Keyifli okumalar...Elimde ki tepsi ile Sıla'nın yanına kaşlarım çatık bir halde yürüyordum. İçimde ki burkulma neyin nesiydi böyle?
'Çocukluk aşkı' bu iki kelime bir insanın canını ne kadar yakabilir ki?
Ne kadar?Odaya geldiğimde kapıyı hafif ittirdim ve içeriye sahte bir gülümse ile döndüm. Mert; her zamanki gibi baş ucunda yerini almış ve yüzünde yıkılma ve yorgunluk kırıntıları belirten ifadeler güzelce kendini belli ediyordu.
Sıla; içinde ki korku yüzüne vurmuş gibiydi. Ne kadar da bana anlatmak istemese de, bacağına karşın birşey olma duygusunu anlayabiliyorum ya da hissediyordum.
"Ben geldim" dedim gülümseyerek. İkisi de bana 32 diş sırtınca tepsiyi yavaşça Sıla'nın elleri arasına bıraktım.
"Gel buraya" dedi Mert yanını göstererek. Diğer taraftan Mert'in yanına doğru hızla ilerlerken "ımm" sesi duymamla ilgi odağım Sıla oldu.
"Muhteşem olmuş canım. Ellerine sağlık" dedi gözleri kapalı.
"Afiyet olsun. Sen iste ben hep yaparım" dedim Mert'in kolunun altında yerimi almışken.
"Bana da deseydi bende yapardım" derken Mert, Sıla kahkahasını patlattı.
"Sen... haha... Sen daha kendine bir tost hazırlamaya acizsin bana mı birşey yapacaksın"?
"Konu sen olunca üşengeçlik ortadan kalkıyor güzelim. Herşeye değersin, canıma deydiğin gibi" Mert'in yüz hatları gerçekten de belli, ve... çok ciddi idi.Vaov! Burası fazla mı romantik havasına büründü acaba?
Sevgililer arasında istenmeyen üçüncü şahıs olarak hissettim bir an kendimi ve yavaşça ayaklandım ki gerekiyordu.
"Eee beni abilerim bekler. Kaçtım" dedim elimi sallayıp.
"Abilerin mi"?
Diye bağırdı ikisi arkamdan. Abilerim?
Bende biran boşluğa düştüm dedikleri ve bulundukları ima yüzünden. Tabi ya bunların haberi yoktur. Nerden öğrenecekler ki?
Ve ben şimdi bunu nasıl anlatacağım. Dudağını ısırdım ve ellerimi birbirine kenetlendim. Hafızamı kısaca yoklayıp nerden başlayacağımı düşündüm.
"Ah! Evet abilerim. Neyse ben size kısaca bir özet geçeyim zaten zamanla herşey yerine oturur" dedim küçük gülümsemem ile ve yatağa kendimi bıraktım. Karşımda iki adet şaşkınlıktan hareket etmeyen insanlar eşliğinde....
Ailem toplantı odasında ki masanın etrafına dizilmiş sessizce birbirlerini süzüyorlardı. Ateş ve Rüzgar abimin keskin bakışları Kuzey'den sonra Mert'e dönmüşlerdi ki en azından tiksinircesine bakmıyorlardı.
İçeriye giren -daha yeni adını öğrendiğim- Musa elinde ki çay tepsisi ile Kuzey'in baş ucunda durdu ve çayları tek tek servis etmeye başladı. Ardından ise yerine oturdu. Herkes ciddi idi."Evli misin" diye sordu Ateş abim Mert'e. Neden böyle soru sorma gereksinimi duyduğuna dair şaşırmış ve merak etmiştim
"Hayır ama sevgilim var" dedi rahatça. Ardından Ateş abim gülümsedi ve çayına iki küp şekeri atarak kaşığı ile karıştırmaya başladı.Ortam yeniden sessizliğe gömülünce gözlerim direkt Kuzey'e odaklandı. Aslında ilk baştan beri onu izliyordum ama o hala aynı duruşundan ödün vermiyordu. Çok sinirli ve kırgınım ona karşı. Bir insan nasıl olurdu çocukluk aşkı ile aynı havayı solur. Hiç mi rahatsız olmuyor? Yoksa Kuzey o kıza hala aşık mı?
Kafamda yıldırım etkisi ile çarpan soru benim gözlerimi son safhaya kadar açmamı sağladı. Öyle birşey olabilir mi? Olur, niye olmasın.
Yerimden kalkıp Kuzey'in yanına gittim ve kulağına "dışarı çıkalım. Konuşmamız gereken bir konu var" diye tısladım hızla.
"Rüya, ne oluyor" diye sordu Rüzgar. Herkes bize dönmüştü ve doğrusu ne diceğimi kestirememiştim.
"A-bi bizim bi-birkaç işimiz varda" dedim geveleyerek.
"Fazla geç kalma" dedi ve tekrar çayına odaklandı. Sanki bir partiye gidiyorum ve geç kalma diyor. Bu abi iç güdüleri her zaman devrede oluyor anlaşılan.Kuzey hemen doğrulunca yürümeye başladık. Koridora çıkmış iken elini belime yerleştirdi ve beni biraz daha kendisine yakınlaştırdı. Ona karşı negatif duygularım biraz ağırlıklı olduğu için onu kendimden uzaklaştırdım ve yalnız olarak önden yürümeye devam ettim.
"Napıyorsun" dedi arkamdan. Hiçbir şey demeyip benim sevdiğim odaya geldik. Gökyüzünün içinde, sanki bulutlara dokunabilme ihtimalim olan odaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTORUM
Chick-LitYorumlar üslup çerçevesinde olursa sevinirim. Depo'dan çıkmış, bize yardım eden güneş ışığının eşliğinde hilal şeklini almıştık. Herkes tek dizinin üstüne çökmüş, diğer dizinin üstüne ise silahını göz hizasından ayırmamak sureti ile tetikte bekliyor...