Keyifli okumalar...Rüya, gözlerini açtığında ister istemez yüzünü buruşturmuştu. Odada ki yanık kağıt kokusu ciğerinde keşfe çıkmıştı. Yataktan doğruluğunda etrafı bir göz gezdirdi. Aklına abileri gelince sanki büyük gök gürültüsü sesi duymuş gibi ayaklanmış ve koşar adımlarla aşağı inmişti. Ateş ve Rüzgar abisi karşılıklı sigara-kahve içiyorlardı. Heybetli adamlardı. Birisi sıcakkanlı diğeri soğuk. Ateş isimli birinin soğuk sıfatı ile anılması biraz saçma gelmişti Rüya'ya.
Rüya, ellerini yumruk yaparak Rüzgar abisinin yanına ilerledi. İki adam kardeşlerini görünce ayaklandılar, şaşkınlıkla.
"Civciv daha yeni uyudun. Neden erken kalktın ki" diye sordu Rüzgar.
"Acıktım ve... aslında sizinle birşey konuşmam lazım" dedi Rüya sıkıntı ile. Üçü birden oturunca biri sıkıntılı ikisi sabırsızlıkla ortamda ki oksijenden yararlanıyordu.
"İlk önce yemek yeseydin" ?
Ateş yumuşak ses tonuyla sorsa da yüzünde ki ciddiyet sesin akışına ki tınıyı kaybettiriyordu.
Rüya ona bakmadan, "anlatacağım şeyler daha önemli" dedi. Kız, konuya nasıl başlayacağını, nasıl abilerine ikna edeceğini hakkında hiçbir fikir kırıntısına sahip değildi. Şakağında oluşan ter, kulak hizasından boyun arkasına doğru aktı. Kız, aldığı derin nefesin ardından gözlerini abilerine gezdirmeye başladı.
"Abilerim"!
'Ler' ekini bilerek getirmişti. Gözü Ateş'e kayınca hafif tebessüm ettiğini gördü. Bu davranışı Rüya'nın yüreğine su serpmiş oldu.
"Ben, kaçırılmadan önce hayatımda bir takım insanlar ve normal bir hal durumum vardı. Doktor olmuştum ben. Kalp doktoru" kız acı bir şekilde gülümsedi. Doktor'du' ama şimdi... hiçbir şey.
Abileri, kız kardeşinin başarısından ötürü gurur makamına ulaşmışlardı. 'Civciv kalp doktoru olmuş öyle mi'?
Ateş abisinin içinden bu cümle geçti birden.
"O El-Yasebe denen adamla karşılaşmadan önce, Sıla, Mert ve Kuzey adında değerli insanlar vardı. Onlar ile hayatımı sürüyordum ki sanki hepsi canımın bir parçası olmuşlardı".
Ateş, Kuzey ismini duyunca ister istemez kasıldı. Hayatında o Kuzey iti vardı demek ha?
"Bakın! Fazla uzatmayacağım. Onlar şuan, muhtemelen beni arıyorlardır. Yani ben güvendeyim, abilerim burada ama onlar yok. Sizden istediğim onları bulup, bu hayatımızın sonuna kadar birlikte yaşamak". Kız son cümlesiyle derin bir nefes verdi ve dudaklarını ıslattı. İki abisi de çatık kaşları ile Rüya'ya bakıyorlardı.
Rüzgar abisi, civcivin önüne diz çökerek ellerini elleri ile buluşturdu.
"Bak meleğim. Dediğin gibi şuan güvendesin. Abilerin yanında. Ama sensiz geçen günlerin acısını, her zamanımızı seninle geçirerek telafi edebiliriz. Ben-biz buradan ayrılamayız. İşimiz burada. Seni de asla bırakmayız. Anlayacağın..".
"Aklında ki herşeyi unutup sadece bize odaklanacaksın" dedi Ateş, Rüzgar'ın sözünü keserek.
Kızın kalbinde ki öz güven yerle bir olmuştu.
Gözünden bir damla yaş aktı, sevdiği kız kardeşi, Sıla ile bir daha dedikodu yapamayacağı için.
Bir damla aktı, Mert ve Deniz'in o yemek için tartıştıktıkları tatlı anları bir daha göremeyeceği için.
Ve bir damla daha aktı, bundan sonra kalbinin yarısını kaybettiği için, nefes alırken aslında nefessizlikte boğulacağı için, bu gözlerde ki denizin sahibini, Kuzey'i kaybettiği için....Ellerini kurtarıp hızla ayağa kalktı. Gözünde ki her damla yaş abileri tarafından fark edilip silinmek istense de, şuan uygun bir zaman olmadığı için sadece izlemekle yetindiler.
"Siz beni kazanmışken aslında kaybettiniz. Siz beni bundan sonra sadece nefes alıp vermekle yükümlü bir Rüya göreceksiniz. Çünkü ben artık kendimi kaybettim" demesiyle merdivenlere koştu. Neden bunları diyebilmişti ki kız? Onca kelimeler nereye gitmişti?
Rastgele girdiği bir odanın kapısının eşiğine çöktü ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Nasıl? Nasıl bir daha gülecekti bu yüz? Nasıl?İki adam birbirine boş boş bakıyorlardı. İçinde ki fırtınalar; birisinin yüreğinde ateş ile bütünleşmiş daha büyük bir acı oluşturmuş, diğerinin yüreğinde ise rüzgarın gücünü yerle bir etmiş herşeyi yerinden oynatacak şekilde yıkıp geçiyordu. Bakışlar boş olsa bile hisleri öylesine doluydu onlar için.
"Çok ağırdı son söyledikleri" dedi Rüzgar. Bir kızın abilerine böyle demesi ne anlama geliyordu? Siz beni kazanmışken aslında kaybettiniz..
Ne demek bu ha? Sanki sayısal lotoda altılıyı tutturmuş fakat sonradan haram para olacağı hafızalarına kazınmış olduğu için o parayı harcayamamak gibi.
"Bir daha gülmeyecek mi" dedi, Rüzgarı tınlamayarak, Ateş.
"Sanmıyorum. Bir ailesi ile birlikte olurken, diğerini kaybetti". Rüzgar kafasını hızla sallayıp ayağa kalktı.
"Ben dışarıya çıkıyorum. Hava almam lazım" dedi. Kapıyı çarparak çıktığında, Ateş küflenmiş bir kılıç gibi bütün yetkisini ve etkisini kaybetmişti. Kılıç?
Hani nerede o ateş gibi yıkan sözleri? Vurdu mu sakat bırakan, kimseye karşı merhamet göstermeyen kılıç.. şimdi ne oldu da birkaç cümle ile hayatını yavaşlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTORUM
ChickLitYorumlar üslup çerçevesinde olursa sevinirim. Depo'dan çıkmış, bize yardım eden güneş ışığının eşliğinde hilal şeklini almıştık. Herkes tek dizinin üstüne çökmüş, diğer dizinin üstüne ise silahını göz hizasından ayırmamak sureti ile tetikte bekliyor...