42. Bölüm

2.9K 100 4
                                    


Keyifli okumalar...

Ne yani ben bu odada mi kalacağım? Karşımda bulunan kirlenmiş yatağa, ciğerime asit dökülüyormuşçasına hissettiğim o rutubet kokusu beynimi alt üst etmişti. Girer girmez dönen başım şimdi acısını daha artırmış sızım sızım sızlıyordu. Parmaklarım ile şakağıma yaptığım üstün körü masaj gerçekten de hiç bir etkide bulunmuyordu.
Odadan çıkınca, güvenlik havasına bürünmüş Ali ve dişçiye, beni fark etmeleri için önlerine geçmeye çalıştım. Normalde sinek uçurtmayacak olan adamlar hülyalı hülyalı tek bir yere odaklanmışlardı.
"Hey" diyince ikisi kafasını hızla sallayıp bana baktı.
"Ya bu oda çok kötü. Ölürüm ben burada" dedim tiksinerek. Ali,
"Bak Rüya, eğer orada kalmaz isen şikayetini farklı düzeyde algılayıp senle önceden birlikte olurlar" demesiyle yutkunum. Doğru söylüyordu. Gözlerimi ovalayınca dişçi ile bakıştık biraz. Kafamı ne var şeklinde salladığım da dudağını umursamazca hareket ettirip aynı duruşuna büründü. Şimdi özel gününde kızların hormonları daha aktive oluyordu ve trip falan yapmaları daha da yükselişe geciyordu ama karşımda ki aslan gücünde ki bir ayıydı ne gibi birşey için suratı asık böyle. Şuan onu düşünmek ne kadar saçma bilmiyorum ama insanın yüreğine bir sızı girdimi herşey karman çorman oluyordu.
Bana çok kötü şeyler yapmış olsa da onun yanına gidip irkilmemesine özen göstererek elimi omzuna koydum. Aşağı da biraz önce Türkçe konuşmuştu ki anlaması umuduyla "noldu" diye sordum.
Kafasını duvara yaslayıp, az buçuk bulunduğumuz ortamı aydınlatan florasan lambaya dikti gözlerini, kısmadan.
Gerçekten de bu adama ne olmuştu böyle?
Acımasızlık seviyesi hat safhada olan bir adam neden dut yemiş bülbül gibi susuyordu.
"Noldu"? Sorumu tekrarlayca kocaman elleri ile yüzünün   tümünü kapattı ve açtı.
"A-aynı y-yaştasınız" demeye çalıştı. Hala onun dibinde iken birden dudaklarını ısırdı ve çenesini sıktı; gerçekten yüzünde belli ediyordu mimiklerini, fazlasıyla.
"Kızım ile" diyince ben ne demek istediğini az buçuk anladım ve başımı öne eğdim.
"Ö-özür d-di-dilerim, Rüya" dedi ve önümüzdeki merdivenin korkuluklarına ellerini dayadı. Acı birşey. Kendi evladını benim acizliğim de bir kızın yerine koymak acı birşey. Son deminde tükenen sabırların taştığı son noktada herkesin patlamak istemesi ama zorunlu! olduğu için yaratacağı fırtınayı göğüs kafesinde sıkı sıkı tutmak acı vericiydi. Ali'ye dahi bakmadan odaya girdim tekrardan. Şimdi ki şikayetimden eser yok. Kırık sandalyeye otururken bu odaya çeki düzen vermem gerektiğini düşündüm ve düşündüğüm şeyi uygulamaya geçirmek için 10 dakika gibi kısa sürenin ardından tekrardan çıktım. Bu sefer hiçbiri kapının yanlarında yoktu. Kaçma şansım? Oluşan tatlı heyecan ile hemen odamda ki pencereyi açmaya yeltendim. Evet sadece yeltendim ki dışarıda bulunan güvenlik görevlileri diye tabir eden adamlar duruyordu. Ben yay burcuyum şanslı olamam gerekirken, neden potanın ucundan dönüyorum ve basketbolcuya büyük bir hata yapıyorum. Ah! Tabi seyircilerin de sinir dolu bakışları eşliğinde...

Merdivenlerden inmeye başladığımda, fazla yüksek olmayan müziğin kulağımı doldurduğunu ve hafif konuşmanın verdiği kargaşa ile ortaya cafede ki gibi hissettim bir an kendimi.
Ayakkabıların altı gıcırdamaya başlayınca kısa lanetler okudum ve kafamı aşağı eğdim. Şaşırmıştım. Daha deminki örtü kaldırılmış, merdivenlerin ana maddesi olan ahşapları görmem ile birden farklı duygulara büründüm. Sahi! Buranın patronu mu kaldırttı. Ya da sadece bir temizlik. Olabilir yani.

Korku ile bana bakan gözleri bir öksürük ile başka tarafları izlemeye koyuldu. Nereye düştüm ben böyle. Garip. Fazlasıyla.
Bana doğru gelen, dişçinin birkaç saat önce söylediği ikinci patron olan adam hızla ulaştı bana. Daha merdivenleri inmemişken iki basmak ötemde durdu ve boylarımızın eşitlendiğini görünce yüzünü yumuşaktı.
"Karnın mı acıktı" diye sorunca benim kafamın içinde ki kurgu yavaş yavaş farklı boyutlar kazanıyordu. Saatler önce birkaç lokmalık kahvaltılıklar ile duruyorum. Acıktım normal olarak. Tam cevap verecekken elini belime yerleştirerek "gel" dedi.
Huylansam da hiçbir şey diyemeden kendimi büyük bir mutfakta buldum. Diğer odalar oranla daha temizdi. Birde hafif fesleğen kokusu ile insanı bir bitki bahçesinde andırıyordu.
"Otur" diyince gözlerimi ona diktim ve dediğini yapıp oturdum. Buzdolabından çıkardığı, geniş tabağın içinde ki yeşillik ve domatesi görmemle ağzım sulandı diyebilirim. Ne kadar da özlemişim yemek yemeği...

DOKTORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin