Windora'nın ele geçirilmesin üzerinden iki hafta, Grei'in Yami tarafından kaçırılmasının üzerinden ise bir hafta geçmişti. Hükumet şehri güven altına aldıktan sonra Kairu, Sina, Aoda, Leia ve Candis çoktan karargah'a çağırılmış, Şaman hakkında sorguya alınmışlardı. Böyle bir senaryo karşısında daha önceden çalıştıkları yalanları ağız birliğiyle söyleyen Anka'lar akıllık edip şaşkınlık ve şüphe ile dolu olduklarını göstermek üzere Grei hakkında garipsedikleri anları, yorumlayamadıkları olayları anlatıyorlardı. Bu sayede hükumet onları vatan hainliğiyle suçlamayacak, bilgilerinin olmasına rağmen Şaman'ın ellerinden kaçmasına neden olmuş saymayacaktı. Çünkü Şaman'ın Üstad Tilda tarafından kaçırılması Hükumet tarafından bile öngörülememişti. Hükumet'in içerisinde bir çok grup vardı ve gücü elinde bulunduranlar asla gün ışığında yol almazlardı. Her biri sorgularının ardından denetimli olarak serbest bırakıldı.
Candis ise bambaşka bir hikayeydi. Onlar kadar üzülüyor, yeteri kadar uyumuyor, yemiyor, içmiyordu. Hem Şaman'ın gelişine ve Şaman kült'üne derinden inanan bir aileden geldiği için, hem de daha yeni komutanını kaybetmiş bir subay olarak bir ikincisini daha kaybetmek istemediği için Grei için endişeleniyordu. Yanlarından bir dakika olsun ayrılmamaya ve olumlu ya da korktuğu gibi olumsuz haberleri ilk duyanlar arasında olmaya çalışıyordu. Bu eylemleriyle farkında bile olmadan Anka'ların sevgisini ve takdirini bile kazanmıştı çoktan, asla dışlanmıyor, en gizli konuşmalara dahi dahil ediliyordu ancak duydukları karşısında günden güne hükumete sevgisi azalıyor, gün geçtikçe pozisyonunu sorgulamaya, erdemlerinden şüphe duymaya başlıyordu.
Aoda herkesin aklında olan ancak kimsenin sormaya cesaret edemediği sordu birden; ortam keskin bir sessizliğe ve acı bir belirsizliğe yenik düştü aniden.
Aoda: Peki ya Malikah?
Sina: Evet ya, biz sadece Grei odaklı düşünüyoruz ama iki kayıp arkadaşımız var.
Kairu: Hayır be kızım. Yaşıyor mu acaba diye soruyor bay karanlık.
Leia: Bence hiç şansı yok. Stratejik olarak hemen yok edilmesi gereken bir hedef. Serbest kalması halinde Grei'i ortadan kaybedebilecek bir düşman o.
Candis: Öldü mü sizce?
Aoda: Kim bilir?
Kaptan Gibs bütün bağlantılarını araya sokuyor, herhangi bir haber alabilmek için gidebildiği kadar ileri gidiyordu. Hükumet içinde her hangi bir gruba mensup olmayan bir kaptan olarak çok da fazla bağlantısı olduğu söylenemezdi; en azından işe yarar bağlantılara sahip değildi. İlk hafta o kadar çok kişiye sormuştu ki Hükumet tarafından günlerce sorguya çekilmişti. Grei'in Ailesi için yaptıklarını açıklaması istendiğinde bildiğini itiraf etmişti. Ancak her zamanki gibi bu işten de sıyrılmasını bilmişti. " Ben sadece Şaman'ın emirlerini takip ettim. " tek savunması bu olmuştu. Ancak bu tek cümlelik savunma bile onu ipten kurtarmaya yetmişti. Ordu'da isim yapmış, askerler arasında kahraman olarak görülen bir kaptan'dı ne de olsa; birden bire vatan haini ilan edilemezdi. Geç saatlerde karargah'ın bahçesinde birlikte oturan Ankalara katıldığında keyifsizdi.
Gibs: Merhaba çocuklar.
Sina: Hoş geldiniz Kaptan.
Kairu: Herhangi bir haber?
Kaptan bankın karşısına bağdaş kurarak otruduğu sırada diğerleri yer vermeye çalıştı ancak kaptan hepsini reddetmişti. Zaten canı sıkkındı.
Gibs: Hayır. Ama sanırım rütbelerimi sökecekler.
Leia: Hala vakit varken uzaklaşsanız kaptanım?
Aoda: Bence sadece rütbeyle kalmaz kaptan.
Gibs: Vatan hainliği suçlamasından kurtulduk Aoda. Bu konuda Grei dönene kadar kesin karar veremezler ama açık emre itaatsizlik ettiğim için görevden alabilirler ve kimse de onları suçlamaz. Belki de kaçmalıyım evet.
Kairu: Aklınızda bir yer var mı?
Kaptan Kairu ya pek de içten olmayan bir gülümseme göndererek konuşmaya devam etti.
Gibs: Fark etmez. Grei ve Malikah dönsün de.
Sina: Malikah'ın hala yaşadığını mu düşünüyorsunuz yoksa.
Gibs: Bu meslekte bir şey öğrendiysem o da cesedini gözlerimle görmeden kimsenin ölümüne kesin olarak bakmamam gerektiğidir. Ben hala umutluyum. Kim bilir belki hala yaşıyordur.
