Medya: Senay - Hayat Bayram Olsa
***
Yeni başlangıçlar, yeni umutlar ve cesaret dolu bir kese... Hayatınıza yeni bir sayfa açmanız için gerekenler sadece bunlar aslında. Ama benim rüzgârıma ve özgürlüğüme ihtiyacım var sadece.
Hiç kimseyi umursamamak, insanların dediklerini duymamak ve kimsenin beni tanımadığı bir yere gitmek istiyorum. Sorunsuz, sakin ve rahat bir hayat geçirmek istiyorum. Çünkü ben, dediğim her kelimenin saniyesinde ömrümden kayıp yaşıyorum.
***
Gözlerimi açtığımda etraf resmen buz kesmişti. Suratım donmuştu, porselen bebek gibi sertleşmişti. Burnum soğuğun yarattığı tahrişten ötürü kızarmış olmalıydı.
Sabah ezanının İzmir'in boş sokaklarında yankılanışı, uykumu kaçırmaya yetmişti. Üzerimdeki battaniyeye son kez iyice sarındım. Ozan'ın omzundaki başımı çekip ayağa kalktım ve üzerine battaniyeyi sıkıca örttüm. Battaniyeye sarılarak diğer yana dönerken kollarımı gererek aşağı indim.
Eyüp koltuğa kıvrılmış ve uyuyakalmıştı. Neredeyse düşecekti ama düşse de acıyı hissedeceğinden emin değildim. Yani... Sanırım...
Mutfağa gidip su kaynattım ve kahve kavanozunu bir şekilde bulup koca kupaya bir tatlı kaşığı koydum. Suyun kaynadığına dair çıkan sesi duyduğumda, ketılın altını kapatıp sıcak su ile fındık yağı aromalı kahvenin karışmasını ve ortaya fındık kokusunun yayılmasını keyifle bekledim.
Kupayla birlikte balkona çıktığımda Eyüp, horlamaya başlamıştı. Çıkardığı ses, ölüm döşeğindeki bir papağanın son haykırışları kadar berbat ve kulak iğneleyici bir sesti. Bundan ötürü Eyüp'le görüşmeyi kesebilirdim. Gerçekten...
Kollarımı korkuluklara dayayıp, soğuk havanın soğukluğunu iliklerime kadar hissetmeye başlamıştım. İzmir... Denizine baktığımda masumiyet ve huzur akan, ama sokakların gizemli serüveni yüzünden kara bir şehre dönen İzmir... Sen mi büyüksün, ben mi? Ne bu kız tripleri?
Sokak lambaları sönmüş ve yeni bir günün başladığına dair haber veren kuşların cıvıltısı ile vapurun dümeninden çıkan ses, karışmış; ortaya bir senfoni çıkmıştı. Baykuşlar ise, geri kabuğuna çekilmişti.
Çıplak ayakların, parkelerin üzerinde çıkardığı sesi işittikten hemen sonra omuzlarıma konan battaniyeye ve göğsümü saran sıcak kollara sımsıkı sarıldım. Her günüm böyle olacaksa, ölümsüz olmayı istemem çok mu fazla olur? Bilmiyorum...
"Günaydın," dedi uyku mahmuru erkeksi sesi ile Ozan. Benim gibi o da kollarını korkuluklara yaslamış, boğazı izliyordu.
"Eski İzmir'i çok özlüyorum. Bu yeni hâlinden, bu gözüme sebepsizce yabancı gelen insanlardan sebepsizce nefret ediyorum. Kapalı bir kutu gibi... Her yerde bir engel, bir sınır var sanki. Eski İzmir öyle mi? Kadın gibi: özgür, güçlü ve idealist... Belki de bu yüzden seviyorum İzmir'i? Şu an da öyle olmalı bence."
"İzmir, sevilmeyecek bir çirkinlikte değil ki. İzmir, ufuk çizgisinin sonsuzluğa açılan kapısı gibi... Masallardaki o tek boynuzlu atlar, sonu olmayan gökkuşağı gibi... Eşsiz bir güzelliğe, doğallığa sahip..."
Derin bir nefes verdiğinde kupamı ona uzattım. Kahveden içerken korna seslerini duymaya başlamıştım.
"Dünya uyandı. Özgürlüğümüz yok oldu."
Kupayı elinde oyuncak gibi çevirirken; "Sen... O gün kaçıp gidince Eyüp'le tamamen İzmir'e taşınma kararı aldım. Beni Eskişehir'de tutan bir şey yok artık," diye mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGÂRIN KIZI
Fiksi Remaja"Biz seninle rüzgârla deniz gibiyiz o hâlde." "Deniz rüzgâra âşık. Rüzgâr da denize... Deniz olmasa rüzgâr esmez, rüzgâr olmasa deniz köpürmez. Bir bütünü oluşturur ikisi. Farkında olmadan, birbirlerine, aşklarını bu yolla anlatırlar hâlbuki." "Ben...