3 ay sonra
Alışmıştım artık, bir abim oluşuna, benle aynı yaşta olan kız kardeşimin oluşuna, bir tane de hocam oluşuna çok alışmıştım. Zamanın bu kadar hızlı geçeceğini hiç düşünmemiştim. Geldiğim günle şuan ki günler arasında o kadar fark vardı ki.... Mesela; Kuzey hoca eskisi gibi bana ciddi bir şekilde davranmıyordu ama ciddiliğinden de ödün vermiyordu. Arada bir atışmalarımız oluyordu ve her zamanki gibi kendini haklı çıkartıp, benim geri planda kalmamı sağlıyordu. Olsun, çünkü ilk defa birçok karakterleri aileyi ilk defa görmüştüm aslında ilk defa bir aile görmüştüm ve o ailenin içine dahil olmuştum.Mesleğime kısa sürede alışmış, hastane de en iyi kalp doktorları arasında yerimi almıştım.
Bugün, Kuzey hocam ile epey zorlu bir ameliyata girmiş ve tam 5 saate çıkabilmiştik.
Hastanın yanından çıkıp, ameliyathanede ki hemşireler üstümüzde ki yeşil önlükleri çıkardığında lavaboda ellerimizi yıkadık.
" İyi iş başardık" dedi nadir olan gülümsemesi ile.
"Evet ama zorluydu" dedim peçete ile elimi silerken.
Çöp kutusuna attığımda, Kuzey hocanın karşına geçtim.
Oda beni taklit etti ve karşıma geçti.
Omuzlarıma ellerini dayadı ve biraz kavrayıp beni kendine çekti.
"Benim için 'zor' kelimesi abes kalır. Genellikle doktorlarda da bu geçerlidir. Doktorlara 'zor' kelimesi gülünç gelir".
Çaktırmadan yutkunmama çalışsam da çenem biraz hareket etmişti.
Sadece gülümseyebilmiştim. Üstümde elleri olunca kendimi biraz farklı hissetmiştim. Hem gülümseyen hem de temas halinde bulunan Kuzey hocayı zor görürdünüz. Sağda bulunan elini çekerek, sol eliyle koridora kadar eşlik etti.
"Benim birkaç hastam daha var. Ameliyat olduğunda sana önceden haber ederim" dedi çatık kaşlarıyla ve işte asıl Kuzey hoca geri geldi.
"Tamam".
Sıla'nın yanına doğru gitmeye yol almıştım. Koridordan başım eğik bir şekilde ilerlerken, ayağıma birisinin basması ile durakaldım. Kafamı kaldırdığımda, genellikle Kuzey hocanın ve Mert'in hitap şekline göre 'Doğu hayvanını' gördüm.
Onun varlığını hesaba katmadan sağ ayağım ile sağ tarafıma adım attım. O ise aynı şekilde hareket ederek, beni çileden çıkarmıştı.
"Amacın ne"?
"Kahve içelim mi" dedi sırıtarak. Bunu demesiyle bundan tahminen 2-3 ay öncesine geldiğim günleri hatırlattı. Gözlerim doldu ve en zor anlarda kızaran yanaklarım kızarmıştı.
"Benden. Uzak. Dur" her kelimeyi baskılı ve bağırarak söylemiştim. Yanımızda bulunan birkaç hasta dışında kimse bize bakmadı. Aslında bakmaları benim zoruma gitmezdi, onun karaktersizliğine giderdi dicemde, karaktersiz bir insan diğer insanların düşüncelerini önemser mi?
"Neden? Neden onlara iyi olduğun kadar bana iyi da iyi davranmaya çalışmıyorsun? Düşmanın mıyım ben senin"?
"Evet. Onlar bana her zaman kucak açtı ama her fırsatta kazdığın o kör kuyulara ittin. Bak Doğu, eğer o gün bana öyle yaklaşmasaydın belki seninle bir arkadaşlık kurabilirdim fak-"..
Sözümü daha tamamlayamadan kendisi bana 2-3 adım yakınlaşarak konuşmaya başladı.
"Olanları unutsak" dedi ellerini ensesine götürüp.
"Bir sorun mu var, kardeşim"!
Dibimize gelen Mert sinirli bir şekilde soluk alıp veriyordu.
"Yok hayır. Gidelim". Koluna girerek bizi o pislikten uzaklaştırmaya çalıştım.
"Lan, eğer bu kızın yanında bir daha göreyim. Doğunu batını karıştırırım" dedi diğer boşta kalan eliyle işaret parmağını sallayıp.Epey bir yürüdükten sonra, kafeteryaya girdik.
Siniri az çok yatışmış olsa bile çenesi kasılıp kasılıp duruyordu.
Hayrettin amcadan bir su isteyip yanına oturdum.
"İyi misin"?
"Evet" dedi elimden aldığı şu şişesini bir dikişte içtikten sonra.
"Yine ne dedi " diye sonra ekledi.
"İşte her zamanki hali. Boşver".
"Bizi çok değiştirdin be Rüya" derin nefes verdi ve gözleri 2-3 saniye kapattı.
"Bazılarımızın körelmiş duygularına, yapamadığımız görevlere ittin. Görevden kastım, sen beni mesela abilik katında olduğumu hissettirdin. Ben şuana kadar bir kız kardeş ya da erkek herneyse o kadar çok istemiştim ki abilik yapmayı. Allah 30 yıl sonra karşıma çıkarttı" gülümsedi.
"Ee haliyle Sıla'ya da bir kardeş oldun. İki erkek arasında kalmıştı, kızın kendi özel sorunları vardı ama bize anlatamıyordu ama sen. Sen geldin işte". Bu sefer kıkırdadı.
"Hah! Ayrıca bizim oyuncak Kuzey'i de insana çevirmeye başladın. Sen gelmeden önce suratsız, sinirli bir manyaktı. Etrafta seri katil gibi dolaşıyordu. Sonra şu 3 ay içinde, gülümsemeye başladı salak. İyi ki varsın be kardeşim. Kız kardeşim"..
Bunca söze sadece yanıtım dolan gözlerimdi. Ne yani ben bunların hayatlarını bu kadar mı etkilemiştim?
Onların benim hayatımı nasıl etkilediğinden habersiz?
Onlara bir kardeş olmuşken, benim ilk defa ailem olduğunu nasıl anlayamamıştım. Sanki sürekli; yıllarca, aylarca, haftalarca 7/24 birlikteymişim gibi birşey hissetmeden geçmişti. Zaman ve anılar...
"Benim ailem... sizsiniz" gözlerimi yumdum ve dolan gözlerimden akan yaşın, yüzümde dolaşmasına izin verdim.
"Rüya" fısıltı halinde çıkan sesi beni biraz uyarmaktı. Gözlerimi açtım ve gülümsedim.
"Hadi! Bugün birimizde toplanalım. Abur-cubur, dizi, muhabbet, muhabbetten kastım dedikodu. Özellikle patates Zerrin " dedi ve kahkaha atmaya başladı. Dayanamayarak bende ona katıldım.
"Neşeniz yerinde olsun gençler". Kahkalara kısa bir mola verip konuşan Sıla'ya baktık.
Karşımızdaki yerini alınca o da gülümsemeden edemedi.
"Noldu"?
"Bugün üçümüz toplanıyoruz" dedi Mert.
"Ne gerçekten mi"!
"Ama Sıla... şey sen gelmiyorsun. Biz üçümüzden kastederken, ben, Kuzey ve Rüya idi" dedi mahcup tavırla fakat yaptığı şaka Sıla'yı üzmüşe benziyor ki daha deminki Sıla'dan eser yok.
"He tamam o zaman ya. Ben gideyim" dedi ve suratı asık bir şekilde kalktı.
Mert arkasından hızla kalkıp bir eliyle Sıla'nın belini sardı diğer eli ise saçlarına gitmişti.
Fısıldasa bile onları kolaylıkla duyabilmiştim.
"Hiç sensiz bir günün tadı tuzu olur mu"? Burnunu habersizce saçına getirdi ve kokladı.
Ne oluyor bunlara?
"Öhöm öhöm". Yumruk yaptığım ellerimi ağzımdan çektim.
Mert yavaş hareketlere Sıla'dan ayrılıp yerine oturdu.
Sıla kısık gözlerle bizi süzmeye başladı.
"Benden çekeceğiniz var"!
Ben birşey demesem bile sessiz anı bozan Mert'in kıkırdamasıydı.
Sıla oturduğu yerden ellerini masasının üzerine vurarak hıncını çıkarmaya çalışıyordu.
"Kızma canım. Bu akşam bir masaj yaparım. Rahatlarsın" dedi Mert.
Ben ve Sıla dik dik Mert'e bakarken, Mert'den öten cihaz ile masadan kalktı.
"Sizi seviyorum" diyerek gönlümüzüde aldı.
"Şapşal". Tıslayan Sıla'ya, "hadi kalkta hazırlanalım. Şurada iki saat sonra çıkacağız" dedim.
Kafasını sallayıp kafeteryadan çıkış yaptık....
Herkes kendi evinde toplanılsın istiyordu. Tabi ben hariç.
Sıla ve Mert ev konusunda tartışmaya devam ederken, Kuzey Hoca bağırarak,
"Benim ev olacak! Sonuçta Deniz var. Şimdi sesinizi kesin ve arabalarınıza binin"!
Şaşkınca ona bakarken Kuzey dışında herkes oflayıp otoparktaki araçlarına yöneldiler. 3 cümlesi ile 1 saattir kavga edenleri susturmuştu ve kendi dediğini her zamanki gibi yürürlüğe sokmuştu....
Aldığım cips ve kolayı mutfaktaki tezgaha koyup içeri geçtim. Onuda birisi ikram etsin canım, herşeye ben mi koşacağım..
"Hangi film istiyorsunuz"?
Genellikle macera ve aksiyon türde filmleri vardı. Tam istediğim gibi.
"After earth" dedim göz ucuyla gördüğüm DVD'den. Kimseden Bir tık çıkmamıştı.
Kuzey hoca dudağını kıvırarak, film işini ayarladı.
"Sıla sende ıvır zıvırı ayarla" dedi Kuzey.
Oflayarak yerinden kalkan Sıla önümden geçerken ters bir bakış attı. Aman çokta umrumda.
Mert bağırarak,
"Hadi kızım elini çabuk tut. Başladı".
"Tamam be. Alın zıkkımlanın". Tepsiyi ortadaki sehpaya koyarak yerine yerleşti......
"Harika". Beğenimizi alan filmin bitişiyle ayaklandık. Ayakta zor duran Sıla kalkmasıyla yerine düşmüştü.
Mert "Ben onu evine bırakayım" diyip kucakladı.
"Mert". Sıla mayışık bir şekilde fısıldadı. Mert onu kendine daha çok çekerek kapıya ilerledi. Bende hızla, kirlettiğimiz tabak ve bardakları alıp mutfağa yöneldim.10 dakika da bitirmiş olduğum bulaşıkların ardından gitmek üzere salona geçtim.
Yorgundum ve bir anda kendime getiren şey, Kuzey hocanın elinde viskisi ile koltukta uykukladığı idi.
"Rüya".
Gözleri açılmakta direniyordu fakat Kuzey hoca ondan daha inatçıydı.
"Gel" diyerek yanında vurdu. Yavaş adımlarla yanına ulaştım ve oturdum.
Şuan ne yapacağından korkuyordum doğrusu.
Bir dikişte onca sıvıyı bitirdiğinde bardağı yere fırlatıp kırılmasını sağladı. Oluşan ses ile irkilelerek, Kuzey hocadan uzaklaştım.
"Kaçma. Onlar gibi sende kaçma". İlk defa bu kadar acizdi. Gözleri dolmuş, güçsüz ve sarhoş.
Bana yaklaşarak başını omzuma dayadı. Birden sıcak basması, kalbimin hızlanması, kaçmak istesem bile yerinde çivi gibi kalmak istemem...neden böyle olmuştu ki.
"Onlar kim..hocam"?
"Annem ve babam". İki kelimeyi bile zorla söylemişti sarhoşluktan dolayı.
"Beni istemediler... ama yanında tuttular zorla... Aradan yıllar geçti Deniz oldu. Dayanamadılar, bize bakmaya... Nefret ettiler, büyütmek istemediler... 20 yaşımda Deniz'i ve beni bırakıp kaçtılar. Onlar için bir gecelik zevkten ibaretiz. 12 yıldır bu evdeyim" yutkundu.
Tam 5 dakika da konuştu. Ne kadar yaşadığı şeyler var.. Kartopu gibi gittikçe büyüyen acıları..
Omzumda ki başını kaldırdı. Bana gülümseyerek baktı.
"Sende kaçma". Bana yaklaştı ve yanağı tam yanağıma değdi. Yanağım hem acımış hem de okşanmıştı sanki. Çok kısa sakallarının batmasına rağmen öte yandan acıttığı yerleri merhem sürer gibi okşuyordu. Kaç dakikadır nefes almıyorum??
Kısa soluklu kaldığım an boğulacak gibi hissettim kendimi. Yanağını biraz daha yanağıma bastırdı ve öylece kaldı. Napıyorsun be hocam, eriyorum şuan. Hırıltılı bir iç çekişin ardından benden uzaklaştı ama hala dibimdeydi. Yorgun gözlerle bana bakıyordu.
"Kaçma".
Başını bacaklarıma koyarak uyumaya başladı. Her hareketi hançer gibi kalbime saplanırken bu hareket daha daha başka yerlere götürmüştü beni.
"Birazcık kalayım" zorla dediği şeyden sonra gözlerini kapattı. Ben ise şuan neler yaşandığını yeni yeni anlamaya çalışıyordum. Olayı anlamıştım ama hiçbir tepkide bulunamıyordum. Bu aynı ingilizce anlayabilen ama konuşamayan cinste olmuştu.
Ağırlığını yavaş yavaş bana bırakırken, başımı öne getirip yüzüne baktım. Uyumuştu...
Sarhoş halde uyuyan Kuzey hoca. Biraz kıkırdadım doğrusu.
Saçları ile oynasam bana bir şey der miydi?
Yok artık, adam uyuyor görmüyorsun..
Ellerim usulca saçını giderken 10 dakika önce sıcaktan yanan vücudum daha da yanmaya başlamıştı.. Ya da yanmış da kül olmuştu.
Yumuşak... Gür...
20 saniye saçlarını oynadıktan sonra ellerimi çektim. Kafasıyla bacağımda hareket edip sağ elini zorlukla havaya kaldırdı.
Bir şey arıyor gibiydi. Elimi eline götürdüm ve hızla kavradığı elimi saçlarına tekrar götürdü. Ne yani! Oynamaya devam mı etmemi istiyordu?
Yutkundum ve aynı işlemi tekrar ettirdim. Kafamı geriye yaslayıp bende huzurlu an ile gözlerimi kapattım.
Şuan o kadar huzurluyum ki... Sanki sevdiğim adam bacaklarımda uyuyor.
Sahi sevdiğim adam bacaklarımda uyuyan, Kuzey hocam mıydı?Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin ☺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTORUM
Chick-LitYorumlar üslup çerçevesinde olursa sevinirim. Depo'dan çıkmış, bize yardım eden güneş ışığının eşliğinde hilal şeklini almıştık. Herkes tek dizinin üstüne çökmüş, diğer dizinin üstüne ise silahını göz hizasından ayırmamak sureti ile tetikte bekliyor...