Medya: Oscar Harris - Alta Gracia
***
Hayat, bir film şeridi gibidir. Filmin başları tatlı, sonları ise acı doludur.
Hani bizi mutlu sonlarla kandırıyor ya masallar, aslında onlar son değil yeni bir başlangıçtır.
Bizim sonumuz var mıydı, varsa da mutlu muydu bunları bilmiyordum. Ama şeritteki başlangıç ile son arasında ben hep mutluydum. Onun sayesinde mutluydum.
Hep iyiler kazanıp kötüler kaybederdi masallarda. Halbuki gerçek hayatta neden kötüler mutlu oluyordu? Çocukluğumdan beri yalanlarla büyüdüm bu yalan dünyada. Belki de hayatım bir yalandan ibaretti.
***
İçimde bir huzursuzluk vardı sabahtan beri. Her şeyin bu kadar düzgün ilerlemesi normal miydi, yoksa ben mi çok evhamlıydım?
Ozan, ders çalıştırmak için yanıma gelmişti. Şimdi on dakikalık bir mola vermiştik ve geri odama döndüğünde artık sormam gereken soruyu sordum.
"Ailenle ne zaman tanıştıracaksın beni?"
"Yarın. Tabi, bir aksilik olmazsa."
"Biliyorsun, doğum günüme az kaldı. On sekizime giriyorum. Babamlar da ailenle tanışmak istiyor ve yakın bir zamanda da ilişkimize bir isim vermek adına yüzükleri takmayı düşünüyor. Ailen de onaylarsa eğer, iyi olacağını düşünüyorum."
"Tabi... Askerden döndükten ve sen de okulu bitirdikten sonra işe başlarız. Düzenli bir yaşama kavuşunca da evleniriz."
Elimi tuttu ve sıktı.
"Ben beklerim. Yeter ki seninle bekleyeyim, sen yanımda ol."
Gülümsedim. Bana göz kırpınca güldüm. Ders kitaplarını toplamaya başladığından ve saate bakıp durduğundan gideceğini anlamıştım.
Yüzüme masumca bakıp gülümsedi. Ben de ona gülümsedim ve sarıldım. Sonra da gitti.
Yarın büyük gündü. Hem de çok...
***
Heyecanla uyuduğum yatağımdan yorgunlukla uyandım. Saate baktığımda sabahın altısı olduğunu fark ettim. Gerinerek etrafa aptal aptal bakındım. Annemin hâlâ daha uyuduğunu düşünerek yatağın başlığını tutarak oldukça yavaş bir biçimde ayağa kalktım. Elim ayağım titriyordu heyecandan. Lavaboya kadar gidebilecek miydim kendi başıma, onu merak ediyordum.
Lavaboya kadar duvarlara tutuna tutuna yürüdükten sonra banyoua nihayet varmıştım. Kapıya tutundum ve lavabonun mermerine dayanıp soluklandım. Daha sonra da elimi yüzümü yıkayıp banyodan çıktım. Tekrar odama dönmek için adım attığımda şaşkınlıkla bana bakan babamı ve annemi gördüm. Biraz fazla gürültü çıkarmışt herhalde.
Gülümseyerek; "Şey... Günaydın," dedim. Hâlâ daha şaşkınca bakıyorlardı. En sonunda babam öne doğru bir adım attı ve sarıldı. Sonra da annem... Ben de onlara sarıldım.
"Aman Allah'ım fizik tedavi işe yarıyor! Çok şükür, çok şükür!"
Kollarımdan tutarak odama götürdüler. Babam odadan çıkmadan önce alnımdan öpüp; "Seninle gurur duyuyorum prensesim," dedi ama hâlâ daha gülümsüyordu. Annem de giyinmeme yardım ederken gülümsüyordu.
Değişik bir güne, değişik bir sabahla başlamıştım.
Kahvaltımı yaptıktan sonra hava almak için balkona çıktım ve etrafa bakındım. Babam işe gittiğinde annem de radyoyu açmıştı ve kahve yapmıştı. Radyodan gelen müzik eşliğinde kahvemi içerken bir yandan da canına yandığımın İzmir'ine bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGÂRIN KIZI
Teen Fiction"Biz seninle rüzgârla deniz gibiyiz o hâlde." "Deniz rüzgâra âşık. Rüzgâr da denize... Deniz olmasa rüzgâr esmez, rüzgâr olmasa deniz köpürmez. Bir bütünü oluşturur ikisi. Farkında olmadan, birbirlerine, aşklarını bu yolla anlatırlar hâlbuki." "Ben...