7. BÖLÜM

2.9K 168 2
                                    

Medya: Sezen Aksu - Şimdi Bana Kaybolan Yıllarımı Verseler

***

Bir ay geçmişti. Artık, tamamen Ozan'la bir bütünmüşüm gibi hissediyordum. İlk kez yaşadığım bu duyguları, yaşamayı hak ettiğim insanla birlikte tatmıştım.

Ama sorunlar vardı elbette. Olması gerekiyordu belki de. O yürürken, koşarken; ben sadece izlemekle yetinebiliyordum. Elinden tutup sürükleyemiyordum onu peşimden. Koşup onun kollarına atlayamıyordum sonuçta. Onu doyasıya öpemiyordum mesela. Biz bir bütün olduğumuzu varsayıyorduk ama aslında olamıyorduk.

Onun gülümsemesinin sebebi bendim. Benim gülümsememin sebebi de oydu. Ama eksiktik işte, aradaki o boşluğu hiçbir zaman dolduramayacağımızı biliyordum. O, benim ilk aşkımdı. Ve şu gerçeği adım gibi biliyordum: İlk aşklar kalıcılığını zamanla yitirir. Ama biz farklıydık. Biz kalıcı olacaktık belki. Her şeyin ucu varsayımlarla, belkiler ile bağlanmıştı. Kördüğüm haline gelmişti ve çözmeye gücüm yoktu.

Başlamadan bitirmek en doğrusuydu belki de. Belki, belki, belki... Kafamda yüz binlerce, milyonlarca belki var fakat hiçbirine karşılık tek bir cevabım dahi yok.

İzmir de benim gibi, fırtınalıydı bugün. Bahar aylarından kopmak üzereydik, yaz yağmurları çoktan başlamıştı. Denizi izliyordum tam da o an. Kıyıya sertçe çarpan dalgaların köpürerek dağılmasını izliyor ve buram buram kokan iyotu ciğerlerime çekiyordum. Bu dehşet verici manzarayı izlemeye devam ediyordum tüm soğukkanlılığımla. İçimde kopan fırtınalarla, duygularımı darmadağın eden rüzgârlar çarpışıyordu. Gök gürüldedi ve ardından bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başladı. Hiç umursamadım, izlemeye devam ettim; kordonda koşturan insanları, kıyıya inatla daha sert çarpan dalgaları, iskeleye bağlandığı halde sallanmaya devam eden ve denizle buluşmaya can atan vapurları, öğle saatlerinde olmamıza karşın yüreğim gibi kararan gri ve puslu gökyüzünü... Bir katil gibi izledim her şeyi. Gerçi ben de bir katildim. Hayallerimi öldürmüştüm. Umutlarımı yakmıştım. Şimdi ise Ozan'ı yaralayacaktım. Zaten dört duvar arasında yaşıyordum. Bir katilden ne denli farkım olabilirdi ki?

Yağan yağmura karışan gözyaşlarımı silmeyi o dakikadan itibaren bırakmıştım. Üşümekten titreyen bedenimi, moraran dudaklarımı unutmuş sadece karşımdaki vahşeti izliyordum. Sanki ressam, fırçayı tek tek renklere batırıp tuvalden hıncını çıkarmak adına gökkuşağını yarıp geçmiş gibiydi. Picasso'nun Guernica tablosundaki gibi gerçeklerin arasındaki detaylar gün yüzüne çıkmış gibiydi. İlmik ilmik işlenmiş olan acı gerçekler, yüzüme adeta tokat gibi çarpmış gibiydi.

Balkonda oturmuş, yağmurun iliklerime dek işleyip bir yol göstermesini umuyordum. Ama sonuç aynıydı. Islanıyordum fakat yalnızca bedenen, ruhuma işlemiyordu soğuk. Çünkü ruhum, her şeyden daha soğuktu. Olabildiğince soğuk...

Onsuz yapamayacağımı biliyordum ama böyle devam edersek eğer, zamanla birbirimizi üzecek ve yollarımızı ayıracaktık. Ona daima bir yük olacaktım. Hayallerine mani olacaktım. İnsanlar artık sadece bana değil ona da acıyacaktı. Her şeyden öte; baba olamayacaktı.

İstemeye istemeye gidip ondan ayrılmam gerekiyordu. Kahretsin ki onu çok seviyordum ve onsuz yapamayacağımı adım gibi biliyordum ama bu şekilde onun bana bağlı kalışının kısa süreceğini ve etrafındaki milyarlarca kadının arasından beni seçişinin ona zamanla pişmanlık yaratacağını da biliyordum. Bu ihtimalleri biliyordum, bu ihtimalleri kafamdan silip atamıyordum. Çünkü böyle bir şey yapsa, beni terk etse, yüzüme dahi bakmasa bile haklı taraf o olacaktı. Çünkü onun yerinde kim olsa aynı şeyi yapacaktı. Ben bile...

RÜZGÂRIN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin