorum. Gözümü her kapayışımda içimi bir pişmanlık duygusu kaplıyor. Hayat enerjimi kaybettiğim yetmedi, şimdi de ellerimin arasından hayâllerim akıp gidiyor. Ama elimden bir şey gelmiyor. Ailemin söylediği: "Mesleğini elde et, işe gir, sonra kafan rahat!" klişe mottodan dolayı cesaret dahi edemiyorum mücadele etmeye. Hayatımı başkaları yönetiyor. Tanrı'nın sunduğu bu çeşitli lütuflardan mahrum kalmaktan başka şansım yok gibi günlerimi geçiriyorum. Oysa bu hayat benim, kararlarımın bana ait olması gerek. Hayata bir defa geliyorum ve ailemin elinde adetâ bir kukla oldum: ipleri sıkı sıkı tutmuşlar ve beni bir oraya bir buraya sürükleyip insan olduğumu hattâ aklım olduğunu bana unutturuyorlar!
Ama bugün, çok farklı bir şey yaşadım.
Okul çıkışı kursum olmasına rağmen çantamı kapıp ellerim cebimde, okuldan sıvıştım -evet, resmen sıvıştım ama kimse: "Nereye?" diye sormadığı için tabirin doğruluğundan o kadar da emin olduğumu söyleyemeyeceğim- her neyse, kısacası okuldan kaçtım ve kordonda yürümeye başladım. Denizin o iyot kokan havasını ciğerlerime çekme hasretiyle yanıp tutuşan yüreğim, sonunda arzusuna kavuşmuştu. Ki anneme soracak olsanız bu oldukça bencilceydi ama kimin umurunda? Zamanımı boşa harcıyorsam bunun sorumlusu benim, ben! Bir günüm bile sancısız geçse olmaz mı, asla! Aileme baş kaldırmak değil niyetim fakat artık onların benim hayatımı yönetmelerine boyun eğmeyeceğim. Evet, ciddiyim!
Artık hiçbir şey umurumda değildi; çünkü ilk defa insan olduğumu, özgür olduğumu hissettim.
Zorla gülümsediğim her güne inat, bugün, kahkahalar attım. İpi tutulmuş balon gibiydim; bıraksalar uçacaktım resmen. Gökyüzünde süzülüp bulutların ötesine ulaşacaktım. Belki gökkuşağının kaynağını bile bulurdum. Annemin masallarda anlattığı o saçma yalanları karalardım bu sayede.
Sahilde koştum, zıpladım ve sanki bugünü, son günümmüş gibi yaşadım. İzmir'in göremediğim taraflarını bile keşfettim. Zaman umurumda bile değildi. Hani öleceğini, ne kadar ömrün kaldığını öğrenirsin ya, aynen öyleydim şu an ama ben kaderime küsüp oturmaktan ziyade: plansız, programsız şu kısacık zaman diliminde yaşamayı öğrenmeye çalışıyordum. Kendime sürekli: "Bu son, keyfine bak!" diyordum ki ne kadar doğru yapıyordum, hiç bilmiyordum.
İzmir'in havasını ciğerlerime doldurdum, gevrek ve kumru yedim, bir kere olsun saatine bakamadığım Saat Kulesi'nin fotoğraflarını çektim. Sonra vapura bindim, Karşıyaka'ya gidene kadar martılara gevrek attım, yüzüme sıçrayan su damlalarına aldanmadan. Sabah annemin düzgünce topladığı saçlarımı açıp rüzgârın dağıtmasına izin verdim. Vapurdaki seyyar satıcıdan taze sıkılmış portakal suyu alıp içe içe vapurdan indim. Karşıyaka'da yürüdüm, İstiklâl Caddesi'ni andıran kalabalığının arasında kayboldum. Geri Konak vapuruna binmeden önce Karşıyaka 35.5'lular Derneği'nin standından sosisli alıp satıcı amcayla sohbet ettim. Vapura binip dışarı, arka kısma oturduğumda telefonumun o sinir bozan melodisi kulaklarıma dolmuştu. Annemden ve babamdan gelen çağrılar ekrana düştükçe rahatsız olduğumu fark edip telefonumu kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGÂRIN KIZI
Teen Fiction"Biz seninle rüzgârla deniz gibiyiz o hâlde." "Deniz rüzgâra âşık. Rüzgâr da denize... Deniz olmasa rüzgâr esmez, rüzgâr olmasa deniz köpürmez. Bir bütünü oluşturur ikisi. Farkında olmadan, birbirlerine, aşklarını bu yolla anlatırlar hâlbuki." "Ben...