Kocam Olacak Adam

362 22 4
                                    


       O gece Nadima ile Ameer konakta misafir kaldılar. Sabah kahvaltısında İbn-i Selâm yoktu. Konaktan erken ayrılmıştı. Nesrina:

      ''Leylâ! Ailemiz hakkında annen ve babanla özel olarak çok önemli konuşmam gerekiyor.'' Leylâ durumu hemen kavradı. Odasına çekildi.

Nedime Nazife el pençe ayakta durmuş hanımından emir bekliyordu...

      ''Nazife! Bize üç tane kahve yap! Hemen! Orta şekerli olsun!''

Nesrina ''çok önemli'' dediği neydi diye kız kardeşi ve eniştesi Ameer da merak etti. Kahve içmek için misafir odasına geçtiler. Koltukların örtüleri göz alıcı ince altın simlerle işlenmişti. Koltuğa oturmak için tereddüt ettiklerini gören Nesrina, oturmalarını işaret etti. Nesrina:

      ''Kocam evlenmek istiyor.'' Nadima:

      ''Sen daha genç ve güzelsin. Hasta yatalak da değilsin.''

       ''Bildiğiniz gibi değil. Onun için sizinle yalnız konuşmak istedim. Leylâ bu konağa köle olarak geldi.'' Ameer:

      ''Allah'ım! Demek ki kızım Leylâ köle olarak satıldı.''

      ''Lafımı kesmezsen daha rahat anlatacağım. Benim de sizin gibi başka üzüntü ve sıkıntılarım var. Kocam daha sonra 'köleyi kendime cariye yapacağım' diye tutturdu. Ben de karşı çıktım. Ama nasıl mani olabilirdim. Ta ki Ameer pazarda hizmetkarım Saced'in sepetine altın broşu koyuncaya kadar Leylâ yeğenim olduğunu bilmiyordum.''

''Yani! Demek istiyorsun ki kızım Leylâ?''

Nesrina Ameer'ın lafını yarıda keserek. Sözüne devam etti...

      ''Kocam olacak adam, yeğenim yani kızınız Leylâ ile bu yakında evlenecek. Gelinlik dikildi bile. Şimdi de düğün hazırlığı yapılıyor.''

Ameer ve Nadima şaşkın ve çaresiz olarak Nesrina'yı can kulağı ile dinliyorlardı. Söz konusu Leylâ olunca yüz ifadeleri değişti. Ameer:

      ''Biz ailece bir araya geldik mutlu olacağız derken başımıza gelenler yetmiyormuş gibi bir de senin üstüne kızım kuma gelecek, olacak şey değil. Yarabbi! Günahımız neydi ki bunlar başımıza geldi? Nadima:

       ''Yeteri kadar dert yükünü taşıdım. Artık taşıyacak kadar güçlü değilim. Sanki bu dünyanın bütün kahrını ben taşıyorum. Ölseydim de bunları duymasaydım.'' 

       ''Abla! Hemen gerilmeyin! Daha zamanımız var. Leylâ zaten hasta, kocamı biraz daha oyalayabilirim. Daha yeni buraya geldiniz. Bir kaç gün daha dinlenin. Kesin kararımızı vermeden önce iyice düşünmeliyiz.''

Aslında Nesrina daha önceden kararını vermişti. Leylâ'yı bu konakta daha fazla tutamazdı. Onu kısa zamanda konaktan hatta Basra'dan uzaklaştırmak için fırsat ayağına gelmişti. ''Ailesi burada olduğuna göre bir daha da bu fırsatı elde edemem. Yarabbi sen büyüksün. Beni bu durumda muvaffak eyle'' diye içinden dua etti. Bir kaç gün sonra kız kardeşi Nadima ile oturma odasında kahve içiyorlardı. Nesrina:

      ''Kusuruma bakmayın artık sizi burada daha fazla tutamam. Çünkü Leylâ geldiği günden beri huzurum kaçtı. Bu sorun çözülünceye kadar bize yakın bir köyde kızım Azima'ya misafir olun!'' Ameer:

      ''Akraba olduğumuz halde size huzur veremedik. Sizi üzdüğümüzden dolayı bizim kusurumuza bakmayın. Handa da kalabiliriz.''

       ''Asla sizin handa kalmanıza gönlüm elvermez. Kızım Azima oldukça misafirperverdir. Hepimizin selameti için siz de kusuruma bakmayın!''

Leylâ özgürdü. Bu günden itibaren konakta kalamazdı. Bir an önce buradan gitmeye karar verdiler. Nesrina ''bu evlilik asla olmayacak'' dediğinde herkes derin bir nefes aldı. Nesrina:

      ''Saced,  köyün yolunu biliyor. Sizi köye o götürecek.'' Ameer:

      ''Hancı ve karısına teşekkür etmemiz için hana uğradıktan sonra köye gidebiliriz.''

Bu önemli konuşma kendi hakkında olduğunu tahmin eden Leylâ, içeri girdiği gibi teyzesine sarıldı. Teyzesi de bir anne şefkatiyle onu öptü. Herkes duygulandı. Nadima, ''hasret ne kadar büyük bir özlem ki şimdi daha iyi anlıyorum'' diyerek gözyaşlarına hâkim olamadı.

       ''Teyze! Beni bugün pazara götürür müsün?

Teyzesi, onların bugün konaktan ayrılmalarını söylemesine rağmen yeğeni hasta olduğu için üzülmesini istemiyordu. Aslında Leylâ'nın ne demek istediğini anlamıştı.

       ''Neden olmasın? Birlikte gider taze nefis susamlı simit yeriz.''

Aslında Leylâ'nın pazara gidecek hali yoktu. Buradan gitmeden önce fırında gördüğü zavallı genç adamı son bir defa görmek istiyordu. Bu genç adamı sevgili Kays'a benzettiği için içi sızlıyor, şöyle düşünüyordu... 'Sevgili Kays acı çekmemeli.' Sevilen kişiye acı çektirmek ona göre çok yanlıştı. Bir türlü kabullenemiyordu.

  ---------------------------------------------------------------------------------

Kitabın tüm hakları saklıdır. --------------- Lütfen yorum yapınız!

Herkes Bir Bedel Ödeyecek (KITAP BITTI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin