Medya: Dario Moreno - Deniz ve Mehtap
🦋🦋🦋
Günlerden salıydı ve hava hafif yağmurluydu. Ama sıcaklığını da hissettiriyordu her esintisinde. Yağmur sıcağı vuruyordu her saniye yüzüme. Sanki yağmur damlaları daha tenimle temas edemeden buharlaşıyordu bir türlü kavuşmayan âşıklar gibi.
Balkon kapısının sesini duyduğumda gelen kişiye bakma zahmetinde bulunmadım. Kim gelebilirdi ki? Annem? Babam? Abim? Başka kim gelebilirdi ki sanki? Başka kimim vardı ki bu hayatta? Oysa ailem olmadan ben bir hiçtim.
Yanıma bir sandalye çekip oturan ve uyarır gibi boğazını temizleyen abime boş gözlerle baktım. Bir tek o umudunu kaybetmemişti. Ama bilmiyordu: umutsuz birine umudu anlatmanın boşa zahmet olduğunu.
"Alara, bak sana güzel bir teklifte bulunacağım: Haftaya okul balosu var. Ben de hiçbir kıza teklif etmedim. Öyle yalnız başıma da gitmek istemiyorum. Acaba, sen de benimle-"
"Beni arkadaşlarının yanında rezil mi edeceksin Çınar?"
Abime, çok sinirlendiğim zaman ismiyle hitap ederdim. Tıpkı, şu bulunduğumuz anda olduğu gibi. Belki de kötü bir niyeti yoktu ama içimi kemirip duran bu sebepsiz sinir yüzünden herkese çemkirir olmuştum. Sanki bu hâle gelmemin sorumlusu abimmiş gibi!
Çekingen bakışlarının altındaki o ısrar etmeye hazırlıklı çocuğu hissedebiliyordum. Şimdi bir laf edecekti ve yüreğime oturacaktı, lokma alamayacaktım ağzıma.
"Daha ne kadar saklanacaksın insanlardan? Ne zaman çıkıp kurtulacaksın kabuğundan? Sana destek olmak için buradayız ama umurunda değiliz! Alara, sen her ne kadar üzülüyorsan emin ol biz de en azbo kadar üzülüyoruz. Ne zaman vazgeçeceksin bu boş vermişlikten? Ya, senin hiç hayâlin yok mu? Sen hiç âşık olmayacak mısın? Biri tarafından beğenilmeyecek misin? Sınavın kötü geçince gelip omzumda ağlamayacak mısın? Annemle tartışmayacak mısın, babam dışarı çıkmana izin vermeyince sinirlenmeyecek misin? Kızım ot gibi gelip ot gibi mi gideceksin bu dünyadan? Söylesene Allah aşkına!"
Sustum. Bazen susmak gerekiyordu sakinleşmek ve sakinleştirmek için. Üçe kadar sayıp beklemekle de olmuyordu. Gerektiğinde ömür boyu sayabilirdim içimden. Ama abimi susturmak için ne kelimeler, ne de saniyeler... Hepsi kifayetsiz.
Evet, her ne kadar gözümde haksız olsa da bu dediklerinin doğru olduğunu asla inkâr edemezdim. Susma hakkımı kullanmayı ve uysallaşmayı tercih ederek az önceki asi tavrımdan sakındım. Gözlerine baktığımda çok şey vardı orada, o bakışlarda: acı, hüzün, keder... Ama hiçbiri beni destekleyecek türden değildi. O da ızdırap çekiyordu benimle. Ama olan bana olmuştu sonuçta, onlara değil.
Nazikçe boğazımı temizledim ve balkonun korkuluklarına uzattığı elinin üzerine elimi koydum. Anında elim, eliyle buluştu ve sımsıkı tuttu. İç çektim.
"Neden beni götüreceksin peki? Ne yapacağım orada?"
"Yalnız gitmektense seninle gitmeyi tercih ederim. Hem seneye üniversite sınavına gireceksin, ortama bir bakmış olur-"
"Üniversite sınavına girmeyeceğim! Bu konuyu daha önce konuşmuştuk, biliyorsun."
"Ya, Alara, hayatının sonuna kadar anneme ya da babama bağlı yaşayamazsın. Kendi ayaklarının üzerinde durman gerekecek yeri geldiğinde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGÂRIN KIZI
Teen Fiction"Biz seninle rüzgârla deniz gibiyiz o hâlde." "Deniz rüzgâra âşık. Rüzgâr da denize... Deniz olmasa rüzgâr esmez, rüzgâr olmasa deniz köpürmez. Bir bütünü oluşturur ikisi. Farkında olmadan, birbirlerine, aşklarını bu yolla anlatırlar hâlbuki." "Ben...