Şah oğlunu gömdükten sonra saraya dönmek üzere Basra'dan ayrıldı. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra hüzünlü ve kederli olarak saraya geldi. Saffia Sultan kocasını hoş karşıladı. Oğlunu Şah ile birlikte görmeyince telaşlı telaşlı...
''Hani oğlumuzu beraber getirecektin? Yanında göremiyorum. Yoksa bulamadın mı? Başına bir felaket mi geldi.'' Şah:
''Oğlumu buldum. Fakat getiremedim. Sebebine gelince o kız yüzünden buraya gelmek istemedi. Orada gayet mutlu.''
Saffia Sultan kocasının yüzüne bakarak o an ki gülümseme yerine endişe ve üzüntü hakim oldu.
Şah Abbas, karısına birden gerçeği söyleyemedi. Hemen söylerse karısının kalbine inebilirdi. Onu da kaybetmek istemiyordu. En iyisi Abd-i El Melik hazretlerine gidip durumu anlatmalıyım. Zat münasip bir dille eşime durumu anlatsın diye düşündü.
Zat hazretlerine gitti. Oğlunun ölümü hakkında bilgi verdi. Zatın yüzündeki gülümseme birden kayboldu. Zat, ''Her nefis ölümü tadacaktır.'' Kur'an dan Âl-i İmrân suresi 3/185 ayetini okudu. Ardından...
''Başınız sağ olsun. Ben de bir evladım gibi Kays'ı severdim.'' Şah:
''Bi düşün. Oğlumu kendi ellerimle mezara gömdüm. Nasıl bir duygu, hissedebilir misin? Bundan daha büyük bir acı var mı?''
''Sizi anlamamak mümkün değil. Biliyorum ki acın çok büyük. Tıpkı bıçak yarası gibi acısı içinde hissedersin. Bu acı her geçen gün dışarı vurduğunda, daha çok derinde olduğunu ancak siz bilirsin. Babalar daha metanetli olurken anneler daha da hassastır. Bu en büyük acı da birbirinize destek olmalısınız! Aynı zamanda eşine karşı daha müşfik davranmalısın!'' Şah:
''Oğlum bir kız yüzünden beni ve annesini dinlemedi. Kızın peşinden Basra'ya kadar gitti de ne oldu? Tek varisim beni hayal kırıklığına uğrattı. Herkese rezil oldum. Ne itibarım nede onurum kaldı.'' Zat:
''Oğlunuzu en son gördüğümde evlilik çağındaydı. Neden sevdiği kız ile evlendirmedin?'' Şah, Zat'ın bu sorusuna karşı suskun kaldı...
''Oğlum âşık olduğu bir kız yüzünden değil de, bir düşman karşısında kahramanca ülkesi uğruna ölmesi ona şehitlik mertebesi vardı.'' Zat:
''O kaderi biz belirleyemeyiz. Basra halkı misafirperverdir. Oranın toprağı oğlunuzu misafir ettiğine göre onda da bir hikmet vardır.''
Bu konuşmalardan sonra Şah oğlu Kays'ın bu dünyadan göçtüğünü Saffia Sultan'a münasip bir dille anlatması için ricada bulundu. Zatı saraya davet etti. Melik hazretleri memnuniyetle kabul etti.
Zat hazretleri gün ortasında saraya geldiğini Şah'a bildirdiler. Şah onu kapıda karşıladı. Nedime, Saffia Sultan'ı oturma odasına aldı. Zatı karşısında görünce telaşlandı. Olduğu yerde dondu kaldı. Çünkü o gün zatı beklemiyordu. Hazırlıksız yakalanmıştı. Güler yüzle zatı karşıladı...
''Şah'ım! Zat hazretlerinin geleceğinden neden benim haberim olmadı? Ona daha iyi bir hizmet sunmak için bir şeyler hazırlardık. Beni Zat'a karşı mahcup ettin.''
''Bu güzel konuşmanızla en iyi şekilde beni ağırlamış oldunuz.''
Saffia Sultan ''Melik hazretleri habersiz geldiğine göre çok önemli olmalı'' diye canı sıkılmaya içi daralmaya başladı. Zat:
''Şah'ın size söyleyemediğini benim söylemem için ricada bulundu.''
Saffia Sultan birden bire aklı karıştı. Can kulağıyla onu dinlerken 'ne demek istiyor' diye merak etmeye başladı. Zat'ın konuşmasından bir anlam çıkarmaya çalışıyordu.
Zat önce Kur'an dan... ''Her canlı ölümü tadacaktır.'' 9/Ankebut sure 57' ayetini okudu. Saygıdan kusur etmeyen zat...
''Hepimiz bu dünyada birer faniyiz. Hayatın 'canlı' olduğu yerde de ölüm vardır. Ölüm tecelli edince elimizden ne gelir? Bizler buna mani olmamız mümkün değil. İyi insanlar geriye çok güzel anılar bırakır. Oğlunuz da bunlardan biriydi. Başınız sağ olsun. Bu acı haberi verdiğim için sizden özür diliyorum. Çok üzgünüm. İnşallah cennetin kapıları ona açıktır.'' Demesiyle sakin olan ortam bir anda değişti.
Saffia Sultan öyle bir çığlık attı ki, sarayda yankı yaptı. Sanki yer yerinden oynadı, saray başına yıkıldı. Ruhen çöktü. Biçareydi. Hayatta biricik oğlu vardı. Onu da kaybetmişti. Ağladıkça göz pınarları boşalan çukuru yeniden dolduruyordu. İçini dökecek teselli edecek birilerine ihtiyacı vardı. İnanılması çok güç olsa da onu teselli etmek hiç te kolay olmadı. Ancak zat dini açıdan nazikçe ona telkinde bulundu. ''Allah sabredenlerle beraberdir.'' Bakara 153 ayetini okudu. ''Sabır etmek büyük bir erdemliktir. Acınızı, üzüntünüzü paylaşmak ve Allah'tan size sabır dilemek için buradayım.'' Zat saraydan ayrılmadan önce...
''Üç günden fazla yas tutulmaz. Zira Allah nezdinde doğru değildir.''
''Şah'ım! Oğlumuzu neden buraya getirmedin? İçim çok yanıyor.''
''Oğlumuz kendi kaderiyle oraya gömüldü. Yapabileceğim hiç bir şey yoktu. Çölün sıcaklığında onu buraya nasıl getirebilirdim? Mezarının başındakiler ve Basra halkı ona Mecnun diyorlardı. Bir kız için bizi dinlemedi. Gurbet diyarında kimsesiz olarak Allah'ın rahmetine kavuştu.''
''Şah'ım! Demek ki Basra'nın toprağı oğlumuzu kendine doğru çekti. İkimiz de nasıl oldu da farkına varamadık. At yarışı bahanesiyle bizi inandırdı. Bağrımdan kopan bir parça gitti. İçim kan ağlıyor.''
''Sultan'ım! Ölümüm aklıma gelirdi de kendi ellerimle oğlumu mezara koyacağımı hiç aklıma gelmezdi. Gömülen yerde sadece iki mezar vardı. Biri Leylâ'nın ikincisi meğer oğlumuz Kays için kazılmıştı.''
Saffia Sultanın iki de bir gözleri doluyor. Gözlerine sığmayan göz yaşları yanaklardan aşağıya doğru süzülüyordu. Şah:
''İki gözümün nuru kadar oğlumu severdim. Bunu bana nasıl yaptı. Onurum itibarım hiç kalmadı. Nasıl öldüğünü soranlara ne diyeceğim? Haksız mıyım? Oğlumun hiç onuru yokmuş ki bir garip gibi öldü.''
''Sen oğlumuzu değil, hala kendi onurunu düşünüyorsun. Bu onurun yüzünden oğlumuzu kaybettik.''
''insanın en aciz olduğu anlar vardır. İşte o anı yaşadım. Oğlumu kendi elimle mezara koyarken herkes acıyarak bana bakıyordu.''
Şah ve Sultan'ın acıları çok büyüktü. Şah'ın oğlu için büyük hayalleri vardı. Evleneceği zaman yedi gün yedi gece düğün yapacaktı. Oysa bir ömür boyu karı koca yas tutacakları şimdiden belliydi. Şah:
Cihanda bana yar olmadı ki tahtım
Bu dünyada bana gülmedi bahtım
Kasabada üç gün yas tutuldu. Her üç günde Zeyd taziyeye geldi. Çok ama çok derinden onu etkilemiş üzüntü içindeydi. Bir kardeşi gibi sevdiği Kays'ı kaybetmişti. Develer kesildi. Ne kadar fakir varsa hiç kimseyi boş çevirmediler. Bol bol yemekler verildi. Hatim ve dualar yapıldı.
Kays çocukluk yıllarında annesine, okuldaki arkadaşı Zeyd'den söz etmiş, bir kaç kez onu saraya getirmişti. Saffia Sultan Zeyd'i oğlu gibi severdi. Şah, oğlunun sadık arkadaşı Zeyd'in güvenebilecek biri olması, kendi ve eşinin güvende olabileceğini düşünerek kendine en yakın muhafızlık görevini verdi. Kocası yerinde bir karar verdiğine sevinen Saffia Sultan arada bir Zeyd'i gördüğünde oğlu Kays'ı görmüş gibi az da olsa teselli olabileceğini düşündü.
-- Verdiğiniz yıldızlar için teşekkür.------------------------ Lütfen yorum yapınız!
Kitabın tüm hakları saklıdır.
![](https://img.wattpad.com/cover/74538569-288-k794113.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herkes Bir Bedel Ödeyecek (KITAP BITTI)
RomanceSevgi kelimesi hiç de yabancı değil bizlere... Bunu herkes çok iyi bilir. Hakkında çok şeyler yazıldı, söylendi... Duygularımı nasıl anlatabilirim diye, ben de bir kaç cümle içimden geldiği gibi ilave etmeden yapamadım. Sevgi, insan...