Yüreğime bir şey oturmuştu sanki. Herkes bir ağızdan bağırmaya bazıları ağlamaya başlamıştı. Elim ayağıma dolaşmış ne yapacağımı bilmiyorum. Ellerime hemen yüzüme götürüp gözlerimi kapattım. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Ya onlara bir şey olduysa, ne yapardık biz...
"Rüya kendine gel" dedi Kuzey. Ne onu duyacak, ne de konuşabilecek bir güce sahiptim.
Beni sarstı.
"Ben şimdi gerekli yerlere hemen gidip tüm bilgileri öğreniyorum sen merak etme, sakın buradan ayrılma". Kuzey sakince beni uyarıp gitti. Ayaklarıma bir ritme tutturmuş,gözlerimi karşıya sabitlenmiş içimden dua ediyordum.
Eğer onlara bir şey olursa. Toparlanmak çok zor olurdu...Amerika
"Mert Bey " ?
Sıra beklerken adımın söylenmesi ile birden arkamı döndüm. Siyahi bir adamdı ve üstünde ki kıyafetlerinden belliydi sağlıkçı olduğu.
"Buyurun " dedim düz bir şekilde.
"Ben Muhammed az ilerde ki acil serviste çalışıyorum". Elindeki vesikalık fotoğrafı göstererek
"Sizi tam 20 dakika boyunca ekip arkadaşlarımla arıyoruz. Bu kişide sanırım sevgiliniz, bacağı şiddetli ağrı gösterdi ve iki sağlık personeli onu acile götürdü. Lütfen beni takip edin" .
Bir an kafamın üstünde şimşekler çarpar gibi oldu. Onu belinden hafif ittirircesine koşmaya teşvik ettim. Sıla'ya bir şey olursa ortalığı inim inim inleteceğimi biliyordum ki umarım olmamıştır.
...
Binadan içeriye girdiğimde herkes bir koşuşturma içerisindeydi. Benim gözlerim Sıla'yı arıyordu. Az önceki siyahi adam beni bir odaya yönlendirdi. Sıla orada yüzünü buruşturmuş seruma bakıyordu.
"Sıla" diye bağırınca bana dönüp hafif tebessüm etti.
"Aşkım ne oldu, iyi misin" ?
Yattığı yerden doğrularak "bilmiyorum Mert sen gittikten sonra bacağıma bir ağrı girdi. Ben ne olduğunu anlamadan kendimi burada buldum. Canım çok acıyor" dedi yorgun bir ifade ile.
Onun acı çekmesine kat'iyen dayanamıyordum. Bu halde görünce canımdan can gidiyordu sanki.
"Tamam güzelim tamam geçecek" deyip anlından öptüm. 5 dakika sonra o siyahi adam geldi. Elinde birkaç dosya vardı. Bize bakıp gülümsedi ve " merak edilecek herhangi bir şey yok, akşama kadar ağrınız geçecek Sıla hanım o zamana kadar burada kalmanız gerekiyor. Yarın ise gidebilirsiniz" dedi sevecen bir şekilde.
Bunu demesiyle yüreğime bir miktar su serptiği doğrudur. Sıla'ya gülücük atarak adamı odanın dışına sürükledim.
"Ciddi bir şeyi yok demi" dedim merakla.
"Hayır Mert bey yok, yarın gitmeden önce de bana uğrayın birkaç ağrı kesici vereceğim" .
Memnun bir şekilde gülümseyerek başımla onayladım.
"Sanırım Türksünüz, akıcı bir şekilde Türkçe konuşuyorsunuz"?
"Evet Türküm. Lakin ailem burada yaşıyor mecburen de olsa burada görev yapıyorum"
"Anladım, her şey için teşekkürler " dedikten sonra yanından ayrıldım.
"Mert uçağı da kaçırdık bizi bekliyorlardı. Kahretsin benim yüzümden bütün işler aksadı".
"Hayatım yarın gideriz niye dert ediyorsun, onlara haber veririm merak etme sen sadece kendini düşün" dedim çarpık gülümsememle ...
...
Türkiye
Ben gözlerim kızarmış bir şekilde Kuzey'i bekliyordum. Nasıl olduklarını o kadar çok merak ediyordum ki bazen aklım çıkacak gibi oluyordu. Birkaç dakika sonra Kuzey'i karşıdan gelirken gördüm. Birden ayağa kalktım. Yanıma şimşek hızında gelirken bir an duraksadı. Telefonunu cebinden çıkartıp kulağına dayadı ve yavaş adımlarla bana yaklaşmaya başladı, hınzırca gülümsedi ve gülümsemesi giderek artıyordu. Ben hiç bir şey anlamadan sadece onu izliyordum. Telefon görüşmesi bitince elleri cebinde önüme gelip durdu. Yanağımdan öpüp "telaşlanmaya gerek yok balım uçağa binmemişler şuan acil servistelermiş Sıla'nın bacağı biraz kötü olmuş. Bir aksilik olmazsa yarın geleceklermiş" dedi Kuzey. Birden "şükür" diye bağırıp Kuzeye sarıldım. Beni kolunun altına alıp çıkışa yönlendirdi. İyi ki bir şey olmamıştı, iyi kii...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTORUM
Romanzi rosa / ChickLitYorumlar üslup çerçevesinde olursa sevinirim. Depo'dan çıkmış, bize yardım eden güneş ışığının eşliğinde hilal şeklini almıştık. Herkes tek dizinin üstüne çökmüş, diğer dizinin üstüne ise silahını göz hizasından ayırmamak sureti ile tetikte bekliyor...