Ameer, Nesrina ile tanıştıktan sonra ertesi gün buluşacakları yere erken geldi, Beklemeye başladı. Nesrina'nın kendine doğru geldiğini gördü. Nesrina kız kardeşini görecek diye çok heyecanlıydı. Aslında kadınların hana gitmeleri hiç te uygun düşmezdi. Buna rağmen sonu nereye varacağını aklına bile getirmedi. Kız kardeşinin handa kötü şartlar altında olduğunu az çok tahmin etti. Bu şartlar altında bir abla olarak kabul edecek kadar basit değildi. Tek düşüncesi onu bir an önce oradan almak ve bunca yıl içinde biriken hasreti gidermek istiyordu. Ameer, Nesrina'ya yolda başından geçenleri özetledi. Kaldıkları Haşmet hana yaklaştıkça Nesrina'nın heyecanı da artmaya kalbi de göğsünden fırlayacakmış gibi küt küt atmaya başladı. Ameer:
''Aslında ailemle birlikte olmak için buraya geldim. Karımı bu kadar kötü durumda bulacağımı hiç ummuyordum. Çok üzgünüm.'' Nesrina:
''İnsanoğlu yarın başına neler geleceğini bilseydi, çaresine bakardı. Kocam sizin burada olduğunuzu henüz bilmiyor. Bu ortamda bilmesini ben de istemiyorum.''
''Olur. Mutlaka bildiğin şeyler var diye düşünüyorum.''
Nadima'nın kaldığı oda aydınlık olsun diye küçücük iki pencere ve dört duvarı krem taştan yapılmıştı. Deve tüyünden yapılmış bir yatak, duvarda asılı kandil, ipek yeşil bez üzerine kanaviçeyle işlenmiş muhafazanın içinde Kur'an ve doksan dokuzlu zeytin çekirdeğinden yapılmış tespih vardı.
Nadima, ablası Nesrina'nın geleceğinden habersizdi. Sıkıntıdan ha bire sinek kovalıyordu. Kapıdan içeri ilk önce Ameer girdi...
''Nadima'm! Bir misafirimiz var.''
''Misafir içeriye gelsin. Bize iyilik getirir.''
''Kardeşim Nadima! Ben ablan Nesrina!''
Nadima ablasını görür görmez hemen yattığı yerden doğrularak boynuna sarıldı. Görüşmeyeli uzun yıllar olmuştu. İkisi de ağlamaya başladı. Bu sefer ki sevinç, hasret gözyaşlarıydı. ''Canım kızım Leylâ'' der demez ablasına tekrar sarıldı. Nadima'nın bu yürek parçalayıcı hali ister istemez ablasını etkiledi. Nesrina daha fazla dayanamadı. Bir tuhaf oldu. Yüzünün ifadesi değişti. Kız kardeşini bu kadar kötü halde göreceğini hiç ummuyordu. Ağlamamak için kendini zor tuttu. Şu anda yapabileceği tek şey vardı. Onları konağa götürüp güzelce banyo yaptırmak, kızı Leylâ ile buluşturmaktı. Nadima ise çaresizdi. Şu anda ablasına daha çok ihtiyacı vardı. Ondan medet ummak hakkıydı...
''Ablaam! Allah'a şükürler olsun sana kavuştum. Kızıma da kavuşursam ölüm bana hak olsun.'' Nesrina, Leylâ'dan söz etmek istemedi. Çünkü kız kardeşine sürpriz yapmak istiyordu...
''Ben de sana kavuşunca mutlu oldum. Sizi bu durumda bırakamam. Zaman kaybetmeden konağa gidelim. Size anlatacaklarım var.''
Konak, Arap mimari tarzında krem taşlardan inşa edilmişti. Normal kapılardan daha geniş çift kanatlı sedir ağacından yapılmış kapıdan içeri girdiklerinde ilk göze çarpan büyük bir avlu, yuvarlak sütunlu ayvan sanki küçük bir sarayı andırıyordu. Nesrina onları misafir odasına aldı. Perdeler Hint kumaşındandı. Tül perdeler ise özel olarak Halep'ten getirtilmişti. Hizmetkar Nazife'ye...
''Konuklarımız yıkanacak daha sonra öğle yemeği için sofrayı çabuk hazırla!'' Diye emir verdi. Nazife:
''Emredersiniz hanımefendi!'' Deyip huzurdan ayrıldı.
![](https://img.wattpad.com/cover/74538569-288-k794113.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herkes Bir Bedel Ödeyecek (KITAP BITTI)
Любовные романыSevgi kelimesi hiç de yabancı değil bizlere... Bunu herkes çok iyi bilir. Hakkında çok şeyler yazıldı, söylendi... Duygularımı nasıl anlatabilirim diye, ben de bir kaç cümle içimden geldiği gibi ilave etmeden yapamadım. Sevgi, insan...