28. Bölüm

4.9K 186 6
                                    

Sanki bir film çekimindeydik ve zamanı yavaşlatıp, ortamı daha da duygusallaştırmışlardı. Ayağım dibinde yatan Kuzey,  karşımda bulunan 10 silahlı kişi ile gelmiş olan El-Yasabe..
Güneş arkalarından vurduğu için vücutlarının ön tarafları gölge halindeydiler. Bu böyle olmamalıydı...
Gerçek yaşamının normal seyrinde ki hızına dönmüştük. Her tarafta hareket eden onca insan vardı. Korumalar, Kuzey'i sırtalanıp içeriye doğru koşuşturmaya başlamışlardı. Tek kalan koruma beni kendine çekerek kapının ortasından uzaklaştırdı.
"Rüya, çabuk in oradan"!
El-Yasabe hem bağırıyor hem de yanındaki 4 kişi ile bana koşuyordu. Arada sıra saçını kaşıyordu. Yada arada sıra değil sürekli..Diğer koruma direksiyon gibi olan şeyi çevirip yere doğru temas eden kapıyı kapatıyordu.
Yanına giderek,
"Lütfen biraz daha hızlı ol" Nirvana da olan heyecanım daha artıyordu. Adamlar çok yaklaşmıştı, kapının kapanmasına 2 metre kala...
"Hadi lütfen" dedim çatallaşmış  sesim ile. Koruma o kadar kaslı idi ki. Şuan yaptığını normal görünümlü bir erkek yapsa, işin daha yarısına gelemezdi.
El-Yasabe'nin adamlarından biri hızlı davranarak silahı buraya ateşlemeye başladı. Arkamızda  ve yanımızdan bulunan metalimsi şeylere çarpık seyirlik bir ses çıkarıyordu.
"Rüya Hanım, arkama geçin".
Korumanın dediğini yaparak arkasına geçtim. Beni kendine siper etmişti.
5-4-3-2-1..
Ve kapı kapanmıştı.
Gözlerimi yumdum ve birkaç saniye öylece kaldım. Gözlerimi açtığımda etraf kararmaya başlıyordu. Hayır şimdi olmaz!

...
Birkaç konuşma sayesinde uyanmıştım. Bir grup masanın başında toplanmış birşeyler tartışıyorlardı. Yerimden hızla doğrulduğumda bütün gözler bana çevrilmişti. Utanarak başımı eydim ve olduğum yerden doğruldum.
"Sen... Rüya olmalısın" dedi bir erkek sesi.
Başımı kaldırdım ve hafif gülümseyerek "Evet" dedim.
"Ş-şey Kuzey'ler nerede"?
Bir dakika! Kuzey en son vurulmuştu! Aman Allah'ım!
"Şuan acilde. Götürmemi ister misiniz"?
Soruyu soran aynı kişiydi.
"Lütfen" diyerek yanıma gelmesini bekledim.
Sürekli açılan kapılardan geçip birçok insanla karşılaşıyorduk. Bazıları bana bakarak konuşuyor,  bazıları ise tebessüm ediyordu. Bende birşey yapmadan öylece yanlarından geçip duruyordum.
"Durumu nasıl"?
"Ameliyattan çıktı. Şuan yoğun bakımda... bekliyoruz"!
Beni kolumdan tutup başka bir yere soktu. Bir an duraksayınca ona bakakaldım.
"İçeriden sola dön, tam karşındaki oda" dedi ve arkasını dönüp gitti.
Koşarak dediği yerleri geçtim ve cam fanus sayesinde görebildiğim Kuzey'i kablolar tarafından bağlanmış bir halde gördüm. Ellerim cama hızla çarptı, çarpmamla gözümden yaşların akması bir olmuştu. Vicdan azabı çekiyordum. Benim yüzümden bu haldeydi.. benim.
Elimi tekrar cama vurarak bağırdım.
"Lanet olsun! Hepsi benim suçum"!
"Hayır ufaklık, kendini suçlama" dedi biri.
Dolu gözlerle etraf bulanıklıklaşmıştı ama 'ufaklık' tabirinden kim olduğunu anlayabiliyordum.
Yanıma geldi ve beni kollarını arasına aldı.
"O gerizekalı birkaç güne uyanır. Endişelenme. Durumu iyi sadece dinlemesi gerekiyor".
"Eski gibi oluruz dimi?
"Tabi ki, hem merak etme Kuzey uyanmaz ise bizde uyuruz onunla. Ebediyete kadar"...
"Fedakarlık.. Şuan onun için  yapabileceğimiz en güzel  fedakarlık olurdu".
"Diğer tarafta takılırdık dördümüz" demesiyle burukça gülümsedim. Kafamı kaldırıp tekrar eski halime döndüm. Hala öylece yatıyordu. Düzenli olarak kalkan göğsü, bir poşet içerisinden damlayan serum damlaları, kalp ritmini ölçen cihaz..
"Bir şeyler yedin mi"?
"Hayır" dedim ona bakmayarak.
"Hadi o zaman gel mutfak bölümünde birkaç şey atıştıralım".
"Onu bırakıp gidemem..Burada bekleyeceğim".
Arkadan ellerini omzuma koyarak konuşmaya başladı.
"Bak o iki üç saate normal odaya alınacak. Ee uyandığında seni zayıflamış, gözleri kararmış, çirkin birisi olarak görmek istemez dimi... Yoksa seni beğenmez".
Gözleri Kuzey'den ayırıp Mert'e diktim.
"Kuzey beni mi beğeniyor"?
"Aslında beğenmek hafif kalır". Kulağıma eğilerek "Aslında seni seviyor" dedi.
Seni seviyor...
Heyecanımdan yüzümde oluşan gülümseme şekilden şekle girip farklı bir görüntü yansıtıyordu ve ben şuan tahminimce kızarmıştım. Hayır ben kızaran bir insan değilim...
Beni belimden tutarak yürütmeye başladı.
"O yüzden sana iyi bakmamız lazım küçük hanım".
"Şaka yapmıyorsun dimi" dedim ona bakarak.
"Kızım adam senin için İstanbul'dan buraya 100 kişi ile geldi. Başkanı bile karşısına aldı. Ne diyorsun sen".
"Yok artık".
"Bence o seni sevmiyor" dediğinde şey ile duraksadım ve kalbim tam tersi atmaya başladı.
"O sana aşık" ardından söylediği şey ise beni benden almıştı. Yapma Mert...
"Mert, utanıyorum ama" dedim kaçamak bakışlarla.
"Tamam tamam" dedi kahkaha atarak.
Şuan o kadar mutluydum ki Kuzey karşımda olacak olsa deli gibi öperdim. Dudak haricinde ki her yer canım tabikide..
Mutfak bölümüne girdiğimizde heryer teknoloji gibi ıvır zıvırlar ile kaynıyordu. Bu jete ilk bindiğim anda sürekli temas eden ve gittikçe artan radyasyon vardı. Ee haliyle teknoloji cennetinde olduğum zaman bu durumlar kaçınılmazdı.
Olduğumuz bölümde tahminimce 15 kişi vardı. Herkes birbiriyle şakalaşıyor, kavga ediyor, yemek yiyordu.
"Size tost yapmamı ister misiniz" dedi sarışın ve kahverengi gözlü bir kız. Bunu söylerkene gülmüştü ve iki yanağında oluşan gezmesi ile birçok kıza taş çıkartıyordu. Üstüne giydiği üniformamsı şey oldukça seksi gösteriyordu. Kısa bir göz taramasından sonra burada ki kızların çok güzel olduğunu ve Kuzey'in benim gibi birisini neden seçtiğini anlayamıyordum. Burası huriler ile doluydu.
"Olur Elif" dedi Mert. Gözüm onun kıyafetine dalmıştı. O da aynı şeyi giymişti. Bir dakika buradaki herkes aynı şeyi giymişti ama neden?
"Mert"?
"Efendim Rüya".
"Ş-şey herkes neden böyle giyiniyor" dedim gözlerimi büyüterek.
"Çünkü ufaklık biz yani buradaki herkes özel ajan. Türkiye ve Dünyanın belirli yerlerinde gizli ajanlık yapıyorlar. Normalde siviller fakat böyle büyük bir operasyon olduğu zaman özel kıyafetlerini giymek zorundalar.  Aynı okul gibi düşün".
"Yani siz doktor değil gizli ajansınız"dedim şaşırarak.
"Ha aynen öyle.. bir dakika sen biziim dok-.. sen bizi hatırlıyor musun" dedi karşıma dikilip.
Dudağımı ısırdım ve "Evet" dedim.
"Aman Allah'ım, bu çok güzel bir haber. Emin ol ki Kuzey bunu duyunca çok sevinecek" dedi. Yüzünde tatlı gülümseme vardı.
"Ee Sıla nerede"?
"O kızlarla çay içiyor diğer bölümde".
"Ne yani beni yalnız mı bıraktı".
"Hayır canım. İniş yapacağımız yerleri falan konuşuyorlar".
"Anlamadım. İniş mi"?
"Ah şey Mısır'a ani bir iniş yapacağız. Kuzey'in iyileşmesini fazla uzun sürmeyecek onun için kısa bir kafa rahatlama herkese iyi olacağından oraya inmemizin gerek olacağını düşündük. Aynı zamanda kısa bir tatil. Buradaki herkes senin için gece gündüz demeden çalıştı".
"Vay be. Mısır ha"!
Ağzımdan şaşkınlıkla açılmıştı. Herşey domino gibi üzerime geliyordu. Böyle ani karalar beni oldukça korkutuyordu ama yanımda böyle insanlar olduğu zaman bir yerde de rahattım. Konuşmamız arasında kız tost ve içeceklerimizi getirmişti. Mert onu onaylayarak tostumu yemeğe başladı. Ben ise küçük ısırıklarla...

....
Öğle arasıydı ve bazıları uyumaya, bazıları yemek yemeğe bazıları ise hala çalışmaya devam ediyordu.
Bulunduğum yer Kuzey'lere aitmiş onun için buraya, Kuzey-Mert-Sıla haricinde kimse giremiyormuş. Tabi ben dahil değilim bu kurala.
Mert yorgunluktan bir koltukta uyuyakalmıştı. Cüsseli birisi olduğu için koltuğa sığmakta zorluk çekiyordu.
"Sıla, Kuzey normal odaya alınmıştır. Lütfen yanına gidelim" dedim dolu gözlerle.
"Tamam canım" hiç itiraz etmeden ayaklandı. Etkilensin diye gözlerim dolu dolu bakmıştım ki buna gerek olmadığını gördüm.
"Ee nasıl bizim evimiz. Güzel mi"? Evden kastı jet ve burası çalışanlar yani aile üyeleri.
"Evet çok iyi".
"Buradaki herkes senin özel biri olduğunu biliyor farkında mısın"?
"Nasıl yani"?
"Yanisi şu ki Kuzey senin için herşeyi bizde dahil olmak üzere herşeye göğüs gerdi. Buradaki herkes Kuzey'i sevip saydığı için onun herşeyini önemsiyorlar. Bunun başında sen olmak üzere".
"Hım" diyebildim. Şuan egom biraz kalktı da. Demek ki Kuzey için o kadar değerliyim. Adam beni seviyor be. Peki ben?
Tabiki de.. neyse.
Bir odanın önünde durduk.
"Geldik mi"?
"Evet başbaşa kalmak ister misin"?
"Sende gel durumuna bak sonra gidersin".
"Beni kovuyorsun demek ha" diyip gıdıklamaya başladı.
"Kızım dur" dedim kahkalar arasından.
"Hadi içeri geçelim" dedik sırıtarak. İçeriye girdiğimizde Kuzey'i bu halde görmek yüreğimi kanatmıştı. Yüzüm birden asıldı ve her taraf siyah beyaz olmaya başladı.
Sıla gidip bütün değerlerine baktı ve bana dönerek "az sonra uyanma ihtimali var. Durumu da iyi. Neyse ben gideyim" dedi. Bana yaklaştı ve omzuma doğru vurdu.
"Yanlış şeyler yapmayın" dedi. Gözlerim açılmış bir şekilde ona bakarken o sırıtarak odadan çıktı.
Kuzey'in baş ucundaki koltuğa oturdum. Çok halsizdi. Sen böyle olamazsın Kuzey, acı çekiyorsun beni etkilediğinden habersizce. Benim canımı koruyorsun ben sana yapamadığım onca şey arasında. Benim tek yaptığım sizin başınıza bela olmak ama işte bu kader de varmış ki bizde bunu yaşayıp gidiyoruz.
Elimi yüzüne götürdüm ve okşamaya başladım. "Aslında seni hak eden bir kız olmak ihtimalim sayısal lotoda 6'lı tutturma ihtilimden daha az yani imkansız. Ben sana ne yapmış olabilirim ki beni bu kadar benimsedin. Ya da sen bana ne yaptın ki aklımı hep meşgul eden soru olarak kaldın.
Ah Kuzey ah!
"Rüya" dedi fısıltı ile. Son söylediklerimi duyma ihtimalime düşüktür değil mi?
Zorla olsa adımı birkaç kere telaffuz etmiş ve gözlerini açmıştı. Onu böyle görünce gülümsemeden edemedim.
Gözlerini bana dikmiş o da benim gibi gülümseyerek bakıyordu.
"Bir yerin ağrıyor mu" dedim ona doğru eğilerek. Gözlerini kırpıştırdı 'evet' manasında.
"Neresi peki"?
"Az yaklaş" dedi. Sesi zaman geçtikçe eski halini alıyordu.
Dediğini yaparak yaklaştım.
"Dudağım çok ağrıyor be Rüya" dedi sırıtarak. Ben ise gözlerimi kısmış ona sinirli sinirli bakıyordum. Ukala herif!
"Ağrıyorsa ne yapabilirim, Kuzey" dedim doğrularak.
"Öp"!
Dediği ile elimi ağzıma götürdüm.
"Dediğin şeylerde hiç utanmıyordun ama" diye muzipçe sırıttı. Adam daha 7-8 saat önce vurulmuştu ve bu enerjiyi nereden buluyordu anlayamıyordum. O değilde benim söylediklerimi duymuştum bu herif ya.
Başımı eyip vücudumu onun tersine doğru çevirdim. Rezil oldum işte.
"Rüya bana dönsene"!
"Rüya, kızım sana diyorum"!
"Ahh bana birşeyler oluyor" demesiyle hemen ona doğru yaklaştım. Şaka yaptığı bariz ortadaydı.. Ona bakınca gözlerini kapatmıştı. Ya noldu ki şimdi buna? Yüzüne doğru eğilip 'Kuzey' diye sayıkladım. Aniden gözlerini açtı ve beni öptü. Hemde dudağımdan. Hemen geri çekildim. Kızarmış bir şekilde olup kaçamak bakışlarla ona bakıyordum o ise bana donuk ifade ile bakıyordu.
"İyi ki hayatıma girmişsin. Benim aklı dengemi bozan kadın" dedi ve kısık olan gözleri fazla dayanamayarak kapandı.

Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin ☺

DOKTORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin