Muhafız Bin Nesib'in dışında kanlı savaşta hayatta kaldıkları için Allah'a şükrettiler. Bin Nesib kahramanca dövüşürken ölmesi onları derinden üzdü. Şah cenaze namazını kıldırdı. Onu oracıkta defnedip zaman kaybetmeden yola çıktılar. Çölün sıcaklığı, yoldaki büyük engebe ve küçük tümsekler ilerlemeyi yavaşlattığı gibi atları da yoruyordu. İster istemez zamanı uzatıyor bu da Şah'ın canını oldukça sıkıyordu. Şah bir an önce oğluna kavuşmak için gece ay ışığında bile kervanın yol almasını emretti. Hayvanlar ay ışığında tümseklerden aşağı doğru kaymaması için muhafızlar gerekli özeni gösterdiler. Ta ki gün ağarıncaya kadar. Basra'ya yakın küçük su kuyusuna vardıklarında henüz güneşin ışıkları göz alıyordu. Kuyuya doğru koştular. Haksız da değillerdi. Kervan çok yorgundu. Dinlenmeye ve suya ihtiyaçları vardı. Daha güneşin rengi sarıya dönmeden Şah Abbas'ın emriyle yola koyuldular. Basra'ya vardıklarında akşam ezanı okunuyordu. Herkes derin bir nefes aldı. Şah'a baş kaldıran asilerin yüzünden bir haftalık yolculuk on güne çıkmış oldu. Basra'nın en büyük kervansarayında konakladılar. Yola çıktıkları günden beri ağızlarına sıcak bir yemek girmemişti. Büyük bir iştahla karınlarını doyurdular. Şah:
''Bu gece herkes dinlensin! Hayvanların bakımını unutmayın! Yarın ilk işiniz oğlum Kays'ı bulun! Rahat bir uyku için odanıza geçin!''
Adamlar akşam yemeğinden sonra üçer kişilik odalara çekildiler.
Şah yola çıkmadan önce Saffia Sultan, Leylâ'nın babasının adı Ameer Sarwar olduğunu söylemişti. Şah, Ameer'ı zaten tanıyordu. ''Adamlarım en kısa zamanda onu bulurlarsa işimiz daha kolaylaşır'' diye düşündü. Adamları aldığı emir üzerine ertesi gün Ameer'ı pazar ve hanlarda aramaya başladılar. Muhafızlardan iki kişi Haşmet hana geldi. Hanın sahibi onları kibarca karşıladı. Adamlardan biri...
''Leylâ'nın babası Ameer Sarwar denen bir adamı arıyoruz.''
''Ameer, hanımı ve kızıyla birlikte iki gün önce buradan ayrıldı.
Nereye gideceklerini bana söylemediler. Buranın zenginlerinden ipek kumaş tüccarı İbn-i Selâm, Ameer'ın ile bacanak olur. Ancak size o yardımcı olabilir. Pazarda içinde dükkanı var. Yerini kimden sorarsanız size gösterirler.'' Adamlar gittikten sonra hancı derin bir nefes aldı.
Adamlar, hancının tarif ettiği yeri çok kolay buldular ama İbn-i Selâm yerinde yoktu. Adamlar durumu Şah'a bildirdiler. Daha sonra Şah ile birlikte İbn-i Selâm'ın dükkânına geldiler. İbn-i Selâm onları kalabalık bir şekilde görünce bayağı korktu. Neye uğradığını şaşırdı. Şah Abbas her zaman ki gibi otoriter sesiyle...
''İbn-i Selâm sen misin?''
''Evet! Benim.''
''Ameer denen bir adamı arıyoruz.''
İbn-i Selâm Ameer'ın adını duyunca oldukça huzursuz oldu. ''Benimle ne ilgisi var'' diye lafın sonunu merak etti.
''Ameer benim bacanağım olur. Bir kaç gün önce maaile bizdelerdi. İki gün önce öğlene doğru evimden ayrıldılar. Nereye gideceklerini bize söylemedikleri için bilmiyorum.''
''Aslında oğlum Kays'ı arıyorum. Buraya geldiğini öğrendim.''
''Oğlunuz Kays hakkında hiç bir bilgim yok. Burada en büyük ipek tüccar benim. Bu isimle bana gelen bir iki müşterim var. Fakat bunlar yaşlı başlı insanlardır.''
''Ben Şah Abbas! Beni tanıman gerekirdi. Bundan uzun yıllar önce tahıl tüccarlığını yapan Ameer'dan tahıl, hurma satın alırdım.''
İbn-i Selâm birden afalladı. Nezaket icabı eğilerek Şah'ın elini öptü. Şah, zalim ve acımasızın biri olduğunu çok iyi biliyordu. Elinden gelse Şah'ı bir bardak suda boğardı. Bozuntuya vermeden Şah'a...
''Şah'ım hoş geldiniz! Size nasıl yardımcı olabilirim?''
''Oğlum on sekiz yaşında sağ dudağının üstünde küçük siyah bir ben var. Ameer'ın kızı Leylâ'ya âşık olmuş, peşinden buraya geldiğini öğrendim. Oğlumu buluncaya kadar buradan kalacağım.''
İbn-i Selâm, ''Şah'ın oğlu Kays, Leylâ'yı ne kadar seviyormuş ki arkasından buralara kadar gelmiş. Oysa ben de onunla evlenecektim.'' Bu yüzden canı sıkıldı. Şah'a karşı saygısızlık olmasın diye kibarca...
''Şah'ımızı konağımda hizmet etmek bizi şereflendirir.''
''Kervansarayda kalıyorum. Bu teklifin hoşuma gitti. Oğlum hakkında en kısa zamanda bana haber getirirsen beni memnun edersin.''
Aslında Şah'a minnettardı. ''Şah, iyi ki Ameer'ı zindana atmış yoksa bir ömür boyu çalışsaydım bugünkü zenginliği elde edemezdim.''
----------------------------------------------------------------------------------
Kitabın tüm hakları saklıdır. --------------- Lütfen yorum yapınız!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herkes Bir Bedel Ödeyecek (KITAP BITTI)
RomanceSevgi kelimesi hiç de yabancı değil bizlere... Bunu herkes çok iyi bilir. Hakkında çok şeyler yazıldı, söylendi... Duygularımı nasıl anlatabilirim diye, ben de bir kaç cümle içimden geldiği gibi ilave etmeden yapamadım. Sevgi, insan...