"İçmem ben bunu" dedim tiksinerek.
"Kuzey bak zaten etkisini hemen gösteren bir şey değil. O yüzden şunu iç yoksa Rüya yanlış anlayabilir" dedi Mert.
"Bu yaptıklarınızı size ödetmez isem " parmağımla Deniz'i göstererek "Hele ki sen. Bana da Kuzey demesinler". Deniz ise kahkaha atarak koridora koştu.Sıla'nın elinde bulunan tebeşir tozunun su ile karışımını, tek dikişte içtim.
Şuan yaptıkları insafsızca olsa bile beni kendi yaptıkları pis durumdan kurtarmak için çabalıyor olmaları hoşuma da gitmedi hani.
"Hey Rüya beni arıyor". Sıla telefonu telaşla bize doğru gösterdi.
"Açma. Daha çok meraklansın"!
Ulan Mert!
Telefonu hızla kapatıp salonun ortasında ki sehpaya koydu.İkisi de yanıma gelip kollarımdan kavradı.
"Hey! Ne yapıyorsunuz"?
Bu arada da kollarımı çekiştirip duruyordum, Mert bir milim etkilenmez iken Sıla kolumu zor zappetmeye çalışıyordu.
"Rahat dur Kuzey".
Bu haline gülerken daha da kolumu çekiştirdim. Oflayıp kolumu ısırdı.
Şaşkınca ona bakarken sevimlice sırıttı ve ısırdığı yeri hızlı hızlı okşamaya başladı.
"Hadi odana geç" dedi 32 dişini gösterip. Beni bunlar ile niye sınıyorsun, Allah'ım.Yatağıma uzanıp yerime iyice yerleştim. 10 dakika geçmişti ve zaman ilerledikçe ben daha çok üşüyordum.
Bacaklarımın üzerinde olan pikeyi uzanarak göğsümde kadar çektim.
Evde kimse yoktu. Sıla ve Mert, Deniz'i alıp dışarı çıkmışlardı. Az sonra Rüya denen o kızın gelecekti ama şuan oldukça kendim rahatsız hissedip oluşan heyecanla yerimde duramıyordum. Zaten ateşler içinde yanıyordum bi de üstüne üstlük bu heyecan ateşimin daha çok çıkmasına katkıda bulunuyordu.
Alnımdan boncuk boncuk terleri elimin tersiyle silip, kafamı geriye yaslandım. Bu içtiğim şeyin bu kadar çok etki göstereceğini hiç tahmin etmemiştim. Ahh! midem dahi bulanıyordu.'Zırrr' sesini duymamla kaşlarım gerindi ve usulca yataktan kalktım. Derin bir nefes alarak ikinci kere çalan zil ile kapıya uzandım. Rüya!
Ellerimi enseme götürerek kaşıdım ve gözlerimi Rüya'ya diktim. Gözlerim hariç her tarafa bakıyordu.
"D-deniz iyi mi"?
Sorduğu soruyu ilk önce anlamaya çalıştım ve Deniz'lerin yaptığı saçma sapan oyunun bir parçası olması lazımdı.
"İyi iyi".
"Sen yani siz nasılsınız"?
Alnımdaki ter burnumun üzerinden dudağımın kenarından aşağı aktı.
"Biraz ateşim var. Önemsiz" dedim geçiştirerek.
"Mert'ler nerede". Neden bu çocuğu sorup duruyordu anlamıyordum. Kaşlarımı çatıp kafamı salladım.
"Yoklar".
"İçeri gelmek ister misin" dedim. Hiç bir tepkide bulunmayınca kapıyı yarı açık bırakıp odama yöneldim. Halim perişan zaten ayakta duracak gücüm yok, birde o kızla uğraşacak kadar iyi değildim.
Odama geçip eski yerimi alınca 'çat' denen ses ile içeriye girdiğini anladım. Bu şey beni oldukça kötü etkilemişti ki derin derin nefes alıp zor yutkunuyordum.
"Gerekli şeyleri aldın mı"? Dedi içeriden biraz bağırarak.
"Hayır" dedim kısık sesle. İçeriye girdiğinde hızla üzerimdeki pikeyi aldı.
"Üşüyorum". Üşüdüğüm içim çenem titremişti. Zorla olsa elimi çeneme götürüp sıkmaya çalıştım
"Farkındayım". Dedi tıslayarak...
İkiside bir pike için kavga ediyordu. Rüya kendine ne kadar mesafe çekiyorsa, Kuzey onun iki katını çekiyordu. Ee haliyle kızın bacağı boyutunda olan kasları boşuna yapmamıştı.
İş iyiden çıkmaza girince Kuzey bu yaptığı saçmalığa son vermek için pikeyi hızla çekti ve kızın elinden aldı. Kız elindeki pikenin aniden alınmasıyla boş duran elleri adamın göğsü ile temas etti.
Gözlerini kaçırarak ellerini çekti ve koridora çıkıp mutfağa yöneldi. Çünkü o an ne yapacağını kestirememişti. Bulunduğu yeri kısa bir göz taraması yaptı ve hızla eline ne geçerse hangi ara çıkardığı tencereye doldurmaya başlamıştı. Şuan ne yaptığının farkında değildi.
Neden içeri girmişti ki?
Neden ona çorba hazırlıyordu?
En önemlisi, onunla diyolag kurmak istemezken neden hep dibinde bitiyordu?
Ateşe koymuş olduğu çorba ile kendini büyük olan mutfakta herhangi bir sandalyeye attı.
Baş parmaklarıyla şakağının üzerinde daire çizip kendini rahatlatmaya çalışıyordu.
'Ateşi yükselmiş miydi ki ' diye içinden geçirerek garip bir meraka kapıldı.
'Zaten doktor, ne yapacağını iyi bilir' diyerek kendini kendine söylendi. Fakat kendini ne kadar da rahatlatmaya çalışsa da 'terzi kendi söküğünü dikemez' lafı beynini işgal ediyordu.
Çorbanın başında 3-4 dakika bekleyip karıştırarak, kısık ateşte olması gereken duruma getirip, önceden hazırladığı ıslak bezleri alıp Kuzey hocanın odasına yol aldı. İçeriye girdiğinde Kuzey hocanın uyuduğunu görmesiyle gözlerini şaşkınlıkla açtı. Hızla yanına gidip elini alnına götürdü ve gerçekten ateşinde bir farklılık görememiş, stabil durumda kaldığını kavramıştı.
Elindeki 3 büyük bezi de sırasıyla, alnına ve koltuk altlarına koymuştu. Uyurken 'u' şeklini alan dudakları Rüya'yı ister istemez gülümsetmişti.
Şuan Rüya ne yapacağına bilmez halde Kuzey hocanın başucunda oturken aklına Sıla'lar gelmişti.
Onların burada olması gerekiyor iken hangi cehennemde idiler?
Verdiği nefesle mutfağa, ocakta olan çorbaya doğru yöneldi.
Uyanması epey bir zaman alırdı o yüzden tencerenin ağzını kapatarak tekrardan içeriye yürümeye başladı.
Kontrol ettiğinde az buçuk düştüğünü gördüğü için rahatlamış ve ıslak bezleri eline alarak tekrardan ıslatmıştı.
Kuzey hocanın tam karşındaki tekli koltuğa oturarak Onu izlemeye koyuldu.
'Ne sert bir adam böyle' diye içinden tısladı. Saçları kahveringinin her tonu içeriyor gibiydi ve saçlarından daha koyu göz rengi oldukça uyumluluk sağlıyordu. Vücudu... vücudu, izlerken sıradan Rüya aklından hızla geçen düşünceleri bir kenara bıraktı. Çünkü tam olarak onu çıplak düşünmüş- iç çamaşırı üzerinde- kaslı kollarını ve düzgün bir biçimde olan karın baklavalarını hayal etmişti. Oldukça etkileyici bir tip idi ve mankenler taş çıkartacak yüzü ve vücudu vardı. Kırpmadan izlediği Kuzey hoca yerinde kıpırdananarak yavaş yavaş gözlerini açmıştı. Üst bölgesinin bazı yerlerinde hissettiği soğuk şeyler ile yerinden kısa bir sürede kalktı. Kalkmasıyla bir anda düşen ıslak bezlere takılı kaldı gözü. Eline alınca bezleri, neden üzerinde olduğunu anladı ve yüzüne yamuk gülüş-nereyse hiç yapmadığı- yerleştirdi. Kısa şekerleme ona iyi gelmiş ve azda olsa mide bulantılarından kurtulmuştu.
Rüya'yı etrafta görememesiyle telaşlandı ama bariz olarak kendine yedirmeği için umursamaz tavırlarla mutfağa yöneldi. 'Gitmiştir' diye düşünürken Rüya'yı bankonun arkası dönük bir şekilde görmesiyle sakinleşti ve yüz kasları birden yumuşadı.
"Bana da bir bardak su verir misin" dedi ciddice. Elinden bardağı düşüren Rüya hızla arkasını döndü ve Kuzey'in uyanmasıyla kendine geldi. İkiside düşen bardağa baktıklarında Rüya rahatlamış, Kuzey hiç birşey tepkide bulunmamıştı. Rüya, dolaptan temiz bir bardak alıp içini su ile doldurarak Kuzey hocanın önüne bıraktı.
"Ş-şey çorba yapmıştım. İster misin". Rüya, Kuzey'e rahat sormuşken onun anlamsız bakışları nedeniyle huzursuzlandı.
"Olur" demesiyle ayağa kalkıp, bir kaseye yaptığı çorbayı doldurdu.
Koyduğu çorbanın içine, masada bulunan meyve-sebze sepetinde bir limon sıkarak daha da şifalandırdı.
Kuzey kaşığı çorbanın içine daldırıp içmeye başlamıştı. Ardı ardına kaşıklarken izlendiğini fark edip kafasını kaldırdı. Fakat kimse onu izlemiyordu kendi kendine kuruntu yapmıştı hepsi bu.
"Durumuz nasıl" diyen Rüya hala ayakta ve ellerini bankonun üzerindeydi.
"Daha iyi". Kuzey kafasını hiç kaldırmadan önüne bakarak konuşmuştu.
"B-ben artık gitsem" çekinerek söylediği belli olsada Kuzey onu hiç üstlemedi.
"Tabi".
Kalesini kaldırıp kaşığı ile son kalan şeyi de sıyırdı. Kız gitsin o çorbadan en az 2 kase daha doldurarak idi kendine.
"Geçmiş olsun hocam" dedi ve kız hızla mutfaktan çıktı. 'Çat' sesini duymasıyla tencereye doğru kalkması bir olmuştu.
Süzdüre süzdüre kattığı çorbayı dalmıştı. Kıza belli etmese de aklından şu geçiyordu Oldukça güzel olmuştu oldukça... Enfes!Kız arabasına binerek ilerlemeye başladı. Saat 8 olmuştu ve artık direk evine gidecekti. Daha 10-15 dakika önce yaşadığı durum, ister istemez heyecana sokup tedirgin etmişti ama şuan evine gidiyordu ve o sıkıntıdan kurtulmuştu. Kızın aklı bundan 4-5 ay sonrasına gitti. Acaba nasıl bir yaşamı olacaktı?
Bu zamana kadar hiç olmayan sevgilisi doktor mu? Mühendis mi? Polis mi? Olacaktı. Kız sadece kendine hayırlı birisini isteyerek geleceği değil ânı düşünmeye koyuldu.Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin ☺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTORUM
Literatura FemininaYorumlar üslup çerçevesinde olursa sevinirim. Depo'dan çıkmış, bize yardım eden güneş ışığının eşliğinde hilal şeklini almıştık. Herkes tek dizinin üstüne çökmüş, diğer dizinin üstüne ise silahını göz hizasından ayırmamak sureti ile tetikte bekliyor...