Geç Kaldık

480 25 0
                                    


       Yatak odasında kocasını beklerken uyuya kalan Saffia Sultan bir ara uyandı. Kocasını yatakta görmeyince... ''bu vakte kadar neden yatağa gelmedi'' diye merak etti.

Şah çalışma odasında zamanın nasıl geçtiğinin farkında bile değildi. Hanımı sessizce içeri girdiğinde o çalışıyordu...

     ''Şah'ım! Vakit gece yarısı olmuş seni yatakta görmeyince burada olduğunu tahmin ettim. Her halde çok önemli olmalı ki bu vakte kadar çalışıyorsun.''

     ''Yarın gelecek bütün kabile reisleriyle çok önemli konular hakkında görüşmem olacak. Bu yüzden yarına hazır olmalıyım.''

Şah meşgul iken hanımı dahi olsa bir başkası tarafından rahatsız edilmekten hoşlanmazdı. Zaten geç vakitlere kadar çalışmış yorgun düşmüş uyku gözünden akıyordu...

      ''Şah'ım! Sana sevineceğin kadar önemli bir haberim var.''

      ''Buyur Sultanım!''

      ''Leylâ'nın annesini saraya...'' der demez, Şah, Saffia Sultan'ın ne diyeceğini beklemeden sözünü yarıda kesti...

      ''Yarına kadar sabredemedin mi? Şimdi uyumam gerek. Daha sonra bu meseleyi detaylı olarak konuşuruz.''

       Saffia Sultan'ın lafı yarıda kesilince bayağı bozuldu. Bir eziklik içinde susmayı tercih etti. O gece sabaha kadar gözüne uyku girmedi.

      Şah heyetlerle olan toplantısı umduğundan daha uzun sürdü. Onu bunaltmış olmasına karşın mevcut sorunların bir çoğu çözülmüştü. Bu onu bayağı rahatlatmıştı. Lakin oğlunun bu günlerde içine kapanması ciddi bir şekilde onu huzursuz etmiş heyetlerle görüşürken bile aklı hep oğlundaydı. Eve geldiğinde bu huzursuzluk hala devam ediyordu. Canı sıkıldığı anlarda baş ağrısı tutardı. Bu ağrıyı gidermek için iki parmağının arasına aldığı bir tutam enfiyeyi(1) burnuna çekerdi...

   (1) Enfiye : Hapşırmak ve keyif almak için çürümüş tütünden buruna çekilen toz.

     ''Saffia! Şu enfiye kutusunu verir misin!''

Altından yapılmış küçük enfiye kutusunu kocasına verirken...

      ''Bu günlerde çok enfiye alıyorsun.''

      ''Oğlumuzun sıkıntısı varken ben nasıl huzurlu olurum.''

Saffia Sultan kocasının huzursuz olduğunun farkındaydı. Daha fazla onu bezdirmemek için suskunluğunu muhafaza etti. Ta ki Şah'ın sakin olmasını bekledi. Şah:

      ''Kasabadan ayrılmaları için Leylâ'nın annesini ikna ettin mi?''

      ''Sadece bir müddet buradan ayrılmaları için ikaz ettim.''

      ''Oğlumuz için ne gerekiyorsa onu yapmaktan hiç mi hiç çekinmem. Prens olacak Kays'ın hayatı zehir olmasına asla müsaade etmem. Yeter ki oğlumuz hayatından ve bizden küsmesin.''

Şah'ın yegâne arzusu vakti gelince oğlunu kız kardeşinin kızı Yasmina ile evlendirmekti. Ama oğlu Leylâ'dan başka bir kız ile mutlu olamayacağı kanaatine vardı. Nedamet duydu. ''İnsanoğlu şah dahi olsa yine de yanlış yapar. Oğlumun mutluluğu için yarından tezi yok Basra'ya gidecek kervan daha buraya gelmeden Leylâ'nın evine bir adam gönderip gitmelerine mani olmalıyım'' diye aklından geçirdi. Çünkü oğlu, Leylâ'yı kaybederse sonuç neye mal olacağını henüz bilmiyordu ama bir şeyler olacağını az çok tahmin etti. Tahtının tek varisi oğlu Kays'a olan düşkünlüğü nedeniyle Leylâ'nın hayatta kalması gerekli olduğunu düşündü. Ama iş işten geçmişti. Kervan çoktan yola koyulmuştu. Saffia Sultan bildiği halde kocasına diyemedi.

      ''Sultan'ım! Düşündüm ki Leylâ'yı gelinimiz olarak kabul etmekten başka çaremiz kalmadı.''

       Saffia Sultan, Şah hiç bir zaman verdiği karardan geri dönmezdi. Ne oldu da birden bire fikir değiştirdi? Diye bir anlam veremedi. Ana ile kızını mesire yerine kadar takip eden adam, onları götürecek kervan sahibi ile tanıştığı ana kadar orada beklemişti. Tam bunu kocasına söyleyecekti ki Şah, hanımı daha ağzını açmadan...

       ''Yarından tezi yok bir adam gönderip gitmelerine mani olmalıyım.''

Saffia Sultan şaşkınlığını üstünden attıktan sonra...

       ''Şah'ım! Bir kaç gün önce kabile reisleriyle görüşeceğini bana söylemiştin. Kabile reislerinin geleceği günün gecesi seni yatakta beklerken uyuya kalmışım. Gözümü açtığımda gece yarısıydı. Seni yatakta görmeyince merak ettim. Çalışma odana girdiğimde masa başında çalışıyordun. Anlaşılan çok yorgundun. Ben de düşüncesizlik yaparak o vakitte Leylâ'nın annesi hakkında söylemek istediğim çok önemli şey için daha sonra konuşuruz diye lafımı yarıda kesmiştin. Şimdi hatırladın mı?''

       ''Doğru söylersin Sultan'ım. Bağdat'a gidecek heyetin çok önemli kararlar alacağı için ertesi gün yapılacak toplantıya o gece hazırlık yapıyordum. Onun için rahatsız edilmek istemedim. Kabile reisleriyle tahmin ettiğimden iki günden daha fazla bir araya geldik.''

       ''Şah'ım! Maalesef geç kaldık. İki gün önce ana ile kızın evine adam gönderdim. Evin kapısı ardına kadar açık olduğunu, Leylâ ve annesi evde olmadıklarını bana söyledi. Demek ki buradan ayrılmışlar.'' Şah:

       ''Ne dedin? Neden daha önce bana söylemedin?''

      Şah birden sinirlendi. Parmaklarını kütletmeye başladı. Parmakların çıkardığı sesler Sultan'ın hoşuna hiç gitmiyordu. Çünkü Şah'ın ne yapacağı belli olmadığı için kocasından çok korkuyordu...

      ''Şah'ım! Uzun müddet Leylâ'yı görmezse onu unutur, bizim de huzurumuz yerine gelir diye düşündüm. Doğrusu yanıldım. Meğer oğlumuz kendini Leylâ'ya öyle bir kaptırmış ki bir kaç gün içinde soldu. Tahmin ettiğimden daha kötü oldu. Onun iyi bir âlime ihtiyacı var.''

      ''Öyle ise, oğlum ile birlikte bildiğim âlime gider ondan bir fikir alırız. Saffia Sultan:

      ''Bir çocuğumuz olsun diye ne dualar yaptık, adaklar adadık. Fakat oğlumuzun mutlu olması için elimizden geleni de yapmadık. Bu yüzden çok üzgünüm.'' Dedikten sonra ağlamaya başladı.

Ana yüreği, oğlu kendi halinde durgun olması, yemek vaktinin dışında odasından çıkmaması doğru dürüst yemek yememesi, böyle devam ederse mutlaka oğlunun zayıflayacağını, hasta olacağını düşündükçe ''oğlumun bu haline asla dayanamaz kahrolurum.'' Oğlunun sadece güverciniyle bütün gün oyalandığını, adını Misafir koyduğu yeni doğmuş tayını çok sevdiğini biliyordu. Aklına güzel bir fikir geldi. Kays onunla oyalanırsa belki kafasındaki karamsarlık dağılır, içindeki sıkıntıyı azaltır düşüncesiyle...

      ''Oğlum! Bütün gün bu güvercinle vakit geçiriyorsun, ben oğlumu bu şekilde görünce çok üzülüyorum.''

      ''Anne! Babam farkında değil. Sen bile beni anlamıyorsun.''

      ''Kâhya demin haber gönderdi. ''Kays'ın tayı oynayıp zıplıyor hiç yerinde duramadığı gibi çok sevimli olmuş. Kays gelip görsün.''

      ''Anne! İyi ki hatırlattın. Bugün tayı görmeye gitsem iyi olacak.''

Saffia Sultan, ''oğlum tayını görecek'' diye pek sevindi. ''Daha önce neden düşünmedim'' diye kendi kendine hayıflandı.

Kitabın tüm hakları saklıdır. ------------------ Lütfen yorum yapınız!


Herkes Bir Bedel Ödeyecek (KITAP BITTI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin