Mecnun, Leylâ'nın mezarı Issız tepede olduğunu bilmiyordu. Tek bildiği bir an önce Leylâ'nın mezarını görmek, toprağına dokunup hasret gidermekti. Daha Issız tepeye varmadan yorulduğunu hissetti. Ameer da yorulmuştu...
''Az kaldı. Biraz dinlendikten sonra devam ederiz.''
''Leylâ'nın mezarına varmak için sabırsızlanıyorum.''
Kays, nefes nefese kalsa da tırmanmayı göze aldı. Can evinden vurulmuş üzgün ve çaresizdi. İçinden geldiği gibi sıraladı...
Âşık isen meyletme tahtı sarayı
Gönülden çıkmaz sevdikçe yarı
Sen demeden balı yaparken arı
Kara toprak almış bağrına yarı
Mecnun Issız tepenin sonuna doğru zar zor tırmandı. Takati kesilmiş, nefes nefese Leylâ'nın mezarı başına geldi. Ameer:
''İşte! Kızım Leylâ burada yatıyor. Şimdi bana inandın mı?''
Fatiha okuduktan sonra ikisi de bir müddet sessiz kaldılar. Çok üzgün oldukları yüzlerinden belliydi. Mecnun üstüne su dökülmüş mezarın toprağını düzeltti. Gözyaşını silmeye o gücü kendinde bulamıyordu...
''Burası bir mezarlık değil ki, Leylâ bu Issız tepeye neden gömüldü? Onun bir mezarlıkta olması gerekmez miydi? Bir anlamı olmalı'' diye Ameer'a sordu...
''O burayı çok sevdiğini, burada bir evinin olmasını arzu ettiği için onu buraya defnettik.''
''Demek ki oda benim gibi düşünüyordu. Ben de burayı çok sevdim. Söylersem inanmazsın. Sarayda yaşamaktansa burayı tercih ederim.''
Ruhunun derinliğine kadar inen Leylâ'nın acısı, artık son bulmalıydı.
Dün gece rüyasında, Leylâ... 'Kays beni özlediğini ve bu yüzden çok acı çektiğini biliyorum. Daha fazla acı çekmeni istemiyorum.'
Mecnun, mezarın başında ellerini gök yüzüne doğru açtı. İçtenlikle 'Allah'ım! Leylâ şu fani dünyada vuslata(1) erdi. Huzura kavuştu. Ya ben? Bu canımın ne hasrete nede acıya katlanacak kadar gücü kalmadı. Bana da merhamet eyle! Bu emanetini al!' diye sesli dua etti. Ameer, 'bu ne diyor? Bu nasıl bir dua?' Şaşkınlığı geçince 'haydi gidelim' diye Mecnun'a seslendi. Mecnun hiçbir şey duymuyordu. Sanki kanı damardan çekilmiş, dizlerinin bağı çözülmüştü. İçindeki bu acıya kalbi daha fazla dayanamadı. Mezarının başında yığıldı kaldı. Bir daha kalkmamak üzere öylece kala kaldı. Artık nefes almıyordu. O da hakkın rahmetine kavuşmuş sevdiği Leylâ gibi acıları bitmiş ruhu da huzura ermişti.
Annesi Saffia Sultan hasta yatakta yatıyordu. Bir anne iç güdüsüyle birden yataktan fırladı. Sanki içinden bir şey koptuğunu hissetti. O sırada burnunun kemiği sızladı. Öyle bir bağırdı ki bütün hizmetçi ve nedimeler odasına koştular. Onu sakinleştirmek mümkün olmadı. Kays'ın güvercini de durduğu yerden sıçrayarak korkudan kanatlarını açtı. Mecnun'un ölüm haberi Basra'ya çok çabuk ulaştı. Bir çığırtkan(2) sürekli olarak 'Mecnun' ölmüş. Cenazesi bugün ikindi namazından sonra kalkacak. Cenaze Issız tepede defnedilecek' diye avazı çıktığı kadar bağırıyor, arkasından kendi kendine konuşan delinin biri de 'ölü ölmüş' diye durmadan tekrarlıyordu. Muzip çocuğun biri delinin arkasından mintanını çekti. Deli sinirlenince sol elinin baş parmağı ile işaret parmağının arasında ki yumuşak etini ısırarak sağ eliyle yerden aldığı taşı çocuğa fırlattı. 'Ölü ölmüş' diye tekrar çığırtkanın peşine takıldı.' Mecnun'un cenazesi bugün ikindi namazından sonra kalkacak.' Bu duyuruya herkes gibi Şah ve adamları da çığırtkanın sesine kulak verdi. Şah, 'demek ki bir mecnun ölse ona da saygı gösteriyorlar' dedi. Şah da merak etti. Basra halkı gibi giyindi. Dışarı çıkınca ne görsün yaşlı, genç erkekler evden çıkıp kafileler halinde sessizce tepeye doğru gidiyorlardı. Mecnun'a taş atan ve atmak istemeyen çocuklar bile bu kafileye katıldılar. Şah'ın merakı gittikçe arttı. İlk aklına gelen ibn-i Selâm'ın dükkanına uğrayıp ondan bilgi almaktı. İki adamıyla dükkana vardığında İbn-i Selâm'ın oğlu Azim, üzgün ve düşünceliydi. Şah:
(1)Vuslat : Tanrıya kavuşmak
(2) Çığırtkan : Bir olayı, bir haberi yüksek sesle duyuran kimse
''Bugün İbn-i Selam ile görüşecektim.''
''Ben oğluyum. Dün akşam Ameer'ın kızı Leylâ, bugün de etrafta başıboş dolaşan Mecnun adında garip bir genç vefat etmiş, bende onun cenazesine gitmek için babamı bekliyorum.''
Ameer'ın adı geçince Şah durumu hemen kavradı. 'Oğlumun sevdiği bu kız, Ameer'ın kızı Leylâ olmalı.' Şah adamlarına...
''Bu cenaze benim ilgimi çekti. Biz de mezarlığa gidelim!''
Şah, nereden bilebilirdi ki biricik oğlunu kendi elleriyle Issız tepede defnedecek, bir ömür boyu oğlunun ölüm acısı içinde yer edecekti.
Basra'nın halkı cenaze için çok hassas davranırdı. Hele garip bir Mecnun olursa. İnsanlar kasabadan akın akın Issız tepeye doğru gittiklerini gören Şah'ın merakı daha da artmaya başladı. Adamlarıyla birlikte halkın arasına katıldı. Issız tepeye geldikleri vakit yeni defnedilmiş bir mezar gördü. Yanında açık bir mezar hazır bekliyordu. Gelenlerden biri merakından sordu...
''Bu mezar kimin için kazıldı?''
Başında beyaz sarıklı orta yaşlı adamın biri...
''Adının Mecnun olduğunu söylüyorlar. Kimse bu genci tanımıyor. Az ilerde mezarlık varken garip olduğu için mi onu buraya gömüyorlar?'' Diğer bir adam...
''Şu garip genç adama ben de üzüldüm. Demek ki garip her yerde gariptir. Vatanı olmaz derler. Bu mezar onun vatanı olacak.''
Mecnun kimseden ne para, ne de bir şey istemezdi. Onurlu ve kendi halinde zavallı bir adamdı. Hiç bir cenazede bu güne kadar böyle bir mahşeri kalabalık görülmedi. Sanki bütün kasaba halkı Mecnun'a son görevlerini yapmak için buraya gelmişti.
Hancı Emin Eshad Mecnun'un ölümünü duymuştu. Abdest alırken hanımı Kerima'yı görünce ağlamaya başladı...
''Emin! Neden ağlıyorsun?''
''Oğlumuz Mecnun vefat etmiş'' deyince Kerima gözyaşlarına hakim olamadı. Emin Eshad bir an önce cenaze namazına yetişmek için koşar adımlarla acele ediyor bir yandan da akan göz yaşını siliyordu.
Karşı köyden omuzlar üstünde iki uzun sırık arasında beyaz örtü içinde bir mevta yeni kazılan mezara doğru geliyordu. En önde sağ omuzu ile mevtayı taşıyanlardan biri de Ameer'dı. Minnettar olduğu bu genç adamın son yolculuğunda göz yaşlarıyla şükran borcunu ödüyordu. Mevtanın arkasında uzunca bir kuyruk vardı. Leylâ'nın yanındaki açık mezarın yanı başına geldiler. Ortada sessizlik hâkimdi.
-----------------------------------------------------------------------------------
Kitabın tüm hakları saklıdır. --------------- Lütfen yorum yapınız!
![](https://img.wattpad.com/cover/74538569-288-k794113.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herkes Bir Bedel Ödeyecek (KITAP BITTI)
RomansaSevgi kelimesi hiç de yabancı değil bizlere... Bunu herkes çok iyi bilir. Hakkında çok şeyler yazıldı, söylendi... Duygularımı nasıl anlatabilirim diye, ben de bir kaç cümle içimden geldiği gibi ilave etmeden yapamadım. Sevgi, insan...