51. Bölüm

3K 83 9
                                    

Sıla ☝

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sıla ☝

Mert'i değiştirdim☝

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mert'i değiştirdim☝

Mert'i değiştirdim☝

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mert ☝

-Amerika-
Sıla, buraya ilk geldiğinde apar topar ameliyata alınmıştı. Bacağının, ana damarı zarar görmüştü ama kopmamıştı şükür. Şuan ise bacağı 5 gün sargı da, Mert'le birlikte taburcu olacağı günü bekliyor.

Hasta yatağını hafif dikleştirip oturma pozisyonuna gelen Sıla, sırıtarak Mert'in; ağzı açık, deli bir şekilde yatışını izliyordu. Hep yanında olmuştu tahminen 10 yıl küsurdur. Hep. İnşallah bundan sonra da yanında olur.
Sıla'nın sırıtması hafif tebessüme geçince artık onu uyandırması gerektiğini anladı ve normal tonda " Mert" diye seslendi. Mert hala duruşundan taviz vermek suretiy ile uyumaya devam ederken Sıla tekrardan "Mert" dedi. Mert, eliyle saçını kaşıdı ve Sıla'ya sırtını döndü. Kaç saattir yatıyor bu adam? Dün 22:00'dan öğle 13:00'e kadar. Hiç rahatsız etmesek koala gibi uyumaya devam edecekti.
Sıla'nın yüz hatları birden gerginleşti ve "Mertt" diye bağırdı bu sefer. Mert ani bir hareketle yerinden kalkıp gözü yarı açık yarı kapalı şekilde Sıla'nın yanına gelip oturdu. Gözleri kapalıydı ve boynu bükük. Sıla elleri ile Mert'in yüzünü kavradı ve "artık şu gözleri aç. Bugün dışarı çıkacaktık hani" dedi hafif sitem eşliğinde. Mert gözlerini tam açtığında hafifçe gülümsedi. Gözleri birbirleri ile kenetli kaldı ama sonra Mert tekrardan gözlerini kapattı ve direkt Sıla'nın göğsüne yaslandı. Bünyesi açıktı ama izin verseler tekrar uykuya dalma kapasitesi vardı.
Sıla'nın elleri Mert'in saçlarında gezinirken, Mert kolları ile sevdiği kadını sımsıkı kavradı.
"Acıktın mı" diye sordu Mert.
"Hayır, ama bir an önce dışarı çıkmak istiyorum" dedi ardından Sıla.
Mert hızla doğrulup " ben lavaboya gidiyim, üstümü değiştireyim, sana da bir tane tekerlekli sandalye getireyim olur mu"?
"Benim kıyafetlerimi de ver öyle git".
Mert, Sıla'nın dudaklarına yaklaşarak " ben giydiririm sen yorulma" dedi hınzırca.
"Yani bir yerini incitirsin o yüzden" diye ekledi.
"Sağol canım, sen bana kıyafetimi getir, git".
"İyi be tamam".
Mert yerinden kalktı ve dışarıya yöneldi. Sonra geri döndü ve hızla Sıla'nın dudağını öperek kıyafetlerin yanına gitti.

...
Mert ve Sıla, New York'un 5. Caddesinde keyiflerini çıkarta çıkarta geziyorlardı. Girdiği mağazalarda birşey almadan çıkmalarını hesaba katmaz isek.
Sıla'ya bu gezi çok iyi gelmişti. Yabancı bir ülkede, yabancı bir hastanenin yabancı insanları ile tahminen 1 hafta gibi bir süre geçirmek çok kötü bir durumdu. Onu tek anlayabilen bir de Mert'i vardı.

Büyük bir meydana geldiklerinde, bank bulma umuduyla gözleri ile tarama işlemlerini başlattılar.
"Bak şurada boş yer var" dedi Sıla. Mert kafasını uzatarak baktığın da hızla oraya sürmeye başladı tekerlekli sandalyeyi.
Sıla'yı hafif çaprazına yerleştirerek kendisini banka attı.
"Güzel bir yer. Buraya yerleşsek ya" dedi Sıla şakayla karışık.
"Evlenelim sonra Rüya'lar ile yan yana iki villa tutarız burdan oh mis".
"3 demek istedin herhalde".
"Bi de abilerine. Onların ne işi var burada. Yunanistan'a gitsinler".
"Saçmala. Mesela sen beni bırakıp başka bir yere gidebilir misin"?
"Hayır, kesinlikle".
"Bak, biz kan bağı ile bağlı değiliz ama sen beni bırakmak istemiyorsun. Onlar da Rüya'nın abileri. Orasını sen düşün artık".
"Haklısın" dedi Mert ve yerinden kalktı.
"Nereye"?
"Bekle geliyorum".

Sıla, tekerlekli sandalyesini biraz düzeltip Mert'i izlemeye başladı. Ta ki gözden kaybolasıya denk. Birden sıcak basması ve korku haline bürünen Sıla, sabırla Mert'in gelmesi için dua etti.

Gözlerinin üstünde birden baskı hissedince yerinde zıpladı.
"Bırak beni" dedi bağırarak. Kalbi gümbür gümbür atmaya, göğsü hızla inip kalkmaya başlamıştı.
"Bırak" tekrarladı dediğini. Eller çekilince Sıla kafasını arkaya doğru çevirdi.
"Ya Mert" dedi sinirlenerek.
"Noldu"?
"Aptalsın. Nereye gidiyorsun birden bire"?
"Sana pamuk şeker almaya gittim. Yani öyle birşey. 5 dolar verdim be şu el kadar şeye" dedi çatık kaşları ile.
"Hıı". Sıla, pamuk şekere benzeyen poşete uzanarak büyük bir sevinçle açmaya başladı.
"Ya seni seviyorum". Sıla Mert'e uzanıp tam yanağından öpecek iken Mert hızla dudaklarına yapıştı.
"Fırsat kolla zaten". Sıla şekeri yavaş yavaş yemeğe başladı. Arada bir Mert'e vermeyi ihmal de etmedi.
"Artık gidelim mi? Geç oldu".
"Tamam hanım efendi".
Mert yerini aldı ve tekerlekli sandalyeyi sürmeye başladı.
Etraf çok kalabalıktı. Farklı renkte, farklı dilde konuşan insanlar. Hepsi bir aradaydı. İyisi ve kötü, zengini fakiri. Hepsi.
Mert birden farklı bir hale büründü. Karşısında anne-baba ve birde çocuk görünce. İçtenlik ile baktı. Uzunca.
Birden gözleri doldu. Ailesini çok özlemişti. Sevilmediği insanlara karşı hale bir sevgi besliyordu. Acaba şimdi ne yapıyorlardır?
Ölmüşler mi? Hayatlar mı?  Yeni bir kardeşi var mı?
Yurda bırakıldığı yıldan itibaren onlarla olan bozuk iletişimi tamamiyle kopmuştu. Vay be. Zaman ne çabuk geçmişti.
"Mert indir istersem beni".
Mert, Sıla'nın sesiyle kendine geldi. Ne zamandan beri bu odadaydı.
"Ha. Tamam".
Sıla'yı kucaklayıp yatağa yatırdı ve tekerlekli sandalyeye yerine götürmek için odadan çıktı.
Geri odaya dönünce Michael'ı gördü. Al sana şimdi ayak üstü yarım saat konuşma.

...
"Nerde kaldın"?
"Yarın taburcu oluyorsun bir tanem".
"Ya gerçekten mi? Rüya'lara haber vermemiz lazım".
"Ben konuştum onla. Sen dinlen hadi".
"Tamam".
Mert ayakkabılarını çıkardı ve kendisini Sıla'nın yatağını attı.
"Bugün senle uyuyayım. Belim ağrıdı kaç gündür".
"Uyu bakalım".
Mert, Sıla'yı göğsüne aldı ve huzurlu bir şekilde gözlerini kapattı.

-Yunanistan-
"Efendim, yarın Mert ve Sıla hava limanında olacak. Tahminen öğle uçağına binmelerini düşünüyoruz. 13:30'  ve 20:30 Türkiye'ye uçak var sadece".
"Sonunda şu lanet yerden çıkabilecekler. Siz sabahın ilk ışıkları ile beraber orada olun. Riske atmayalım.".
"Ne yapmamızı istersiniz"?
"Orada ki adamlara iyice hazmettir şu cümleyi. Binecekleri uçağı patlatın".
"Peki efendim".
Kadın yerine biraz daha yayıldı. Oyun artık başlamıştı. Hedefi tam 12'den vurmak sadece Rüya'nın ölümüyle sonuçlanırdı. İlk önce en yakın çevresi. Sonra kendisi namlunun ucunda olacaktı.

Kısa bir bölüm atayım dedim :))
Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin 😊💕

DOKTORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin