Kuzey babasını karşısında görünce o küçük dilini yutmuştu sanki... Ağzında uzun zamandır çıkmayan 'baba' kelimesi şimdi biran da çıkıvermişti duygusuzca ve yılların verdiği o yük ile.
Karşısında durduğu adam onu 10 küsur yıl önce bırakıp giden, hiçbir zaman arayıp sormayan babası idi. Hala ama hala şaşkınlık üzerinde kara bulutların hakimiyet kurduğu gibi çöküvermişti.
Rüya'yı hızla kolundan tutup kendine çektiği zaman kapıyı hızla babasının yüzüne kapattı.
Neden? Niçin gelmişti bir fikri yoktu ama şuan burada olması çok yanlış bir şeydi. Hele ki bu saatten sonra.
"Kuzey, o senin baban ve o kapıyı kapat-"..
Kız, ne kadar yaptığı şeyin yanlış olduğunu söylese Kuzey hiç birini algılayamıyordu. Biran nefesi kesilir gibi oldu ve olduğu yere çöktü.
"K-kuzey! Sıla su getir" diye bağıran kızı telaşlandırmıştı ama şuan adam sadece kendini düşünebilecek kapasiteydi.
Kız hızla bardakta suyu adamın dudaklarına götürdü. Ağzı hafif açılan Kuzey, yudum yudum gelen suyu düğümlenmiş boğazından midesine akıtmaya çalıştı. Zor yutkunuyordu ve bu herkesi oldukça paniğe kapılmasına neden oluyordu.Bütün herkes Kuzey'e destek çıkarak yerinden kaldırdı ve odaya götürmeye başladılar. Kuzey hiç birşey demeden tepkisizce karşısına bakıyordu.
"Abi iyi misin"?
En yakın arkadaşı Mert, onun iyi olup olmadığını soruyordu. Sizce nasıl olabilir ki bir adam ve yahut bir kadın bu halde?
Acı, hüzün, intikam, nefret...
Bütün bu duyguları yaşayan adam nasıl iyi olurdu?"Yalnız bırakın beni". Adamın sadece biraz yalnız kalması gerekiyordu. Hiç kimsenin olmaması.. Çünkü en yakın arkadaşları bile Kuzey'in ailevi durumu hakkında pek fazla bilgiye sahip değillerdi. Kuzey'in babasını ve annesine olan nefreti bütün ajanlar tarafından bilinse bile neden olduğunu hiçbir Allah'ın kulu bilmiyordu ve bu gidişle bilmeyeceklerdi...
Gençler, kendi aralarında kaş göz işaret yaparak ayrıldılar. Mert ve Sıla ağlayan Deniz'i kucaklayıp dışarı çıkarmışlardı. Küçük çocuk, abisini o halde görünce ister istemez herşeyi düşünmüş, ölme ihtimalini bile göz ardı edememişti. Çünkü çocuk, abisini hiçbir zaman bu halde görmemişti.
Rüya, Kuzey'in yanında kalmıştı. Onu yalnız bırakmak olabilecek herhangi kötü bir duruma davetiye çıkaracaktı.
Koltukta oturan Kuzey'in ağlayışı, Rüya'nın dikkatini çekmiş ve ister istemez kızı paniğe ve bilmediği bir duygu karmaşası içine sokmuştu.
Eli, adamın yanaklarında ki boncuk boncuk yaşlara giderken, kararsızlık aşamasından süzdüğü soruyu tekrar sormaya kalkıştı.
"Kuzey neden böyle yaptın"?
Kelimelerin verdiği acı ve hüzün içeren sinyaller, Kuzey'in artık konuşmasını dikkate almıştı.
"Hiçbirşey bilmiyorsun"..
Sahi kız hiçbir şey bilmiyor mu?
Hadi ama bundan 5-6 ay önce adamın kızın kucağında uyuklama sırasında iken, ağzından teker teker çıkan o kelimelerin neler olduğunu daha anlamamış mıydı? Adam, o geceye ait gerçekten birşey hatırlamıyor mu idi?
"Kuzey b-bana anlattın. Babanın ve annenin se-" kız daha cümlesine bitirememişken adamın kalın sesi odayı doldurdu.
"Ben...nasıl? Ah!".
Adam etrafta sağlam bir eşya bırakmamakta kararlı idi. Eline ne geçerse geçsin onu sağlam bırakmaksızın yerle bir bütün ediyordu. Hızla tekrar yerine oturdu ve kızın elini tuttu. Bu tutuş çok farklı anlamlar içeriyordu.
"Ne anlattım. Anlat"?
Kızın üstündeki baskı bir yandan artıyor fakat bir yandan da su gibi akıyordu. Neden böyle oluyordu?
"Bir gün hep beraber anlaşıp birimizin evinde film izleme kararı aldık. En son yine sen sözünü geçirdin ve senin evine gittik. Film izleme anı falan bitince Mert ve Sıla evden ayrılmak zorunda kaldılar. Sonra bende kirlettiğimiz bulaşıkları yıkamak için mutfağa geçtim bir 10-15 dakikalığına. Sen biraz fazla kaçırmışsın ve o yüzden sarhoş oldun. Beni çağırdın yanına bir kaç şeyden sonra bacaklarıma yattın ve anlatmaya başladın. Annen ve babanın Deniz olduktan sonra dayanamayıp sizi bırakmasına.. 20 yaşında, Deniz ile yalnız kaldıktan sonra 12 yıldır bu evde kaldığınıza dair iki üç bilgi".
Yutkunan kız zorla dahi olsa o büyük ve kızarmış ellerden kendi elini kurtarabilimişti.
Adamın hafif kahkahası, Rüya'yı tedirgin etmişti. Adam ensesini kaşıdıktan sonra konuşmaya başladı.
"Bütün hayatım boyunca, en özel şeylerimde ilk oldun ve olmaya da devam ediyorsun".
Bakıştılar.
İkiside gülümsedi.
Biri acı ile, biri mutluluk ile.
Bu gülümse küçük ama büyüktü ikisi için.
Kız onun yanına gitti ve teni tenine deydiği an duraksadı.
"Kendini üzme...Kötü şeyleri bir bulut olarak düşün mesela ve kendini en büyük yağmur tanesi olarak. Hızla düş o bulutun üstüne hepsi dağılsın küçük parçalara. Bizleri rüzgara benzet. Yanında olmamıza izin ver ki dağıttığın o bulut parçalarını uzaklaştıralım senden, benden, bizden..".
Adam ilk defa kızın edebiyat üzerine konuşma yaptığını hissetti. Gözü onun mavilerine takılınca yutkundu ve elini utana sıkıla yanağına getirdi. Sanki sevgili olan insanların ilk buluşma anındaki kadar heyecanlı ve bir o kadarda utangaç bir şekilde. Hafif okşadığında pürüzsüz yanağı, kızın gözlerinin içinde gözlerini gördü. Güçlü olmalı ve ilk başta kardeşi olmak üzere sevdiklerini korumalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTORUM
ChickLitYorumlar üslup çerçevesinde olursa sevinirim. Depo'dan çıkmış, bize yardım eden güneş ışığının eşliğinde hilal şeklini almıştık. Herkes tek dizinin üstüne çökmüş, diğer dizinin üstüne ise silahını göz hizasından ayırmamak sureti ile tetikte bekliyor...