38. Bölüm

2.8K 124 5
                                    

Kız etrafında ki herşeye son kez bakmış ve gözyaşları sayesinde lanet adamın bulunduğu kafeye gelmişti. Derinden aldığı rahat nefes sayesinde kalp ritmini düzene sokmaya çalıştı. Kafe; komple güvenlik görevlileri ile donanmış neredeyse kuş dahi izinsiz uçamazdı. Siyah kapıyı ittirdiğinde sessizlik içinde oluşan gıcırtı kulakların inlemesine sebep vermişti. Kafeye girdiğinde klima sayesinde etraftaki yoğun sıcaklık, dışarıda diken diken olan tüylerin yatışmasını sağladı.
İki güvenlikçi kızın yanına koşar adımlarla gelerek bir sandalyeye oturttu. Birisi onun başında beklerken biri, bar temalı bir havayı andıran merdiven taraflarına doğru yol almıştı. Kız, ellerini sımsıkı sıkmış ve bu gücü onun kan akışının düzenini bozmuş gibiydi.
"Rüya"!
Merdivenlerden inen El-Yasabe yüzünde ki sırıtış ile kıza yaklaşıyordu. Rüya önceden topladığı bitleri adamın kafasına dökmüş, Kuzey'ler ile kaçmıştı ve bunun kötü etkisi adamın saçını 3 numaraya vurdurtmasına sebep olmuştu. Ama şu var ki adam Kuzey ve yahut Mert kadar yakışıklı olmasa bile, karizmasından ödün vermemişti.
Alınan sık ve kesik nefesler adam tarafından anlaşılmıştı. Adam sandalyeye oturunca bir güzel kızı süzdü ve o saklanan mavi gözlere bakmaya çalıştı. Aklından ona yapacakları bir film şeridi gibi geçiyordu ve bu onu daha çok hırslandırıyordu.
"Saçların çok uzamış" dedi gözlerini kısarak.
"Deniz nerede"?
Adam rahat bir tavırla arkasına yaslandı ve başlarında bekleyen güvenlikçiye bir hareket ile harekete geçirdi.
"O Kuzey denen adam, seni kardeşine değişti demek ha"?
Alayla sorduğu soru kızın dişlerinin gıcırtımasına sağladı ve "emin ol o senin gibi kadın düşkünü değil. Kardeşi onun canı ve eğer bu konu hakkında bir kelime dahi edersen ağza alınmayacak şeyleri söylerim" dedi.
Mavi gözleri buğulanmış ve "Rüya abla" sesi duyması ile gözyaşı aktı.
Kız hızla ayağa kalktı ve Deniz'e doğru koştu. Onu sımsıkı kavrayıp sarıldı ve kısaca vücudunu süzdü. Çocuğa birşey yapmamışlardı.
"Abla gidelim hadi". Deniz, Rüya'nın elini sımsıkı tutup kapıya çekiştirmeye başladı ki bu yaptığı davranış güvenlikçi tarafından engellenmişti.
Kaslı adam Deniz'i kavrayıp dışarı çıkardı. Ağlayan çocuk hıçkırarak soğuk havanın esiri oldu.
Kız kurbağa'ya dönerek " Onu evine bıraktığını nasıl anlayacağım"? Diye sordu.
Adam kalkıp merdivenlere doğru yürümeye başladı ve geçen 3 dakikanın ardından kızın önüne bir laptop koydu.
"İzleyeceksin".
Rahatlık insanı bu kadar basitleştirilmiş bir mahlukata çevirmiydi.
"Yine bana kaldın. Bu hatanı Rüya, tek.. tek ödeyeceksin". Parmağını önümde tehdit içerikli sözü ile sallamıştı.
Kollarını göğsünde bağlayan adam kızı büyük iştahla bakmaya koyuldu.
Adam kıza, kız ekrana bakıyordu.

30 dakika sonra...

Kız, Kuzey'lerin villasında özel olarak tasarlanmış kameralar sayesinde Deniz'in kapıya bırakılıp gitmesini görmüştü. Deniz'in ağlaması bir yana kapıyı dövercesine yumruklaması çok acı bir durumdu. Ve sonra açılan kapı ile Kuzey şaşkınlık edalarını aldırmayıp hızla kardeşine sarıldı. Kız, doğru birşey yapmıştı ve şuan oldukça buruk mutluluk yaşıyordu. Deniz sağ salim eve ulaştı ya artık gerisinin önemi yoktu. Kapının kapanmasıyla kızın kolundan tutulup sürüklenmesi bir oldu. Gidiyordu işte..Lanet yere gidiyordu. Arkasında yaralı insanlar ve onlarca damla gözyaşı bırakarak. Gidiyordu.

Kuzey'in Ağzından
Kapının şiddeti fazla olmamak şartıyla yumruklaması sayesinde uyanmıştım. Uyandım mı?
Ben ne zaman uyudum ki? Kardeşimin kaçırılması aklıma gelince çenemi var gücümle sıkmaya başladım. Lanet olsun lan!
Kapıyı sert bir hareketle açtım ve karşımda.. kardeşimi görmemle kendimi bir rüyanın içinde zannettim.
"Abi"!
Deniz bacaklarıma sarılarak uyuşmuş beni kendime getirdi.
Dizlerimin üzerine çökerek kardeşimi içime katmak istercesine sarıldım. Canımın parçası gelmişti. Kurtulmuştu. Yaşama sebebim gelmişti işte.
Kapıyı kapatarak onu kucakladım ve kafamı boynuna gömdüm. İşte bu koku! Dünyalara bedel abi. Masum çocuk kokusu.. benim masum çocuğum.
Onu koltuğa oturttuğum zaman ellerim ile yüzünü kavradım.
"Ne oldu sana. Kim yaptı bunu"?
Sinirim bir anda uçmuş gibiydi ama o orospu çocuğuna cezasını çektirmessem benim adımda Kuzey değil.
"Anlat oğlum". Gülümseyerek ona baktım. Rengi yerine gelirken usulca benle göz teması kurdu.
"Bir tane adam benim ağzımı kapattı ve beyaz bir arabaya bindirdi. Bana "ben senin babanım annene gidiyoruz" dedi abi. Onları çok özlemiştim. Babama sarıldım ama anneme ulaşmadan beni kafe gibi bir yere getirdiler. Orada bana bakan bir kadın vardı. Abur çubur herşey verdi. Sonra.."
Çalan zil ile doğrudan kapıya koştum. Bu haberi bizimkilere vermem gerekiyordu.
Mert ve Sıla üzerinde ki operasyon kıyafetleri ile kızarmış ve morarmış gözler ile bana boş boş bakıyorlar idi.
"Gü-günaydın". Ben ise gülümsememi silmemiş onları içeriye sokmuştum. Onlar Deniz'e sarılınca zoraki gülümsemeleri ile tekrardan bana baktılar. Neden mutlu değillerdi?  Ya da neden bu kadar suratsızlardı?
"Neyiniz var sizin. Deniz geldi biraz gülsenize".
Kardeşimi kucağıma alıp başını göğsüme yasladım. Bu fırtına öncesi sessizlik miydi?
Ya da fırtınanın ardından gelen sessizlik mi?
"Abi.. gitti". Sıla yeşile çalan gözlerini karşıya dikti. Yutkunması bile zor olmuştu onun için. Ellerini bir yere temas ettirmekten korkuyordu.
"Anlatın şunu"!
Bağırmam üzerine sarsılan Sıla yüzünü eli ile silerek konuşmaya başladı.
"Deniz nasıl geldi sanıyorsun? Rüya o adama teslim oldu ve şuan yok".
Yok..
Yok..
Yok..
Gitti mi?
"Nasıl lan" dememle yerimden kalıp evi gezmeye başladım. Mutfakta, salonda, çocuk odasında yoktu. İçime saran panik gittikçe artıyordu. Benim sevdiğim kadın o itin ayağına gitmiş olmazdı.
Son olarak girdiğim yatak odasında gözlerim etrafı aramaya başladı. Her taraf bomboş. Ayaklarım beni balkonuma doğru itti. Yarı açık olan pen. Demek ki gitti?
Kendimi yatağa atınca elime geçen boş bardağı duvarı fırlattım.
"Gittin ha Rüya. Gittin"!
Bağırmam odada da yankılandı ve içeriye Deniz girdi. Her tarafı dağıtmaya başlayınca kardeşimin "dur" demesi ile elimi ve alnımı soğuk duvara yasladım. Diyafram nefesi alıyordum şuan ve bana yeterince havayı sağlıyordu.
"Abi bak".
Deniz elinde ki kağıdı bana uzatmış korkak bakışlar altında benden birkaç metre uzakta duruyordu. Hızla kağıdı okumaya başladığım zaman işte o zaman dünya başıma çöktü. Beni bırakıp gitti.
"Kurtarırdık be!
Bir plan yapar Deniz'i kurtarırdık. Utanıyorum Rüya, yüzüne nasıl bir daha bakacağım senin. Kendini o işkence dünyasına attığın zaman ki acılarının cığrışlarını her gece kabuslarımda duymam ile geçen acımasız günlerin telafisini sana nasıl yapacağım. Anlat bana gökyüzü".

...
Ağlamanın kime faydası vardı. Giden gelmeyince, boş. Kendimi toparlamam ve bir önceki yaptığımız gibi Rüya'mı kurtarmam lazımdı. Deniz'i son kez sarıldım ve öptüm. Sonradan gelen -emekli olan- Ayşe ablayı arayıp buraya gelmesini istedim. Onu alıp tekrardan yazlığıma götürecek idi. Deniz'in güvenliği orada iyi sağlanırdı ve benim rahat kafayla bir plan kurmama olanak sağlardı.
Aldığım duş ile kendimi operasyon kıyafetlerim içinde buldum. Yine o can yakan serüven başlayacaktı.
Sırt çantamı omzuma atarak duygusuzca bizimkilere haber vererek dışarı çıktık. Ilık hava beni terletmişti. Arabanın içinde alnımda ki boncuk boncuk terler beni sinir ediyordu. Sağ kolum ile alnımı kuru bırakınca anlamadığım bir hızda depoya ulaştık. Arabayı bize doğru gelen ajana emanet edip, üst mertebe kişiler ile başta başkanımız olmak üzere bir toplantı yapacaktık. Bu sefer daha sağlam bir kadro lazımdı çünkü kurbağaya kendini ehemmiyet altına çekecekti.

Güneşin yavaş yavaş kızıllığını kaybetmesi ve turuncu renge kendini bırakması, depoya gizlice sızan güneş ışıkları sayesinde anlaşılıyordu. Toplantı masası; özel teknoloji biçimde hazırlanmıştı. Ve bugün nedense başkan gelemeyecekti onun için masada ki küçük ekranlardan bizimle görüntülü görüşme ile konuşacaktı. Etrafımda ki 25 kişi başını ekrana eğmiş ve pür dikkat başkanı beklemeye başlamışlardı. Birkaç cızırtı sesinin ardından esmer ve ela gözlü başkanımız belirdi.
Elini bize kaldırarak "selam olsun" dedi. Biz ise kafamızı hafifçe sallayarak ona karşılık verdik.
"Yine büyük bir operasyon yine operasyon sebebi Rüya kızımız. Burada sizin fazla kafanızı şişirmeyeceğim. Kuzey, her zaman ki gibi yine herkesin başında en yetkili kişi olarak sen varsın. Size göndereceğim bir ajan var. Alanında çok başarılı. Onun sayesinde planlarınız daha destekli olur. 10 dakika sonra orada olur. Başarılar".
Büyük bir iç çekişin ardından, ajanlara emir verip jete yiyecek-içecek.. her türlü ihtiyaç duyulan malzemelerin konulmasını istedim. Sıla ve Mert'in yanına gidince suratlarının hala beş karış olduğunu, gram düzelme olmadığını gördüm.
"Herşey güzel olacak". Bana inanmayan bakışlar attılar. "Bunu sen mi söylüyorsun. Sinirden evinde kullanılmayacak  eşya bırakan adam mı"?
Devirmiş gözlerini aldırmadan "Canım yanıyor benim. Siz böyle yaptıkça üstüme benzin dökerek yangını kızdıyorsunuz. Gülün ama yanımda ağlamayın. Çünkü ben sizin gülüşleriniz ile ayakta kalıyorum. O güven verici sözleriniz ile...". Yutkundum ve ellerimi diz kapaklarıma koyarak ovmaya başladım. İçimde ki boşluk hala aynıydı. Sıla ayaklanınca benim oturduğum koltuğa oturup, sarıldı.
"Birlik olup onu kurtaracağız. Bu sefer İstanbul'dan uzaklaşıp başka bir ülkeye taşınacağız. Sonra ise yepyeni bir hayat bizi bekliyor olacak... Neyse ben size kahve yapıp geleyim".
Tebessüm edişi ile kırılmış olan özgüvenim sihir edası ile birleşmeye başlamıştı.
"Mert. Rüya bana ne demiş biliyor musun yazdığı mektupta? Benim gibi seven bir kız bul ve onunla birlikte ol. Ben nasıl ona bu kötülüğü yapabilirim. Söylesene. Benim kalbimde sadece bir kadının ismi atan kişiye bu yanlışı nasıl yaparım".

"Rüya yine bizi düşünerek gitmiş abi. Kız seni deli gibi seviyor". Duraksadı ve arkasına gözlerini pörtleterek baktı.
"Bak sana baştan şunu söylüyorum eğer Rüya'nın boşluğunu bir anlık dalgınlık ile başka biri ile doldurursan olan hakkımı asla helal etmiyorum".
Ne dediğini anlamamıştım. Böyle birşey asla olmazdı. İmkansızlık derecesi, bir şeytanın cennete girme olasılığı ile aynıydı.
"Açık konuş".
Dili ile dudağını yalayıp arkasını gösterdi. Bilmiş tavırla ile arkamı döndüm ve döndüm. Bu olamaz.
Sarı saçları ve mavi gözleri ile. Karşımda duruyordu.
Benim asıl ilkim buradaydı. Sevmek adına ilkim olan kız. Ama ben bu kitabı asla açmamak şartı ile kapatmış ve ilklerimi Rüya ile paylaşmıştım.
Niye geldin çocukluk aşkım??

Ups! Evet 3 günde 4 bölüm. Yeter dimi bu kadar :)
Ne diyelim emeğinin karşılığını alayım değil mi! Votelerinizi ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen :D

DOKTORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin