Balkonda, gökyüzüne bakıp yakın gibi gözüken fakat çok uzak olan yıldızlara dokunmaya çalışıyordum. Parmaklarım yıldızın üzerinde gezinirken, aklıma takılan sorular düğüm düğüm oluyordu.
Bir şeyin cevabını tam öğrenecekken diğer taraftan açık veriyordu.
Birisi ben senin sevgilinim der..
Birisi ben senin için özel birisiyim der.İnceden bakınca bu iki söyleyişin anlamları bakımdan aynı doğrultuda olduğu anlaşılması kolaydı.
Senin için özel biri zaten hayatında yer edinmiş birisidir.Sevgili-özel biri....
Bu ikilem arasında kalmış düşüncelerimle boğuşurken, ağrıyan kolumu kendime çekerek az ileride bulanan sandalyeye kendimi attım.
Hani bazen birisi bir an görürüz sonra birden bire karşılaşırsınız ya da kısa konuşma yaşamış olup uzun zaman sonra tekrar karşılaştığınız an onu hatırlamaya çalışırsınız.
Bahçede yalnız başıma oturduğum anda yanıma gelen adam da buna benzerdi.
Sanki bir kaç şey yaşamış olup hatirlayamamak gibi.
O kızda misal yüzü tanıdık geliyordu.
O sevgilinim diyen adam da...Derin bir nefes alarak olduğum yerde esnemenin verdiği bir uyku sersemliği ile gökyüzünü tekrardan bakıp odama geçtim.
Mayışmış bir şekilde hareket ederken aynanın önüne geçtim.
Kendi kendime gülümsemeden edemedim.Giydiğim pijamalarla yatağıma uzandım ve yastığıma sarıldım.
...
"Prenses".Kulağımda hissettiğim fısıltı ile gözlerimi açtım.
Ellerime gözlerime götürerek ovuşturdum ve sonra karşıma baktım."Günaydın Rüya" dedi El-Yasabe.
Yeni uyandığım için sesim boğuk idi.
"Günaydın".
"Kahvaltı hazır, hadi gel" yanağımdan öptü ve sırıtarak yanımdan gitti.Ayaklarımı yatağın aşağısına doğru uzatmışken kasığıma aniden giren ağrı ile olduğum yerde dona kaldım.
Ah lanet olsun!
Yanımdan destek alarak lavaboya doğru ilerledim.
Ağrı o kadar şiddetlenmişti ki yürümekte bile zorluk çekiyordum....
Merdivenlerden inerken adımları tek tek ve yavaşça atıyordum çünkü ani bir hareketim de kasığımda ki ağrı bıçak saplanır gibi acıyordu.Beni halsiz gören El-Yasabe aniden yerinden kalkıp yanıma geldi.
Ellerini kasığımda bulunan ellerimin üzerine koyarak konuşmaya başladı.
"Tatlım, neyin var"?
"Ağrı kesici bulur musun"?
"Tamam hemen getiriyorum".Koşarak merdivenlerden ikişer üçer ilerledi.
Ben ise hemen önümde bulunan güzel kahvaltı masasına yerleştim.
O gelesiye kadar nazik olmadığım taktirde kahvaltıyı silip süpürdüm."Al bakalım. Karnını doyurdun dimi" ifadesiz bir halde sorması canımı sıkmıştı.
Hey! Karşında sevgilin var. Bu nasıl bir samimiyetsizlik böyle."Hıı" diyerek elinde bulunan hapı aldım.
"Çok ağrın varsa doktor çağırayım"?
"Gerek yok. Neyse ben odama çıkayım. Sen bana birisini yollasana".
"Tamam, yaverini yollayım" kahkasını bastırmak için elleriyle ağzını kapattı.
Bunda neye gülünecek anlamamıştım ama onu rencide etmemek için gülümseyerek yanından ayrılıp odama ilerledim.Yürürken bu adam bir doktora görünmesi gerektiğini kısa süreliğine de olsa bir muayene edilmesi gerektiğini düşündüm.
'Gerizekalı' diye tıslayarak kendi kendime gerindim.
![](https://img.wattpad.com/cover/40136656-288-k362075.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTORUM
ChickLitYorumlar üslup çerçevesinde olursa sevinirim. Depo'dan çıkmış, bize yardım eden güneş ışığının eşliğinde hilal şeklini almıştık. Herkes tek dizinin üstüne çökmüş, diğer dizinin üstüne ise silahını göz hizasından ayırmamak sureti ile tetikte bekliyor...