Grei bugünlerde keyifsizdi. Yaklaşan sınavdan mı yoksa kendisine yönelen beklentileri karşılayamayacağından korktuğundan mı sıkkındı canı? Ya da Betsy'den ayrılmak zorunda kalacağından mı? Uzun zamandan beri tanıdığı arkadaşı Betsy, yedi koca yılın sonunda sevgilisi olmuştu. Henüz yeni başlamışlardı ilişkilerine bir yıl bile dolmamıştı; zaman çabuk geçmişti geçmesine ancak ilişkileri hala taze, birliktelikleri hala özlem doluydu.
Betsy Grei ile bir şeyler yapmaktan hep mutlu olurdu, onun yanında nerede olursa olsun hayatta hissettiğini söylerdi hep. Bugün de müzenin ortasında beyaz T-shirt'ünün üzerine dökülen kızıl saçlarıyla, Grei'in koluna sıkı sıkıya sarılmış halde ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle; " hayatta hissediyordu." İçten içe teşekkür ediyordu kaderine her gülüşünde. Çünkü Grei hayatında tanıdığı en muhteşem adamdı. Arkadaşı olduğu yedi yıl boyunca bu yüzden hep hayranlık duymuştu ona. Uzun boylu ve kalıplı bir yapısı vardı vücudunun, kafası vücuduna uyum sağlayacak kadar büyük, saçları siyah olsa da sakalları turuncu, siyah, sarı ve beyaz renklerinin karmasıydı. Yeşil gözleri kalın ve biçimli kaşlarının altından bazen tam rengini alır, bazense solardı. Sol gözünün altındaki beni 7 yıl boyunca fark etmemişti Betsy gözlerine odaklanmaktan Grei'in ve hatta bir keresinde şöyle demişti '' Daha önce hiç ruh haline uyum sağlayan bir göz görmemiştim. '' Çünkü her ne kadar garip gelse de gözler ruhun enerjisini yansıtabilirdi ve bu durum Grei'in gözlerinde nedense daha bir belliydi.
Betsy ondaki bu suskunluğu gözlerinden anlamış olsa gerek ki konuyu gözlerinden açtı:
- Yine soluklaştı sevgilimin gözleri. Ne oldu anlat bakalım
- Arada kaldım.
- Nasıl yani?
-Sınav mevzusu işte, kazanamazsam herkesin beklentilerini boşa çıkarmış olacağım, hele böyle bir zamanda ama kazanırsam da senden ayrı kalmak zorunda kalacağım hele böyle bir zamanda!
-Nesi varmış zamanın?
Grei köprünün korkuluklarına dayadı sırtını, dirseklerini ise çoktan koymuştu bu eski, taştan sütunların üzerine uzaklara bakarak bir iç çekti ve devam etti:
-Ülkenin hali ortada, son yüz yıldır bu tabletin önünde mumlar yakıp ŞAMAN'ı bekliyoruz ve Tanrı biliyor ki şu an her zamankinden çok ihtiyacımız var O'na. Şimdi gitmezsem ve ülkeme yardım etmezsem nasıl bir insan olurum. Bir de seninle olan durumumuz var daha yeni başlamışken nasıl seni bırakıp giderim?
-E bırakmayacaksın ki beni üç ayda bir gün iznin olmayacak mı senin?
-Olacak ama bir gün.
-Yetmez ama olsun. Ben seni beklerim...
Bu sözler Grei'in yüreğine su serpmişti, Betsy'nin doğasını bilmesine rağmen gerçekten bekleyebileceğine inanmıştı ya da diğer olasılığı düşünmekten kaçınmıştı. İnsanın doğasında vardı bu; " İnsan umudunun kuklasıydı. " Taş Tabletin önünde Betsy'nin elini bıraktı ve tablete doğru bir adım öne çıktı.Bu tablet 500 yıl önce ilk lonca tarafından Efsun ile yaratılmış, 3 tabuyu belirten ve Şaman'ın gelişini müjdeleyen bir anıt, bir belgeydi. Bir adım daha attı veavuçlarını yüzünün önünde birleştirip gözlerini kapadı. İşte o anda bir şeyin farkına vardı. Gözleri kapalıyken dahi okuyabiliyordu anıtı, harflerin üzerindeki Efsun izlerini ve sıkıştırılma disiplinlerini tamamen anlıyor gibiydi sanki bir suç işlemek üzereymiş gibi korktu ve açtı hemen gözlerini. Betsy'nin elinden tutup uzaklaştı hemen; ne olduğunu merak etse de nedenini sormadı Betsy. İç güdülerine güvenirdi çünkü, Grei'in korkusunu bastırmak için ellerini sıktı sadece. İyi geliyordu elleri, kocamandı, kayboluyordu insan içinde...