Sıla heyecanlanmış bir şekilde karşıda beklerken ben az sonra dibime gelip, bir sürü şeyler açıklayıp beni ikna edecek olan adam yüzünden suratım asık bir şekilde bekliyordum. Yanındaki iki adam kapının eşiğinde beklerken El-Yasabe hızla bana doğru yaklaşıyordu. Tedirgin olmuşken, Sıla ile göz göze geldik.
"Rüya! Sen dışarı çık" bana bakarak, Sıla'yı uyardı.
Ben onu umursamayıp önümdeki tostu yemeye devam ediyordum. Tam karşıma oturdu ve ellerini birbirine bağlayarak konuşmaya başladı.
"Bak Rüya! Biliyorum bana kızgınsın ama açıklayabilirim".
İnce sesli kurbağa seni..
"Konuşmayacak mısın? Peki tamam ben anlatıyorum. O gün kendimi kötü hisset-".
"Şuan gerçekten seni dinlemek istemiyorum. O yaptığının ne gibi açıklaması olabilir ki"!
Sözünü kesmeme rağmen hırslı şekilde beklemeye devam ediyordu.
"Bak. Dinlesen anlarsın".
Tostumdan kalan son lokmayı da ağzıma atıp mutfak çıkışına doğru ilerlemeye başladım.
"Rüya. Hadi ama"!
"İşim var".
Tam mutfaktan çıkacak iken kolumdan tuttu ve kendine çevirdi.
"Ulan kadın beni sinir etme odama yürü" söylerken eliyle sıktırdığı yeri daha da acıtıyordu. Kolunu çekiştirmeme rağmen hiç bir tepkide bulunmuyordu.
Hemen yanımızda bulunan iki cüsseli adama kaş göz işareti yaptı ve acıttığı kolumu hızla bıraktı.
Bırakmasıyla, iki adamda kollarımdan kavradı ve ayağımın yerle ilişiğini kestiler.
"Bırakın beni" !
Sanki ellerinde tüy gibiydim, istedikleri zaman kolaylıkla kaldırabiliyorlardu. İnsanım ben be mal değil.
Daha önceden gelmiş olduğum El-Yasabe'nin odasının önünde beni bıraktılar.
Kollarımı ovuştururken El-Yasabe odasını açtı ve elimden tutup içeriye soktu.
"Bırak beni be"!
"Beni önce dinle".
Bırakmadığı elimi çekiştirip yatağına oturttu.
"Şimdi beni iyi dinle. Sen herhalde beni sizin Türk erkekleri gibi tek eşli olduğumu sandın. Yanılıyorsun. Benim onlarca kadınım onlarca çocuğum var ve sende o kadınlardan birisisin. Dün o kadınlardan biriyle ilişkiye girdim. En doğal hakkım olarak. Ben senin buraya ve bana iyice alışman için zaman verdim ama sen hep benden uzaklaşmaya bana karşı çıkmaya başladın. Anladım ki bana bir çocuk vermeyince hala bu düzen böyle devam edecek. O zaman biz-".
"Ben sana çocuk mu vereceğim?
Ulan sen ne adi bir insansın ha. Beni bırak. Ben İstanbul'a döneceğim" dedim ve hızla elimi kurtarıp ayağa kalktım.
Arkadan kahkaha sesi duymamla duraksadım.
"Sen ne saçmalıyorsun. Hah" diyip beni hızla yatağa attı.
Dirseklerimden destek alıp kalkmaya çalışırken üstüme çıktı ve beni taciz etmeye başladı.
"Seni arzuluyorum. Anlasana"!
İki elimi başımın üzerinde birleştirdi ve beni savunmasız bıraktı.
Derin derin nefes alıp verirken, o pis dudaklarını boynumda gezdiriyordu.
"Bırak beni"!
Bırak...
Gözyaşlarım gözümü yıkarken aklımdan olabilecek her türlü olay geçiyordu. Şimdi bana sahip olup... Hayır öyle birşey olmayacak.
Kuzey'in dediği gibi, o adam beni kullanıyor ve istediği bütün kötü işlere itiyordu.
"Imdat! Yardım edin" hıçkırıklarımı aldırmadan bağırıyordum ki bunun faydası olmayacaktı onu da biliyorum.
Allah'ım sen affet beni!
Boyun girintime başını gömmesiyle çığlığım, tiz bir çığlığa dönerek daha da inceldi.
Bir erkeğin sizin herhangi bir medeni durumu sıfatında olmadan böyle yaklaşması hem bütün erkeklerden nefret ettiriyordu-güvensizlik- hem de içine kapanık olmamıza olanak sağlıyordu.
Bir elini bırakmış olup, hızla belimde ki kavisli yerleri okşuyordu.
Dokunma bana pislik herif!
"E-el-Yasabe. B-ben r-reglim" dedim kısılmış olan sesimle.
Başını 10 saniye sonra boynumdan çıkarıp yüzüme baktı. Nefes nefes kalmış bir halde yüzüme o ılık nefesini üflüyordu.
"Şimdi kurtuldun".
Elini dudağımın üzerine getirdi ve "ama bu işi en kısa sürede bitireceğim hiç kuşkun olmasın" diye ekledi ve üzerimden inip doğruldu, bana son kez bakıp kapıyı sert bir şekilde vurarak dışarı çıktı.
Şimdi rahatça ağlayabilirim!
Ağzımdan kaçan hıçkırıkla oturur pozisyona geçtim ve kafamı dizlerimin üzerine koydum.
Neden hep böyle oluyor?
Hiç mutlu olamayacak mıyım?
Normal bir doktor olacaktım, arkadaş çevrem olacaktı, uzun bir süreden sonra sevgilim olacaktı, kendimizi iyiden iyiye tanıdıkça işler ciddilik boyutuna gelecekti ve evlenecektik, sonra emekli olup torunlarımızı sevecektik. Bunlar kurulması en güzel hayallerden biriydi. Tabi benim kitabımda.
Neden böyle oluyor?
Neden...
Ellerimle yüzümü sildikten sonra yavaş adımlarla yürüyüp odama ulaşmıştım.
İlk yapacağım iş duş alıp uyumaktı ve o adamın yüzünü bir daha görememek....
Fatma'dan
Sıktığım vişne kokulu parfümden sonra buradaki kadınların giydikleri elbiseleri giyip üzerime önlüğü geçirdim.
Saçlarımı son kez kabartıktan mutfağa doğru yöneldim.
Mutfakta, bizimkiler dışında birçok çalışan vardı. Nerede ki bunlar?
Sinirle soluduğum havayı bu sefer rahatlıkla verdim. Aklıma gelen fikirle simsiyah gözlerimi kıstım ve ağzıma yamuk bir gülüş yerleştirdim.
Siz beni görmezden gelin, ben sizin hep peşinizden koşayım ha!
O işler öyle yürümez işte...Yemek yapan kadına;
"Saat 22:00'de en ağır içkilerin bir tane seçip bana getiriyorsun. Ayrıca birkaç tatlı birşeyden koy. Bu akşam El-Yasabe ile küçük bir işimiz var" dedim Arapça.
4 dil bilmem işe yarıyordu.
Şimdi ise odama gidip, Kuzey ile birlikte olma ihtimalime karşı getirdiğim seksi gecelikleri arasından en ateşlisini seçip,El-Yasabe'nin karşında bütün marifetlerimi gösterecektim.
İşte Fatma! Sen bu kadar zekisin. Hiç kimsenin olamayacağı kadar....
Mor, dantelli geceliğimi giyip boy aynasında kendime bakıyordum.
Nerdeyse eteği hiç yok denecek kadar azdı ve üst tarafı, dolgun göğüslerim sayesinde çok ama çok ateşli duruyordu.
Kullandığım vişne parfümü her tarafıma sıkıp-özellikle boyun bölgeme-saçlarımı açtım.
Tam belime gelen saçları düzelttigimde hazır olduğuma kanaat getirdim.
Üstüme aldığım uzun bir örtü ile, geceligimi kapattım ve o hizmetli kadının getirdiği şeyleri tepsi sayesinde El-Yasabe'nin odasına doğru yol aldım.
Bu plan bana göre işleyecek Kuzey Bey.
Varlığım sizi bir gram dahi etkilemiyorsa bende etkileyecek birini bulurum.
Sana aşıkken bu yaptıkların yüzünden nefret etmem normal birşey.
Ve ben şimdi o adamla birlikte olup sizin kaçma planlarınızı bozacağım. Sevgili Rüya seni benle bir ilişki yaşamış olduğumu düşündüğünde emin ol ki benim senden nefret ettiğim kadar o da senden nefret edecek....
"Efendim" dedim yüzümü eğip. Kollarının üzerine doğru yatmış olup beni görünce hemen kalkmıştı.
"Sen kimsin" dedi muzipçe.
"Ecrin, efendim" yüzümü kaldırarak gözlerine baktım. Levent Bey buradaki koşullara göre bana böyle bir ad takmıştı.
"Burada ne işin var peki, Ecrin"?
Tam dibimde durdu ve yavaşça kolunu kaldırdı.
Sağ eliyle yüzümü kavradı ve sağ yanağımı okşamaya başladı.
"Belki güzel bir gece geçirmek istersiniz diye düşündüm" dedim naz yaparak.
"Gel o zaman. Şu elindekiler ile başlayım".
Üstümdeki örtüyü hala çıkarmamıştım ve ben onu bu sözlerle etkiliyorsam, vücudumla şaha kaldırırım.
Bardaklara doldurduğum içkilerin birisini ona doğru uzattım.
Oturmuş olduğumuz yatakta bana biraz yaklaşarak içkiyi kafasına dikti.
"Üstündeki bez parçasını atmayacak mısın? Doğrusu altındaki cevherleri merak ediyorum".
"Ickilerimizi bitirelim. Sonra göreceksiniz zaten" diye dudağına doğru konuştum.
Kısa sürede bitirmiş olduğumuz içkileri, tepsisi ile kenara koydum. Yatağa tekrardan dönerkene parmağı ile bekle işareti yaptı.
Güldüm.
"Çıkar artık" dedi sabırsızca.
Boynumda birleştirmiş olduğum örtüyü yavaş hareketlerle açtım.
Vücudumu okşayıp yere indiğinde örtü, karşısında seksi bir gecelikle duruyordum.
Gözleri ve ağzı açılmış bir şekilde bana yaklaşıyordu.
Dolgun göğüslerimi elleyince bir adım geriledim. Yamuk gülüşle bana yaklaşırken gözleri vücudumu delip geçiyordu.
Bir eliyle belimi kavrayıp kendisine yapıştırdı resmen.
"Çok... ateşli" diye dudaklarıma fısıldadı.
"Yatakta devam edelim istersen" diye ekledi benden birkaç adım uzaklaşarak üstündekileri çıkardı.
Onu yatağa ittirerek işin hemen olması için hızlı davrandım.
İntikam!
...
"Güzelim, hadi kalk"!
Hımm.
Görüntüler yerine gelince, El-Yasabe'nin üstüme doğru eyilmiş, bir eliyle köprücük kemiğimin üzerinde daireler çiziyordu.
"Günaydın" dedim ona yaklaşarak.
"Hayatimin en güzel gecesini yaşattın" dedi dudağıma bir öpücük kondurdu.
"Sende".
"Kahvaltı yap. Akşama doğru dışarıya çıkalım".
"Olur" dedim ve doğruldum.
El-Yasabe ayağa kalktığında giyinmiş olduğunu gördüm. Bir siyah takım ve sakalları ile oldukça yakışıklı görünüyordu.
Bana kısa bir bakış atarak odadan çıktı.
Yüzümdeki gülümsemeyi bir türlü silemiyordum. Ben ciddi bir kızdım ve bu halde olmam benliğimden çıkarıp beni başka birine dönüştürüyordu.
El-Yasabe'nin lavabosunda işlerimi hallettiğimde odaya geri döndüm.
Gözüm yatağa kaymıştı. Yatağın orta kısmını kaplayan bir leke. Kırmızı leke.
Hemen çarşafı elime alarak, odadaki kirli sepetine attım.
Bakireliyimi almıştı. Peki bundan pişman mıyım?
Kesinlikle hayır!Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin ☺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTORUM
ChickLitYorumlar üslup çerçevesinde olursa sevinirim. Depo'dan çıkmış, bize yardım eden güneş ışığının eşliğinde hilal şeklini almıştık. Herkes tek dizinin üstüne çökmüş, diğer dizinin üstüne ise silahını göz hizasından ayırmamak sureti ile tetikte bekliyor...