Zindan

460 25 0
                                    

       

Fakirhaneye getirilen ak saçlı dilenci Ameer, aklını yitirmiş, eli ayağı sakat  dilencilerin arasında kalmak istemiyordu. Kays'a baktı...     

      ''Öğrenmek istediğin veya merak ettiğin her şeyi anlatacağım bir öykünün içinde bulacaksın. Zamanın var mı?'' Kays:

      ''Zamanım var. Her halde çok ilginç olmalı.'' Dilenci gülümsedi...

      ''Babamla birlikte tahıl tüccarlığı yapıyorduk. O zaman yirmi dört yaşındaydım. Bu kasabanın en büyük konağında ailece yaşıyorduk. Sabahın ilk ışıkları etrafı aydınlatmış, eli silahlı üç muhafız ansızın konaktan içeri girdiklerinde elleri kılıcın kınındaydı. O anda ailece çok korktuk. Babam Kur'an okuyordu. Bunlar şahın adamlarıydı. Pek te iyi niyetli olmadıkları belliydi. Hiç bir zaman Şah'a karşı gelmemiştik. Bu güne kadar hiç bir kimseye kötülük yapmamıştık. Adını sonradan öğrendiğim El Nasser...

Çok kaba bir sesle ''Şah Abbas'ın emri! Kasabadaki buğday tüccarların ne kadar çuval dolusu buğdayları varsa hepsini toplayacağız.''

       ''Babam Ebu Suud, doğrudan yana lafını hiç esirgemeyen otoriter sert bir adamdı. Öfkesini çok iyi bildiğim için şimdi muhafıza gününü gösterecek diye içimden geçirdim. Olduğu yerden kalktı. Muhafızın önüne kadar gitti. Şimdi muhafızın yüzüne tokadı patlatacak diye bekledim. Ama beklediğim olmadı. Babam gayet sakin sesiyle...''

       ''Şah'ın emrini anladık ama hepsini almaya hakkınız yok. Bari bize bir iki çuval bırakın! Bir kaç aylık ihtiyacımızı karşılasın.'' Muhafız...

       ''Bize verilen emir bu! İtiraz eden olursa hapisle cezalandırılacak.''

       ''Gerçekten ilgimi çeken ilginç bir hikâye., insan bu kadar zalimlik yapar mı? Bari size bir çuval buğday bıraksalardı.'' Dilenci...

       ''Şah'ın ne zalim olduğunu biliyorduk ama bu kadarını değil.'' Kays, Şah'ın oğlu olduğu için babasını müdafaa etmek istedi...

       ''Şah, hem kendi ailesinin hem de halkın huzuru ve selameti için zalim gözüküyor olmasın?'' Dilenci...

       ''Hiç zannetmiyorum. Eğer sıkıldıysan ara vermemi ister misin?''

       ''Hayır! Seni dinliyorum. Lütfen devam et! Çok acı çekmiş olmalısın.''

       ''O zaman üç yaşındaki kızım hepimizden daha çok korkmuş ağlıyor, olan biteni anlamaya çalışıyordu. Tam bir aile faciasıydı. O günkü olay hala gözlerimin önünden gitmedi. Muhafız yaşlı babamı var gücüyle itti. Yere düştüğünü gördüğüm an hiçbir şey düşünmeden sofranın üstündeki bıçağı almak için eğildiğimde muhafızlar üzerime kapandı. Maksadım onları biraz korkutmaktı. Küçük kızımın gözü önünde gözlerimizi bağladıktan sonra bizi bilinmeyen bir yere götürdüler. Beni ve babamı ayrı ayrı zindana(1) attılar. Hapisten kaçmayalım diye demirden yapılmış kapıların önünde iri cüsseli adamlar tarafından korunuyordu. Şah'ın sayesinde ailemiz parçalandı. Bize yapılan bu bir zulümdü. O günden sonra babamı bir daha görmedim. Daha sonra öğrendim ki babam zindanda ölmüş. Bu zaman zarfında ne eşimi ne de kızımı gördüm. Bir gün aileme kavuşurum diye hep umutla bekledim.''

      ''Sonra ne oldu?''

      ''Zindanda çeşitli işkenceler görerek bir bedel ödedim. Nihayet on yıl sonra serbest bırakıldım. Hapisten çıkmış artık özgürdüm. Karanlığa alışkın olan gözlerimi güneşten dolayı bir müddet açamadım. Sanki yeni doğmuş bir bebek gibi yeni bir hayat beni bekliyordu. Gördüğün gibi aileme kavuşmak için bu özlemle yaşamayı başardım.''

Herkes Bir Bedel Ödeyecek (KITAP BITTI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin