5. BÖLÜM

3.7K 208 25
                                    

Medya: Onur Akın - Seviyorum Seni

🦋🦋🦋

İki gündür sabahlıyordum. Uyku tutmuyordu; müzik açıp Ozan'ı ve söylediklerini düşünüp duruyordum. Çok zordu çünkü endişelerim vardı. Onun ne hissettiğini, ne düşündüğünü bilememek çok zordu. Nitekim insanın iç güdüleri ne kadar yoğun olursa olsun, bir insanın hislerini eyleme dökerse şâyet anlayabilirdi. Ya da insan üstü duyulara, güçlere sahip olmak gerekirdi ki bu da imkânsız bir şey. Keşke duygularını bilseydim. Ya da aklını okuyabilseydim.

Abimden duyduğum kadarıyla sürekli vizelere çalışıyormuş Ozan. Onun için yorucu olsa gerek.

Çok mu yoruluyordur ki? Uykusu da gelmiştir şimdi, esneyip duruyordur. Üşüyor mudur? Hava da soğuk, yağmur yağdı tüm gün, sıkı giyinse bari. Islanmış mıdır? Öğrenci evi ne kadar sıcak olabilir ki? Hasta falan olursa kim bakacak ona, kıyamam ki...

Ama yine de röportaj için bu akşam bizde kalacaktı. Onunla bu sayede kitap hakkında konuşabilecektik. Yani, benim düşüncelerim bu doğrultudaydı ilk başta.

Fakat geldiğinde feci bir haldeydi: Gözlerinin altı mosmor, saçları kuş yuvası misali darmadağın, yüzü sapsarı kesilmiş, soluktu. Abim, ona nazaran, daha dinçti. Fakat Ozan, çok bitkindi. O hâlini gördüğümde röportajı unutup tamamen ona yoğunlaşmıştım. Yemek yerken bile ona ilişiyordu gözüm. O ışıl ışıl parlayan gözlerini zar zor açık tutabiliyordu. Televizyon dahi izleyemeden, sohbet edemeden, kahve içemeden izin isteyip dinlenmek için misafir odasına çekildi. Ben de abimle yanına gittim. Ama gördüğümüz şey: bir adet uyuyakalmış Ozan'dı.

Abim, onu düzgünce yatırdı ve üzerini örttü. Ben de üniversite sınavı için testlerimin başına geçmek adına odadan çıkacaktım ki abim durdurdu.

"Ozan biraz hâlsiz... Bir şeye ihtiyacı olabilir. Başında bekleyebilir misin? Hem horlamaz, gürültü yapmaz. Burada ders çalışabilirsin. Olur mu abiciğim?"

Zaten dünden razıydım. Kabul ettim ve anlayışım için teşekkür ettikten sonra alnımdan öpüp: "Ozan'a göz kulak ol. Kalkar, bir şeye ihtiyacı olur falan. Kendini de çok yorma." dedi ve uyumaya gitti. Bilmiyordu ki ondan gözümü bir an bile ayıramadığımı. Sıkıyorsa bakma!

Sınav için ders videoları açtım. Yaklaşık üç fizik videosundan sonra beynim iflas etti. Dinlenmek için kulaklığımı takıp müzik açtım. Kulağıma dolan keman ve gitarın hoş melodisinin üzerine Onur Akın'ın yüreğe işleyen sesini dinlerken Ozan'a bakıp durdum. Yine.

Mışıl mışıl uyuyordu. Bir insanı uyurken izlemek berbat bir şey aslında: ağızdan akan salya, horlarken çıkarılan sesler falan... Peki ya Ozan neden böyle şeyler yapmıyor? Zaten benim için haddinden fazla kusursuz, neden?

Tekrar baktım, göz kapaklarının ardındaki kahvelerini hayâl ettim. Ama benim için yetersizdi. En sonunda pes edip müziği kapattım ve yanına gittim sandalyemle çok ses çıkarmamaya dikkat ederek. O kadar güzel uyuyordu ki, hayran kalmamak imkânsızdı.

Alnına düşen saç tutamlarını geriye attım. Kapalı gözleri sayesinde masumluk tarafı ağır basıyordu. Kirpikleri, ay ışığı vasıtasıyla yüzünde gölgelerin oluşmasını sağlamıştı. Hafiften sakalları çıkmıştı; dudakları böğürtlen morluğunda ve şişkindi. Uykunun sebep olduğu hâllerdi bunlar. Ona bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Ona her şeyi itiraf edecektim. Bu manzarayı daha fazla görmek için resmen yanıp tutuşuyordum. Onu elde edememişken, kaybetmekten çok korkuyordum. Bu, benim için ölümden de beter olurdu.

RÜZGÂRIN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin