31. BÖLÜM

1.4K 86 0
                                    

Medya: Ferman Akgül - İstemem Söz Sevmeni

***

Altın kafesin altın parmaklıklarına aldanmıştım. Ama artık değil... Kanatlarımı açmış, yüreğimi özgürlüğe kavuşturmuştum. Gökyüzünde süzülürken bazen dengemi kaybediyordum ama hemen toparlıyordum kendimi; bazense, özgür olduğuma ve cesaretime inanamıyordum. Esaretten cesaretim sayesinde kurtulmuştum. Bir kez daha olsa, yapamazdım.

Yaklaşık iki saattir, geldiğim uçurum kenarından sonsuzluğun derinliğine bakıyordum. Burada rüzgâr deli gibi eserken, üşümüş olmamı bile umursamıyordum. Çünkü özgürüm! Her iki zincirden de kurtuldum ve şimdi başımı göğe çevirmiş, gökyüzünün derinliklerinde boğulmayı kabulleniyordum.

Bu uçurum, benim yepyeni ve özgürlüğümle dolup taşan hayatımın başlangıç noktası... Ve her zaman duyduğum ama çok rahatsız olduğum o cümle zihnimde yankılanıyor: Zirvede daima yalnızsındır.

Ben şu an, yalnızlığıma bile seviniyorum. Çünkü özgürüm! Belki birazdan öleceğim, belki haftalarca aç ve susuz kalacağım ama umurumda bile değil. Çünkü özgürüm ve kimsenin beni bulamayacağı bir yerde özgürlüğümün tadını çıkarıyorum.

Ozan'dan sonra kendimi yıpratmıştım ama bir kez daha kendimi yıpratmayacağım. Buna izin vermeyeceğim. Asla...

Ozan'ın suratına çarpacağım bir şey elde etmiştim; şimdi ise suratına daha sağlam çarpacak bir şey elde edeceğim. Okuyacak ve onun saçmalıklarına daha fazla aldanmayacaktım.

Güneşin batışı ile turuncunun koyu tonuna dönen gökyüzü bile, beni benden almayı başarmıştı. Güneşin yavaşça karşımdaki iki dağın arasından yok oluşu ise, yüzümdeki gülümsemeyi daha da büyütmüştü.

Şimdi... Her şeyi değiştirmenin vakti gelmişti işte.

Arabaya bindim ve Remzi'nin evine sürdüm. Ozan olsa olsa Eyüp ile birlikte olurdu. Ve tam da tahmin ettiğim gibi oldu.

Açılan kapı ile karşımda gördüğüm yaşlı kadına gülümsedim.

"İyi akşamlar hanımefendi. Ben Remzi'nin arkadaşı Alara, kendisi müsaitse çağırabilir misiniz lütfen?"

Beni baştan aşağı süzdükten sonra Remzi'ye seslendi. Remzi yavaşça kapıya geldiğinde içeri geçen kadına gülümsedim.

"Remzi... Biraz konuşabilir miyiz?"

"Alara, sen misin?"

Başımı salladım ama göremeyeceği gerçeği aklıma gelince; "Evet. Şey, sahile çıksak olur mu?" diye sordum.

"Tamam. Ceketimi alıp hemen geliyorum."

O içeri girdiğinde ben de arabanın yanına gidip kapıları kilitledim ve kalçamı ön kaputa yasladım. Remzi, elindeki manto ve ceket ile kapıdan göründüğünde ceketini giydi, beyaz bastonu ile önünü kontrol ederek yavaşça basamaklardan indi. Elindeki mantoyu bana uzatırken; "Annem titrediğini söylediğinde bu havada sahilde yürümek için bir mantoya ihtiyacın olabileceğini düşündüm," dedi. Mantoyu giyip koluna girdiğimde tebessüm etti ve bir süre sessizce yürüdük.

Sahile geldiğimizde içime çektim havayı. İyot değil, umut kokar deniz; her dalga kıyıya çarptığında. Şimdi ise umudun en lacivert tonu kokuyordu.

"Evden çıktım o kadar gözyaşı döktükten sonra ve öylece dolaşıyorum birkaç saattir. Şimdi ise ne yapacağımı bilmiyorum."

Remzi ise beni duymamış gibi pat diye konuştu.

RÜZGÂRIN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin