Grei içinden gelen sarılma isteğine karşı koyamamıştı. Gözlerinin gördüklerine güvenemeyecek kadar çok şey görmüştü çünkü; koşup sarılmalıydı, dokunmalıydı, koklamalıydı. Daha çok duyuya ihtiyacı vardı ne olursa olsun sonucunu önemsemiyordu. Net asla onun düşmanı olamazdı. Ona doğru koşmaya başladı. Netero her ne kadar duygusuzu oynasa da hayatında bu güne dek arkadaşı olarak gördüğü tek bir kişi olmuştu; ve o kişi şu anda kendisine sarılmak için var gücüyle koşuyordu. Onu öldürebilir miydi? Şu anda hiç bir şeyden haberdar değildi ancak deneyecekti...
Ellerinden birisini ardında saklayarak Kaptan Gibs'i havada vurduğu tekniğin aynısını başlattı. Bir Enton Chisai ile yakın mesafeden vurulursa karşısındaki insan Şaman dahi olsa hiç bir şansı olmayacaktı. Tekniğin şiddetini arttırdı; Grei'in kendisine ulaşmasına sekiz ya da on adım kadar kalmıştı ki tam ortalarında ikisini de şoka uğratacak kadar hızlı bir şekilde iki insan belirdi.
Bunlardan biri Malikah'tı, ancak gözleri bembeyazdı ve vücudu kaskatı kesilmişti. Yanındaki kişi ise Üstad Tilda'nın ta kendisiydi, Malikah'ı bir kedi gibi boynundan tutuyor ayakta kalmasını efsunla sağlıyor kanını bükerek ona her istediğini yaptırıyordu. Bu sayede Maddesel değişim yaparak Grei'in her zaman cebinde bir kaç tane bulundurduğu malikah'ın Aurasını taşıyan taşlarşla yer değiştirmişti. Grei aniden durdu. " Neler oluyor Üstad Tilda? " dedi endişeli bir şekilde.
Üstad Tilda yüzüne galip bir gülümseme yerleştirerek konuşmaya başladı " Hoş geldiniz Efendim Erwin. Sizi bu asalağın içinden çıkaracağız biraz sabredin. " diyerek Grei'e üst seviye bir efsun yolladı. Ateşten oluşan bu mühür göz açıp kapayıncaya kadar Grei'in göğsüne yerleşti ve yanmaya başladı. Bu sırada Netero'nun ve Kairu'nun saldırılarına da cevap veren Üstad Tilda Grei'in içindeki bütün Aura'yı bağlamıştı. Artık onu alıp savaş alanından uzaklaşmanın zamanının geldiğini düşünerek yanına ilerledi. Grei olanların farkındaydı ancak hiç bir şey yapamıyordu. Bu durumda olmaktan nefret ediyordu. Saçlarına yıldızlar düşen kız, Malikah esir düşmüştü ve muhtemelen canı yanıyordu. Kendi durumu bir noktaya kadar kabul edebilirdi elbette ancak Malikah'a zarar gelmesine göz yumamazdı.
Duyguların ruhunu güçlendireceğini biliyordu. Efsundan güçlü bir etkiyle çalıştıklarını ise daha beş dakika önce keşfetmişti ancak bu kadar kısa sürede bir deneme yapmak zorunda kalacağı aklının ucundan bile geçmemişti. Üstad Tilda'nın kendisine dokunmasına üç adım kalmıştı. Gözlerini kapatıp Malikah'la yaptıkları kaçamakları düşünmeye başladı. Yıldızlı gecelerde dizlerine yatırdığı başını, hiç yoktan huzur yaratan o saçlarını okşadığı akşamları hatırladı. Sevgisine odaklandı, sevgisine odaklanıp büyütmeye başladı, kötü duygularına bir gem vurup sadece olumlu hislerini güçlendiriyordu. Endişesi her ne kadar büyük de olsa şu an sadece olumlu olanların yardımı dokunabilir gibi geliyordu ona; olumsuz duyguları kullanmanın Erwin'deki etkisini yeterince görmüştü, kendisi de aynı hataya düşmeyecekti. Ellerini yumruk yapabildi zar zor; Üstad Tilda artık iki adım uzağındaydı.
İçindeki bütün duyguları serbest bırakarak etrafına inanılmaz kuvvetli bir enerji dalgası yaydı. Bu enerji o kadar saftı ki cennetin bir köşesinden damlıyor hissi yaratmıştı kalabalıkta. Arkadaşlarının ve kötü niyet beslemeyenlerin ruhlarını beslemiş, kana susamış olanların ve düşmanlarının ruhlarını baskılamış, ezici bir üstünlük altında ezmişti. Bu yüzden olsa gerek Yami mensubu kana susamış askerlerden bazıları baskıyı kaldıramayıp bayılmıştı. Mührün kaybolmasının ardından Üstad tilda'ya saldırmak için hazırlanırken zaman birden hızlandı ve mührü bozmasına rağmen Üstad Tilda Grei'in omuzuna dokunmuştu bile.
Son yaptığı efsun Üstad Tilda'ya pahalıya mal olmuştu. Zamanı değiştirmek insanlara özgü bir durum değildi ve iki saniye hızlandırmak bile Onun neredeyse bütün hayat enerjisine mal olmuştu. Bütün saçları beyazlamış; derisinin tamamı yaşlanmıştı. İki saniye içerisinde kırlarından altmışlarına yaşlanmıştı. Ancak Grei'i mahzen'e götürmeyi başarmıştı, elbetteki Erwin onu bir şekilde mükafatlandıracaktı...
