Şah Olmak

549 28 0
                                    


Kays Amarî, uzun zaman çektiği nefes darlığından bir türlü kendini toparlayamadı. Bir gece ansızın fenalaşarak öldü. Abbas, babasının ölümüne çok üzüldü. Umri kabilesi üç gün yas tuttu. Kays Amarî'nin ölüm haberi kasaba halkına ve çevredeki kabilelere duyuru yapıldı.

Kays Amarî, kabile reislikten ziyade sözünün eri, hak ve adaleti gözeten dirayetli bir kişiliği vardı. Fakirlerin babası sayılırdı. Bu yüzden halk arasında çok seviliyordu. Ölümü duyulduğunda halk çok üzüldü.

On altı yaşına giren torun Kays, dedesini çok severdi. Sıkıntılarını bir arkadaş gibi onunla paylaşırdı. Dedesi ne yapar eder torununun gönlünü alır onu hoşnut tutardı. Bu güne kadar hiç cenaze görmeyen küçük Kays, beklemediği dedesinin bu ölümü karşısında çok sarsıldı. Teselliye ihtiyacı vardı. Annesi Saffia, bir çocuk gibi ağlayan oğlunu teskin etmek pek de kolay olmadı...

''Oğlum! Bir gün çok sevdiğin birini kaybettiğinde çok acı çekersin, tıpkı dedeni kaybettiğin gibi. Bu bütün canlılar için geçerlidir.''

''Ama ben dedemi çok seviyordum. Neden bizi bırakıp gitti?''

''İyi ki ölüm var. Bir gün neden böyle söylediğimi anlarsın.''

Babadan oğula geçen bir gelenekle Abbas, Umri kabilenin yeni reisi oldu. Yaşı itibariyle son derece yetenekli, zeki, cesur olduğu kadar kendine güveniyordu.

Abbas, babasının ölümü nedeniyle bütün kabile reislerinin baş sağlığı dilemek için geleceklerini biliyordu. Baş sağlığına gelemeyen kabilelere de bir ulak ile haber gönderdi. Bunların dışında en yaşlı ve ileri gelenlerle kırk gün sonra aralarında bir toplantı yapmayı düşündü.

Kırk gün sonra kabile reisleri, Abbas'ın önderliğinde yapılacak olan toplantıyı merak ettiler. Kararlaştıkları günü sabırsızlıkla beklediler. Toplantıya gelecekleri gün özgü kıyafetleriyle sarayın yolunu tuttular. Özel günlerde hayvanlarını süslemeyi seviyorlardı. Atların boynuna rengârenk boncuklar asılıydı. Kuyrukları renkli iplerle bağlanmıştı. Develerin boynunu elle örülmüş her renkten takılarla süslemişlerdi. Abbas'ın davetine icabet eden kabile reisleri, eli boş gitmek doğru olmaz diye deve tüyünden yapılmış rengârenk heybelerin içinde yaptıkları yöresel şeyler vardı. Saray kapısının önüne geldiklerinde biraz duraksadılar. Duymuşlardı ama bu kadar muhteşem bir saray olduğunu tahmin etmiyorlardı. Saray uçuk sarı mermerden, giriş kapısı siyah beyaz taştan yapılmıştı. Bu ihtişam karşısında şaşkınlıklarını gizleyemediler.

Beyaz giyimli iki muhafızın başlarında yuvarlak tunç miğfer, orta kısmında kalemin sivri ucu gibi bir parça vardı. Sağ elleriyle çapraz tuttukları mızrak, kuşaklarının arasında sağ tarafta kılıç, solda tarafta da hançer vardı.

Muhafız başı, toplantıya kimlerin geleceğini daha önceden biliyordu. Gelen misafirler muhafız başından izin alarak içeri girdiler. Kabile reislerin bellerindeki kuşakta hançer vardı.

Abbas, şu anda aralarında husumet olmadığı gerekçesiyle adamların hançerleriyle toplantıya girmelerine izin verdi.

Toplantı başlamadan önce muhafız başı, her ihtimale karşı güvenliği elden bırakmamak için kapının dışına birkaç silahlı seçkin adam yerleştirdi. Çünkü içerde Abbas ve birkaç yaşlı adamın dışında ondan fazla silahlı kabile reisi vardı. Toplantıdan önce kısa bir sohbet yapıldı. Adamlara Mırra kahve ikram edildi.

Civardaki kabileler sulak ve düz yerleşim alanlarını tercih ettikleri için dağınık halde yaşayarak hayatlarını sürdürüyorlardı. Dış güçlere karşı kendilerini koruyacak kadar güçlü değillerdi. Mal ve can güvenliği en büyük korkularıydı. Umri kabilesi bölgenin en büyük kabilesiydi. Bu küçük kabileleri dış güçlerden koruyacak kadar eğitilmiş çok güçlü muhafız ve silahları vardı.

Kays Amarî sağlığında kabileler arasında kız kaçırma, arazi, su ve hayvanların izinsiz otlak yerine girmeleri yüzünden aralarında çıkan ihtilaf yüzünden ölümle neticelenen düşmanlık halinde sorunu çözmek için idare heyetin başında Kays Amarî'yi hakem olarak tercih ediyorlardı. Abbas, şah olmak için her şeyi göze almıştı. Toplantıda ilk sözü o aldı...

''Saraya girerken kendinizi güvende hissettiğinizi tahmin etmek benim için hiçte güç olmadı. Babam bu kasabanın en saygılı ve güçlü adamı olduğunu söylemeye gerek yok. Babamın gittiği yoldan devam etmeye kararlıyım. Güçlerimizi birleştirirsek hiçbir kuvvet bileğimizi bükemez. Atalarımız der ki 'birlikten kuvvet doğar.' Bu nedenle gücümüzü bir araya getirerek ilerde bize karşı güç kullananlara bizde onlara karşı gücümüzü göstermeliyiz. Kabileler arasındaki anlaşmazlıkları babam gibi ben de ihtiyar heyetiyle çözmek taraftarıyım. Kabileler arsındaki akrabalıklar benim için çok önemli. Herkes aynı haklara sahip olduğu gibi buraya mallarınızı serbestçe getirip satabilirsiniz. Kurak geçen mevsimlerde ben dâhil küçük kabilelere yardım yapılacak. Mal ve can güvenliği devlet tarafından sağlanacaktır. Siz de takdir ederseniz ki bu sorunların üstesinden gelmek için büyük bir sorumluluk ve fedakârlık ister. Bunu yapacak ve kasabayı yönetecek gücü kendimde buluyorum. Kabileleri bir çatı altında toplamak için ancak bunu bir şah yapabilir. Eninde sonunda bir gün şahlık kurulacaktır. Toplanmamızın tek nedeni ilerde bir devlet olmanın önünü açmaktır. Sizin ilave edeceğiniz bir şey varsa şimdi burada konuşun. Size önerim beni şahınız olarak kabul etmeniz için bir karar vermeden önce kendi aranızda tartışın.''

Kabile reislerin fikrini almadan aldığı bu kararı kimse beklemiyordu. Emrivaki olması ister istemez hoşnutsuzluk yarattı. Buna karşı çıkanların arasında homurtular başladı. Sarayı terk etmek için fısıldaştılar. Daha yaşlı olanlar mantıklı düşündüler. Onların gitmelerine mani oldular.

Abbas'ın şahlık teklifine karşı çıkanlar azınlıkta kaldı. Haydutlar tarafından gece karanlığında kaçırdıkları hayvan, kadın ve kızları biliyorlardı. Yeteri kadar koruyamadıkları apaçık ortadaydı. İstemedikleri halde Abbas'a biat ederek bağlılık yemini yaparak şahlığını kabul ettiler. Böylece ilk Memlûk devletinin kurulması için çoğunlukla karar alındı. Böylece Abbasi devletine giden yol açılmış oldu.

Abbas'ın şah oluşunu kutlamak için her yıl kasabada eylül ayının ilk haftasında üç gün boyunca şölen düzenlenmesine oy birliğiyle karar verildi.

Abbas'ın şah olmak hayali gerçekleşmiş oldu. Çığırtkanlar kasabanın her tarafına duyuru yaptı. Develer kesildi. Büyük kazanlarda yörenin yemeklerinden pişirildi. Sofralar kuruldu. Bu ikramda on aşçı ve yirmi adam çalıştırıldı.

O günden itibaren herkes ona Şah Abbas, hanımına da Saffia Sultan diyerek saygılarını göstermeye başladı.

Şah Abbas, idareyi eline aldıktan kısa bir müddet sonra Halep'te ince oymalı, altın işlemeli döşemelik atlas kumaştan bir taht yaptırdı. Sarayın en görkemli yerine koydu. Dini ve kabul günler için kendine ve oğluna özel kıyafetler diktirdi. Başına takmak için Horasani beyaz ipek kumaş, burma bir kavuk yaptırdı. Sargılı kavuğun ön tarafının tam ortasına gelecek şekilde başparmak büyüklüğünde altın çerçeve içerisine yerleştirilmiş elmas bir taş, sağında yakut, solunda eşkenar dörtgen zümrüt taşla süslenmişti.

İdareyi kendi elinde tutmak, kasabanın düzenini korumak için babasının ona yaptığı nasihati göz ardı ederek her geçen gün daha acımasız ve zalim olmaya başladı.

Kitabın tüm hakları saklıdır. ---------- Lütfen yorum yapınız!



Herkes Bir Bedel Ödeyecek (KITAP BITTI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin