35. BÖLÜM

1.1K 78 4
                                    

Medya: Teoman - Gemiler

***

Hayal gücümüzün el verdiği kadarıyla hayal edebilirken, daha fazlasını istemek açgözlülük gibi gelebilir. Hâlbuki bu, ne kadar çok hayallerimize güvendiğimizi ve sığındığımızı göstermez mi? Gerçek dünyadan sıyrılıp, duygularımızla beynimizin köşe kapmaca maksadıyla oynadığı karışım değil midir hayallerimiz? Öyleyse ben, artık hayal kurma konusunda nirvanaya ulaşmıştım. Sürekli yeni başlangıç yaparak her şeyin yolunda gideceği ile ilgili hayaller kurmuş ve hiçbirini gerçekleştirememiştim. Belki de artık, oyunu bırakıp biraz gerçek dünyaya dönme vaktim gelmiştir. Gerçek dünyam, artık bir hayat denemeyecek kadar saçma ve sıkıcı... Ne olacak ki? Ailem belki de kabul etmeyecek ya da kabul edecekler ama yine de hiçbir şey, eskisi gibi olmayacak.

Şimdi... Sürekli şimdiyi yaşamam gerektiğini düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi ama artık kendime bile güvenemiyorum. Umutlu, cesur ve özgür olmam gerekiyor ama şu durumda olunca, vazgeçme dürtüsü karşımda beliriyor ve yolumdan sapmama neden oluyor.

Bu düşünceler içinde gözlerimi yavaşça yumdum. Şu yolculuktan artık fazlasıyla sıkılmıştım. Yeni bir başlangıç daha yapmak sözde kolaydı ama benim o kadar gücüm yoktu. Gelecekte ne durumda olacağımı az çok tahmin eder gibi oluyordum: Sürekli sabahlığı ve kahvesi ile evde gezinen, beşten fazla kedi besleyen ve sanki kendi evladıymış gibi seven, huysuzlukta sınır tanımayan ve kafayı sıyırmış bir moruk olacaktım. Ne acı (!) Ozan'la evlenecek; sonra ondan da boşanıp, üzerine üç evlilik daha yapacaktım. Sonra da boşandığım kocalarımın mezarlarının önünde salya sümük ağlayacaktım.

Bu iki seçenek de kulağa hiç mi hiç hoş gelmiyordu ama gidişatım buydu. Daha fazla engel olamazsam eğer, menapoza girecek kıvamda huysuz bir ihtiyar olarak öleceğim.

Ozan'la da evet, dost gibi olmuştuk bu yolculuk esnasında. Hatta abi-kardeş ilişkisine benzetmiştim aramızdaki diyaloglardan ötürü durumumuzu. Ama o kadardı. Ona ne güveniyordum ne de inanıyordum. Sadece yanımda olması beni mutlu ediyordu fakat kendimi kanatları altına alınmış gibi hissetmiyordum. Sürekli beynimde, seni tekrar bırakırsa, tekrar umut verip kaybolursa, ailesini görünce bambaşka birine dönüşürse, gibi düşünceler ve sonlarında tamamlamak dahi istemediğim bir sürü üç nokta dönüp duruyordu. Bıkmıştım. Mücadele etmek ve göğüs germek beni bir hayli yormuştu.

Derin abi haklıydı; Amerika'da geçirdiğim süreçte ne Ozan'ı anımsamış ne de bir damla gözyaşı dökmüştüm. Sürekli tedavime odaklanmıştım. Şule, Olcay Hanım ve Derin abi bana devamlı moral vermişlerdi. Gezmiş, yeni yerler keşfetmiş ve kendimi aşırı derecede pozitif hissetmiştim. Çünkü yanımda Ozan yoktu ya da Ozan'a dair bir şey hatırlatacak herhangi bir faktör yoktu. Bambaşka bir ülkede kendime bir yol çizmekle meşguldüm. Ve o zamanlar daha mutlu ve dertsizdim. Çünkü Ozan yoktu ama şimdi yanımdaydı ve hala daha şüphelerim vardı.

O, benimle ilgili her gelişmeyi Eyüp'ten öğrenirken benden bunu saklamış hatta ondan haber almamı da engellemişti. Amerika'ya gitmeden son bir kez onu aramıştım ama hattını değiştirmişti. Eyüp'e yeni numarasını bilip bilmediğini sorduğumda ise bana yalan söylemişti.

Tabi bu olanlar üzerinden epey bir zaman geçti ancak yakamı bırakmıyordu bu gerçekler. Yalanlar zeytinyağı gibi yüz üstüne çıkmıştı doğrularıyla. Bunu daha ne kadar göz ardı edebilirdim ki? Çok kırıldım ve her şeyden önce güvenimi yitirdim insanlara karşı.

Ve şu an sırt çantamı alıp, kimsenin beni bulamayacağı ve kimsenin beni tanımadığı için umursamayacağı bir yere gitmek istiyorum. Ömrümün sonuna kadar da orada kalıp kafamı dinlemek istiyorum.

RÜZGÂRIN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin