Medya: Kıraç - Olur ya
***
Bir insanın hayatı, yalnızca üç yılda ne kadar berbat bir hâl alabilir? Benimki berbatlığın ötesinde, felaket bir hâl almıştı. Galiba hayat, bana ve düşmüş olduğum bu duruma öylesine acıdı ki Ozan'ı çıkardı karşıma. Bu kadar acınası bir durumda iken bile bana bir umut ışığını yakmıştı. Ve şimdi benden, ona güvenip fizik tedaviye devam etmemi istiyordu.
"Peki ya kitap? Sunum? Onlar ne olacak?" diye sorup az sütlü kahvemden bir yudum aldım göz ucuyla ona bakarken.
"Kitabın sunumu yarın ama ben bunu yalnızca yarın için değil, sen yürüyene kadar yapman için istiyorum. Sonuçta hemen iyileşemezsin, çabalaman gerekecek. Belki günler, belki haftalar, belki de yıllar sürecek ama pes etmeden, ilk günkü azimle devam etmen gerekecek."
Dudağımı ısırdım.
"Peki ya yine işe yaramazsa?"
Kahvesini sehpaya bırakırken; "Yine diye bir şey yok, çünkü sen tedavinin yanı sıra kendine olan inancını da yitirmiştin. Biri olmazsa diğeri de olmuyordu. Ama şimdi her ikisi de var sende, neden olmasın? Hem bak, denemeden anlayamazsın."
"Öyle pat diye verilecek bir karar değil bu Ozan. Benim düşünmem gerekiyor. Sonuçta bu... çok büyük bir karar!"
Oflayarak iç çekti.
"Peki, o hâlde sana durumu şöyle izah edeyim: Ya bizim için savaşacaksın, ya da yine bir korkak gibi kaçacaksın. Ancak şunu bil; kaçarak en fazla uzaklaşırsın ama ondan sonsuza kadar kurtulamazsın. Kararını ver, kaderimizi belirle."
Gözlerimi kaçırdım.
"Kaderimiz diye bir şey yok, bu beni ilgilendiren bir konu sonuçta. Niye bu kadar kompleksli davranıyorsun, anlayamıyorum!"
"Hayır, artık sen veya ben diye bir şey yok; biz varız. Senin verdiğin her karar beni; benim verdiğim her karar seni etkileyecek bu saatten sonra. Biz bir yola başladık, gerisini de getirmek zorundayız. Ayrıca seni düşünmek kompleksli olmama bir nedense, evet, kompleksliyim."
Ofladım ve geriye yaslandım.
"Ben... Korkuyorum. Yine başaramayıp pes ederim ve tekrar umudumu yitiririm diye endişeliyim. Yürümeyi istiyorum, hem de her şeyden çok! Ama sonra ne olacak? Annemle babamın baskıları geri gelecek mi? Sen gidecek misin? Ben yine yarış atı moduna girecek miyim? Bana bunların kesin cevabıyla gel Ozan. Ben belkilerle başaramam, inanamam. Tekrar o eski hayatıma dönemem."
Elimi tuttu ve sıktı. Sımsıkı...
"Ben bir kâhin ya da medyum değilim. Sana kesin bir şey söyleyemem ama seni bırakmayacağıma dair bu dünyadaki en değerli varlığım olan şerefim üzerine yemin ederim."
Bir nebze de olsa rahatlatmıştı dedikleri. İlaç gibi geliyordu söyledikleri, kendisi ise panzehirdi derin yaralarıma.
"Tamam, tamam o zaman. Sana güveniyorum. Ve... Fizik tedaviye başlayacağım."
Gülümseyerek dibime kadar geldi ve alnıma uzun bir öpücük kondurup alnını alnıma yasladı. Ilık nefesi ciğerlerime dolarken, benim; güçsüz ve titrek nefesim yetersiz kalıyordu. Ellerimizi kelepçe misali birbirine bağladı ve gülümsedi. Başarabilirdim, hem başaramasam bile kaybedeceğim tek şey zaman olurdu; Ozan değil. Onun için, hayır hayır; bizim için yapacaktım. Başaracak ve ben ona koşacaktım. Onun kollarına ben atlayacaktım. Umuduma bu sefer ben koşacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGÂRIN KIZI
Teen Fiction"Biz seninle rüzgârla deniz gibiyiz o hâlde." "Deniz rüzgâra âşık. Rüzgâr da denize... Deniz olmasa rüzgâr esmez, rüzgâr olmasa deniz köpürmez. Bir bütünü oluşturur ikisi. Farkında olmadan, birbirlerine, aşklarını bu yolla anlatırlar hâlbuki." "Ben...