Köyün dışına çıkan Kays, 'Mecnun' önüne gelen ilk patika yoldan yürümeye devam etti. Hem Leylâ'nın hem de kendi kaderine ağlıyor geride bıraktığı Leylâ'nın üzüntüsü onu kahrediyordu. Leylâ'nın büyük acısı içine işlemiş dayanacak gücü kalmamış ruhen çökmüştü. Ne kadar yürüdüğünün farkında bile değildi. Issız tepenin başına geldi. Dinlenmeye ihtiyacı vardı. Buradan Basra gözüküyordu. Kays, gördüğü manzara karşısında kendini tutamamış...'burada Leylâ ile bir evimiz olsaydı diye hayal kurmuştu. Ne yazık ki bu güzel hayaller çok kısa sürdü. Biraz dinlendikten sonra yolcu yolunda gerek diye yola koyuldu. Gerçek bir mecnun olmuş ne yapacağını bilmiyordu. Vakit akşam olmak üzereydi. Sanki güneş onun için batıyor, içine dayanılmaz bir hüzün çöktü. Gittiği yol onu Basra'ya doğru götürüyordu. O bunun fakında değildi. Issız yolda yalnız başına yürümeye devam etti. Etrafta kimsecikler yoktu. Vakit ilerledikçe güneşin ışıkları kırmızıya döndü. Gökteki dolunay sararıyordu. Basra'ya yaklaştıkça dolunay her tarafı aydınlattı.
Köy halkı Leylâ'nın ölümünü duyunca çok üzüldü. Yas evinde feryat figanların sesli arşa doğru yükseliyordu. Duymayan kalmadı. Kim dite merak edenler hemen yas evine koşuştular.
Köy halkı cenaze yerde bekletilmediğini ve kısa sürede gömülmesini biliyorlardı. Onun için ne gerekiyorsa onu yapmaya hazır bekliyorlardı.
Bu arada mehtabın verdiği ışık altında Leylâ'ya mezar kazmak için eli kazma kürek tutan kim varsa Issız tepeye geldiklerinde Ameer... ''Mezarı buraya kazalım.'' Dedi. Komşularından biri...
''Bu köyün mezarlığı varken neden burayı istiyorsun ya Ameer? Üstelik burası taşlık bir yer.''
Leylâ burayı çok sevmişti. Laf arasında babasına burada bir evimiz olsun demişti. Ameer kızının bu arzusunu yerine getirmek için buraya gelirken kararını yolda vermişti...
''Burasını kızım çok sevdi. Ebedi evini burada olmasını ben de istiyorum.''
Ameer ısrar edince iki adam gösterilen yeri kazmaya başladı. Kazdıkça yumuşak nemli toprak çıkıyordu. Hayretler içinde kalan adamlardan biri ''Suphanallah'' dedi. Bir tarafta adamlar mezar kazarken köy evinde de gözyaşları arasında Leylâ'nın cenaze namazı için hazırlık yapılıyordu.
Zaman ilerledikçe dolunay kocaman bir tepsi şeklini aldı. Kazma kürek sesi dışında etrafta sessizlik hâkimdi. Mezar hazır duruma getirildi. Köyün çıkışında dört adamın omuzunda iki sırık arasında yeşil bir çarşafın içinde sarılı Leylâ'nın cenazesi göründü. Köy boşalmış ağıt yakanların sesi yürek dağlıyordu. Kalabalık bir cemaatin önünde ellinde meşale olan en az yirmi kişi yolu aydınlatıyordu. Turuncuya dönüşen dolunay daha kaybolmadan gözü yaşlı Ameer, kendi elleriyle kızını mezara koydu. Yıllarca ailesinden ayrı kalmış, çektiği zorluklara katlanmış nihayetinde onlara kavuştu ama kızına doymadan çabuk kaybetti.
Leylâ'nın mezarı hazır duruma geldiği sırada Mecnun, Basra'ya varmıştı. Müezzinin yanık sesiyle yatsı ezanı okunuyordu. Yine yalnız başına kalmış, dünyası kararmıştı. Buna rağmen Allah'a olan inancından dolayı hiç isyan etmedi. Ezan bitimine kadar ruhunun huzura kavuşması için dua etti.
Oldukça acıkmıştı. İçgüdüsü onu fırına doğru itti. Askıda ekmek var mı diye içine bakmaya üşendi. Çünkü yorgunluk ve üzüntüden gücü kalmamıştı. Sadece uzanmak istedi. Leylâ'ya kavuşmuştu ama çok kısa bir görüşmeden sonra hüzünlü bir şekilde kaybetmiş acısı çok büyüktü. O gece sabaha kadar gözü uyku tutmadı. Aklından birçok karışık düşünceler geçti. Bu düşüncelerden kurtulmak için buradan gitmek istedi. Oysa nereye gitse içindeki acıyı da beraberinde taşıyacaktı.
-----------------------------------------------------------------------------------
Kitabın tüm hakları saklıdır. --------------- Lütfen yorum yapınız!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herkes Bir Bedel Ödeyecek (KITAP BITTI)
RomanceSevgi kelimesi hiç de yabancı değil bizlere... Bunu herkes çok iyi bilir. Hakkında çok şeyler yazıldı, söylendi... Duygularımı nasıl anlatabilirim diye, ben de bir kaç cümle içimden geldiği gibi ilave etmeden yapamadım. Sevgi, insan...