47. Bölüm

2.7K 101 7
                                    

Bir adam mavi gözleri ile beni sövüyor, diğeri ise masanın üzerinde yaptığı yumruğu bana geçirmek için hazır vaziyette bekliyordu. Rüya'nın gerçek ana vatanından ayrılması, kendi yaşadığı ortamdan bağımsız bir şekilde dillerini bilmediği, yabancı ülkede yaşaması.. en önemlisi de ben de burada kalmam ve gitmem arasında ki seçim bana çok koyuyordu.
Rüya bizden ayrı mı kalacak?
Ben bu cehennem de yaşayamam ki...
"Ateş, biraz mantıklı düşün. Rüya'nın tanımadığı bir yerde ne işi var" diye sordum çatılan kaşlarım eşliğinde.
"Son lafımı söyledim. Ya burada kal ya buradan git. Seçim senin" dedi Ateş sandalye de geriye yaşlanarak.
Gözüm Rüya'ya kaydığında; başını yere eğmiş, ellerini birbirine sımsıkı kenetlemiş, ne kadar başı eğik olsa bile saçlarının aralığından gözünün dolduğunu gördüm. İster istemez kasılmıştım.
"Rüya"!
Rüzgar yerinden kalkıp Rüya'nın sol tarafında ki boş sandalyeye oturdu ve onu kucakladı.
"Rüya burada kalmak istiyormu peki"? diye sorduğumda Ateş elini masaya vurdu ve sandalyeyi tahminimce ayağı ile ittirip yere düşmesini sağladı.
"Ona fikrini sormadık. Sormayacağızda. O ne pahasına olursa olsun burada yaşayacak" dedi ve bulunduğu mekandan ayrıldı. Benim gözlerim, önümde ki su bardağına takılı kalmıştı. Bende Rüya da takılı kaldığım gibi.
"Rüzgar. Bak sen abinden daha anlayışlı birisine benziyorsun. Kardeşini düşün" dedim ona dönerek.
"Kuzey, bende isterim kardeşimi özgür bırakmak ama Ateş daha yeni buldu Rüya'yı. Bırakamaz".
Masmavi gözleri ışıldadı. Bir elimi Rüya'nın omzuna koydum.
"Sen ne düşünüyorsun"?
Abisinin kucağından ayrıldı ve bana baktı. Burnu kızarmıştı. Dudaklarını büzerek," burada kalmak istemiyorum ama abilerim ve senle bir arada olmak istiyorum" demeye çalıştı.
"Meleğim, ben Ateş ile tekrardan konuşacağım" Rüzgar bana döndü ve "odaya çıkın siz" dedi.
"Dışarıda ajanlarım var. Onlar"?
"Karşı evde ağırlarız. Merak etme" dedi ve ayaklandı. Gözden kaybolunca tekrar Rüya'ma döndüm.
"Aşkım" dedim gülümseyerek.
"Ha"?
İlk defa ona aşkım demiştim. Ne güzel bir kelime o öyle ya.
"Aşkım mı" diye sordu?
"Evet Rüya. Noldu"?
"Hiç sadece kulağa güzel geldi" dedi ve yüzünü eğdi. Utanmış mıydı? Evet evet.
Sesli kahkahamı atınca ayağa kalktım, diğer tarafa geçip kucağıma aldım.
"Sen ne kadar zayıflamışsın" dedim. Kuş kadar olmuştu.
Cevap vermedi ama ellerini sımsıkı boynuma doladı. Bu yeterdi bana.
"Biliyor musun? Seni kucağıma aldığımda nedense gelecek düğün gecemiz geliyor aklıma. Seni böyle yatak odamıza taşıyacağım" dedim sırıtaraken. Rüya, sinirle kafasını kaldırdı ve "benim ayaklarım var Kuzey. İstemez öyle kucakta mucakta" dedi bağırarak.
"Tamam yürürsün. Ee sonra".
Odaya geldiğimizde kapıyı tek ayağım ile kapattım ve Rüya'yı yatırdım. Gözlerimin içine içine bakıyordu, ateş fışkırtmak sureti ile.
"Sonra" dedim ve üstüne çıktım hızla. Ellerini yana yaslayıp ellerim ile birleştirdim, yüzümü ona eydim.
"Sana iyice yaklaşacağım" diyip yanağını öptüm.
"Dudaklarını daha nazik öpeceğim" dedim dudaklarına yöneldim.
Alnımı alnına dayadım ve biraz ağırlığımı verdim " o gün tam anlamıyla benim kadınım olacaksın' dedim ve boynuna gömüldüm. Ellerimi ellerinden çekip beline sıkıca sarıldım. İşte böyle sonsuza kadar kalabilirim. Bu çilek dünyasında sonsuza kadar yaşayabilirim.
"K-kuzey eğer abimler bizi böyle görürse sende onların ilk değişik fantezileri ilen ölen adam olacaksın" dedi. Kafamı kaldırdım ve ona kızgınca baktım.
"Allah Allah ya. Valla abi falan dinlemem seni alır--".
Daha cümlemi tamamlamadan omzuma sert bir yumruk yedim.
"Sapık herif" dedi ve beni üzerimden itmeye çalıştı.
"Ne yapıyorsun Rüya! Sadece seni alır kaçırırdım. Sapık olan sensin" diyip arkamı döndüm. Yani tamam ilk başta yanlış bir cümle olarak anlaşabilir ama ben Rüya'yı öylesine sevgili olsun diye kendime yâr etmemiştim ki. Ben zevkin ta anasını..
"Özür dilerim" dedi arkamdan ve dudaklarını boynuma bastırdı.
Hafif huylansamda bu hareketini sevmiştim. Ondan tarafa dönüp ellerimi ile yüzünü kavradım.
"Sen bana bakma öyle düğün gecesi falan dediğime. Ben onları düşünecek bir adam olsaydım hergün başka bir kadınla birlikte olurdum. Sen benim farklısın. Ne var tek beden olmasak. Tek yürek olduktan sonra" dedim ve alnını öptüm.
"Sanma dudağını-boynunu öpünce başka şeyler düşündüğümü. Belki sahiplenmek öpmek değildir ama ben hem öpmeye hem de ölmeye razıyım". Tekrardan alnını öptüm ve " ama şunu da unutma. Senle çocuk yapacağım. Kaçışın yok" dedim. Başını göğsüme yasladı ve zor duyabileceğim bir tınıda "hep şu romantik anı bozmak zorunda mısınız" dedi.
Ne yani ben şimdi romantik ânı bozan koca öküz mü oldum. Gözlerimi kapattım ve " ileride sana yaşatacağım romantikliğin bozulacağını sanmıyorum" dedim gülümseyerek. Artık nasıl anladıysa...

Ayak sesleri desibelini daha da artırınca malesef uyuyakalan meleğin yanından kalkmaya çalıştım. Direkt pencere önüne geçip dışarıyı izliyor numarası yaptım. Eminim ki buradan benim cesedimin çıkmasını kimse istemez. Kapı hızla açılınca karşımda ki tabiri caizse iki gorile baktım.
"Ne oluyor burada" diye sordu Ateş. Hangi abi, kardeşinin sevgilisi ile aynı odada durmasına izin verir ki?
Birde kardeşi yatakta uyuyunca.
"Biricik meleğiniz sizin yüzünüzden ağlayarak uykuya daldı. Birşey olduğu yok" dedim umursamaz bir biçimde. İkisi de burnundan sinirle soluk verdi. Kollarımı göğsümde birleştirince onları izlemeye koyuldum. Ne yapacaklar şimdi.. O kadar merak ediyorum ki..
"Aşağı gel. Seninle konuşacağız". Ateş dediğinin ardından kardeşine son kez bakıp odadan çıktı. Rüzgar, hala kapının önünde bekliyordu ki ona yaklaştığımda harketlendi.
"Kararı değişti gibi" dedi önüne bakarak.
"Nasıl? Nasıl yani"?
"Sana bir teklif sunacak. Eğer onu kabul edersen bir ihtimal İstanbul'a döneceğiz".
Ellerimi cebime soktum ve düşünmeye başladım. Bana ne teklif edilcekti ki. Şimdi Rüya'dan ayrıl deseler kardeşlerinin hayatta varla yok arası yaşayacaklarını bilirlerdi. Aklıma hiçbir alternatif gelmiyordu.
Merdivenlerden inince, kalbim boğazında gümbür gümbür atıyordu. Bu kadar heyecanlanmamın sebebi?

"Oturun" dedi ve elinde ki sigarayı içine çekti. Eminim şuan burada bir kız olsa hayranlık nidaları ile bu adamı süzerdi.
Hayatımda gördüğüm; umursamaz, bağımlı ve oldukça karizmatik bir adamdı. Her bakışı insanı aldatıyordu. Ne yapacağı kuşku içeriyordu bazen.
"Şimdi benim lafımı kesmeden pür dikkat beni dinliyorsunuz. Sen, Kuzey. Konuşmamın bitiminde evet ya da hayır diyeceksin. Anlaşıldı umarım" dedi kaşlarını catıp. Kafamı sallayıp koltukta geriye yaşlandım ve adamı izlemeye ve dinlemeye başladım.

İlk önce sigarasını içine çekti, ardından burnu ile önüne üfledi.
"Annemiz, Rüya'nın kaçırılmasından sonra çok üzüldü. Her gece ağlamaya başladı. Evlat acısı. Hiçbirimiz onu anlayamayız. Sonra verem olduğunu öğrendik ve zamanla bedeni küçülerek öldü. Babamla birlikte üç adam kalmıştık bir evde. Ne annemiz ne rüyamız vardı. Bizi her zaman misafirliğine kabul eden kabuslarımız vardı. Her gece o cehennem azabından farksız günler yaşıyorduk. Babam bir gün iş yerinden tek kol ile geri döndü. Diğer kolunu makineye kıstırmış kaybetmişti. Bu yüzden artık iş hayatı diye birşey kalmamış, eve para getirme gibi bir lüksü olmamıştı. Dayanamadı ve oda bizi bırakıp gitti. Şu adamla tek başımıza hayat mücadelesi vermeye başladık biz. Ben o yaşta uyuşturucu aracılığı yapmaya, kendimi kötü işlere bırakmıştım. Yoksa para nasıl gelirdi ki?
Şuan bunu Rüzgar da yeni öğrenecek ama ben uyuşturucu bağımlısı bir adamım. Senden isteyeceğim şu ki.
Birincisi, beni bu illetten kurtaracaksın ama kimse bilmeyecek. Bu sır üçümüz arasında kalacak. En iyi doktoru bulacaksın. Kimliğimi ise gizli kalacak.
İkincisi, babamızı bulacaksın. Eğer bu tekliflere cevabın 'evet' olursa, İstanbul'a döneceğiz".

Dedikleri ardından umursamaz bir şekilde sigarasını içmeye devam etti. Ben şaşkınlık içinde Rüzgar'a bakarken gözleri dolmuş ve ellerini yumruk yapmış olduğunu gördüm.
"Demek uyuşturucu bağımlısısın abi. Bu yüzden mi hergün beni evden kovuyordun. Demek ki bana yeni bir ev alışın sebebi buydu" dedi kasıla kasıla.
"Evet". Bu rahatlık da neyin nesiydi böyle. Diğeri kafayı yemek üzereyken diğerinin hayat umrumda değildi.
Rüzgar hızla yerinden kalktı ve abisini ayağı kaldırdı.
"Sen ne biçim bir adamsın ha. Bana niye anlatmadın" diye bağırdı. Ateş baş parmağı ve işaret parmağı ile sigarasını söndürdü ve yere attı.
"Canım istemedi" dedi büyük soğukkanlılıkla.
Rüzgar'ın nefes alış verişleri sesli hale bürünmüş iken ansızın abisine attığı yumruk ile kendini sakinleştirdi.
"Kardeşinim lan ben senin. Aynı kandanız biz. Neden"? dedi ve yüzünün diğer tarafına bir yumruk daha attı.
Şuan Ateş'in neden savunmasız olduğunu kestiremiyordum. Lan ben ona biraz bağırsam beni havada s.. Neyse.

"Bu kadar mı nefret etmeye başladın. Bu kadar mı gözünde küçüldüm"?
Rüzgar hızla saçlarını asıldı ve bağırdı.
"Siktir" diye. Küfür yok Rüzgar!
Ateşe baktığımda eliyle kardeşinin vurduğu yeri elliyordu. Sonra Rüzgar'a döndü ve "bir cümleye ölmeyi göze alır mıydın"?
"Ha" diye bağırdı. Ardından ise kapıyı çarpıp çıktı. Ben şimdi ne yapacağım ? Öküz gibi durmuş onları izliyordum. Cevabı da veremedim. Hay aksi!
"Rüzgar. Su ister misin" dedim mecburiyetten. O ise donuk yüz ifadesi ile bana bakakaldı. Sonra gülmeye başladı.
"Bir yudum ölüm alıyım" .

Kısay bir bölümdü evet biliyorum..:)
Bazı şeylerin üstü kapatılırken bazıları açıkta kalıyordu. Neden bu kadar kargaşa yapıyorum onuda bilmiyorum 😂😂
Sizin de,
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum 😊❤😍

DOKTORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin