Leylâ annesiyle özel bir şey konuşmak istediği zaman, annesi kızının yüzündeki ifadeden hemen anlardı.
''Kızım bana söylemek istediğin bir şey mi var? Yoksa benden bir şeyler mi gizliyorsun?''
''Anne! Kays beni sarayın has bahçesine götürmek istiyor.''
''Kızım! Onu ne kadar tanıyorsun ki ona güvenerek birlikte has bahçeye gideceksin? Demek ki sen gönlüne mahkûm olmuş doğru dürüst karar veremiyorsun. Bilmelisin ki son pişmanlık para etmez. Bir anne olarak ilerde senin üzülmeni asla istemem.''
''Anne! Artık çocuk değilim. Bugüne kadar seni üzecek hiçbir şey yapmadım, yapmamda. İçin rahat olsun. Bana güvenmelisin.''
''Benim akıllı kızım. Tabii ki sana güveniyorum. Ben kızımı bilmez miyim? Hayatta başına ne gelirse gelsin namusuna halel(1) getirmez.''
Leylâ annesinden izin aldıktan sonra Kays ile birlikte has bahçenin yolunu tuttular. Has bahçeye girer girmez tarçın, sümbül, manolya ve sedir ağaçların aroma kokuları etrafa yayılmış, rengarenk güller ve çiçekler de bahçeye renk katmıştı. Kanatlarını açmış iki tavus kuşu, bir kaç sülün ve öten sakalar neşe saçıyor, yanı sıra asmalar, upuzun palmiye ve çınar ağaçları adeta ilkbaharın güzelliğini sergiliyordu. Bahçenin tam ortasında renkli mermerden yapılmış süslü şadırvanın ortasındaki fıskiyeden akan su sesi insana huzur veriyordu.
Şadırvanın yakınına geldiklerinde Leylâ gözlerine inanamadı. Kays daha önceden şadırvana kadar uzanan bütün basamaklara rengârenk kokulu güllerden serpmişti. Leylâ, şaşkınlığını gizleyemedi. Bu ilgiden dolayı kendini bir hayal denizinde hissetti. Kays, Leylâ'nın ayakları altına rengârenk gülleri serpmiş olması aşkının bir ifadesiydi.
''Leylâ! Benim için bu dünyadaki eşsiz güllerden daha değerlisin.''
''Günün birinde, fakir bir kız olarak bir prensi bu kadar seveceği aklımın kenarından bile geçmedi. Rüyamda görseydim inanmazdım.''
(1) Hâlel : Engel olmak
Tam o sırada harem odasının penceresinden Saffia Sultan bunları gördü. Kays'ın Leylâ'ya verdiği değeri görünce bayağı kıskandı. 'Leylâ ilerde oğlumu benden koparacak' diye yüz ifadesi tamamen değişti.
Leylâ bu güne kadar böyle bir mutluluk yaşamamıştı. Neşeli küçük çocuklar gibi sevinçle evine döndü. Annesi kızını oldukça neşeli gördü. Sanki bütün dünya onun oldu. Kızını güler yüzle karşıladı...
''Has bahçe nasıl bir şey? Hadi! Anlat bana!''
Bahçede gördüklerini ballandıra ballandıra anlatan Leylâ, yüzündeki ifade anlatılmayacak kadar mutlu görünüyordu.
''Bak kızım! Bu anlattıkların hepsi güzel şeylerdir. Ama bize göre değil. Umut insanı diri tutar. Umutsuzluk bazen beraberinde hüzün ve keder getirir. Gerçeği görmenin zamanı gelmedi mi?''
''Anne! Neden hep mutsuz olmaktan söz ediyorsun? Şu anda ne kadar mutlu olduğumu tahmin bile edemezsin. Ben daha çok gencim. Bir umudum olmalı. Biraz olsun iyimser düşünsen olmaz mı?''
''Galiba haklısın. Buna rağmen bir gün beni anlayacaksın.''
Leyla, bütün bir gece annesinin söylediklerini düşündü. 'Ya annemin dedikleri doğruysa o zaman ne olacaktı?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herkes Bir Bedel Ödeyecek (KITAP BITTI)
RomanceSevgi kelimesi hiç de yabancı değil bizlere... Bunu herkes çok iyi bilir. Hakkında çok şeyler yazıldı, söylendi... Duygularımı nasıl anlatabilirim diye, ben de bir kaç cümle içimden geldiği gibi ilave etmeden yapamadım. Sevgi, insan...