Rehineleri fark eden Candis'ti elbette ancak ilk anda arkadaşı Meilin'i fark edememişti; ağlamaya başlaması ve komutanına sarılması da bu yüzdendi. O kadar yakınlaşamamışlardı henüz, komutanını yeterince tanımıyordu ancak kesin olarak bir bağa ihtiyacı vardı. Onu bu delilikten kurtaracak herhangi bir bağa...
Üstad Tilda Gai'ye cevap olarak " Kalkanı kaldırırsak bir kaç askeri kurtarmak için yüzlercesini feda etmiş olacağız böyle bir şey düşünülemez bile! Devam et! Onlar yakalandıkları an öldüler..." dedi; ancak Grei'i kontrol etmek için başını çevirdiğinde sözüne devam edemeden öylece kala kaldı. Grei yerinde yoktu.
Kontrol etmek için başını bir kez daha rehine askerlerin bulunduğu alana çevirerek Grei'i aradı; oradaydı Grei, iki askerin omuzlarına dokunmuş diğerlerine ise aurasını görünür hale getirerek temas ederek bir saniyeden çok daha kısa bir süre oradaydı. Sonrasında askerler ve Grei birden bire ortadan kayboldu. Bu Maddesel Değişimdi; askerlere dokunarak, ulaşamadıklarına aurasıyla dokunarak onları kedine bir bütün olarak kabul ettirmişti doğaya ve bulunduğu alandaki çakıl taşlarıyla değiştirmişti kendisini, kendisiyle birlikte rehineleri. Hem rehineleri kurtarması hem de kalkanı yerinde tutması Hükumet askerlerinin gözünden kaçmamıştı. Her biri güler yüzlerle sevinç naraları atmaya başlamıştı Meilin'e sarılan Candis arkadaşına kavuştuğu için çok ama çok mutlu bir şekilde ağlamaktaydı, ancak bu kez ne korkudan ne de endişeden idi ağlaması; saf neşe ve sevincin biriken duyguları göz yaşlarına sarmalamasıydı olan. Grei'e bakarak " Teşekkür ederim." dercesine oynattı dudaklarını Meilin'in omzunun üzerinden.
Malikah şaşkınlığının yanı sıra bir o kadar da sevinmişti biraz önce olanlara. O kadar ısrar etmesine rağmen Onun efsununu yapmamıştı çünkü Grei; " Öğrenirsem seni bu kadar sık göremem." derken de yalan söylemişti belli ki. Ortaya çıkan bu bilginin ışığında Grei'e bakan Malikah Onun gözlerinin de kendisini aradığını fark etmiş olsa ki elini kaldırdı ve Grei onu fark ettiği anda kafasını aşağı yukarı sallayarak daha sonra görüşeceklerinin sinyalini verdi. Rehineler kurtarılmıştı, askerler güvendeydi, kalkanları ve güvenleri olması gereken yerdeydi. Şimdi karşı saldırı zamanıydı.
...
Genma durumun vehametini cephedeki askerlerin kafasında dolaştığı için çoktan anlamış ve Gallier'e iletmişti. Gallier geri çekilerek kalkan bozulana kadar bekleme emri verdi. "Kimse o büyüklükte bir kalkanı 1 saatten fazla tutamaz." demişti Gallier'e. Yami'nin bekleyişi kısa sürecekti. Şimdi tek yapmaları gereken savunma için Gai'ye güvenmekti; Gai'nin işi bittiğinde sahneyi Netero ve Buzzer'a yani Yami'nin Nihai saldırı ekibi olan Yok edici ile Katledici'ye bırakacaktı. Netero bu durumda yapacakları saldırıların kalkan döneceğinden eminmiş gibi oturup meditasyon yapmaya başlamıştı. Cephenin oldukça gerisinde güvenli bir alanda başında nöbet tutan askerlere aldırmadan aurasını toplamaya ve arttırmaya çalışıyordu.
...
Kalkanın sabit olması Hükumet ordusunun tek ve en büyük dezavantajıydı; uzun mesafeli efsunların menzilinden çıkan Yami Kalkanı yaratan efsuncunun gücünün tükenmesini bekliyor hükumet askerleri ise kaçınılmaz sona yaklaştıklarını düşünerek endişeden kendi aralarında tartışmalar ve kavgalar başlatıyorlardı. Maddesel değişimin yanında Kalkanı saatlerdir yerinde tutan Grei'in çoktan tüm aurasını tüketip bayılması gerekiyordu; ancak 3 saatin sonunda Grei terlememişti bile. Şaman aurasının yanı sıra kendi aurası da çok güçlü olduğu için bir saat daha tutabilecek yeterliliğe sahipti Grei. Bu bile Yami'nin, özellikle Gallier'in ona ilgi duymasına ve " Devasa bir aurası olmalı, İlerde general olup başımıza bela olur, kafasını istiyorum. " demesine neden olmuştu. Daha şaman olduğu ortaya çıkmadan bir tehdit olarak görülmeye başlayan Grei'in bir şeyler yapmasının zamanı gelmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/29680566-288-k14843.jpg)