Yol uzadıkça uzuyordu düşünceleri, avuçlarındaki terleri silmekten sararmıştı keten pantolonunun dizleri. Kolunu yasladığı camdan yansıyan lekelerde kaybetmişti gözlerini, güneşten yansa da kolları ne rahatını bozmak ne de değiştirmek istiyordu şu anki rahatsız konumunu. Kendi rahatını düşünemez olmuştu arkadaşlarının acılarıyla. Onu kabullenen bir avuç insan vardı şu dünya da ve onlar şu an rahat değildi. Bu yüzden olsa gerek bir türlü rahat etmek istemiyordu.
Araç yerleşkenin önünde durduğunda en önce o indi. Sina, Kairu ve Leia ile birlikte görevlendirilmişlerdi karargahtan. İstekleri üzerine Grei'in subayı olan Candis de katımlıştı aralarına. Gittikleri yerleşke Grei'in memleketi olan KewinGraw'daydı. Bir kaç hafta önce hükumet tarafından tekrar ele geçirilen Şehrin en hakim noktasına kurulan karargaha şehrin tüm acısını görmeden ulaşamıyordu insan. Bütün yıkık sokaklar, yerle bir olmuş evler, amaçsız iş yeri ve sokak tabelaları; şehrin masum insanlarının acıları ve sefaleti arasından gidiliyordu karargaha. Komutan ise kolunu kaybetmiş olmasına rağmen hala fedakar, hala görevinin başında, bütün bu acıya tek başına göğüs germek istercesine acılı bakışlarla hüzünlü gözlerinin arkasında. Selamladı gelenleri, araçtan ilk çıkan Aoda gidip tekmil verdi hemen komutana.
Komutan yerleşkenin merkezinde kendi odasına kadar sessizce eşlik etti gönderilen subaylara. Odaya ulaştıklarında onlar yerini alana kadar bekledi nezaket içerisinde ve hep birlikte oturdular rahatsız ancak Afilli koltuklarına. Komutan girdi söze ivedice:
Komutan: Bilgilendirme yazısı aldım. Tam yetkili olduğunuz söylendi konu nedir?
Sina: Kaçak şahısları arıyoruz. Burada olabileceğini düşündük.
Komutan: Garip, sıra dışı biri olmalı?
Sina: Evet, ama nasıl böyle bir kanıya vardınız?
Komutan: Adı bilinmeyen kaçak şahıs olmaz bu bir, normal şahısları 2 kaptan 3 subay aramaz bu da iki. Biraz daha bilgi verirseniz belki yardımcı olabiliriz?
Sina: Veremeyiz. Resme bakın lütfen.
Komutan fotoğrafa bakarken Kairu Aoda ile göz göze geldi. Komutanın merakını ve güvenilirliğini sorguladılar kendi içlerinde. Grei'den kaçak olarak bahsetmek ağırlarına gidiyordu elbette ancak ordu kayıpları aramazdı. Amaçları için ona Hain de deseler, Alçak da deseler fark etmeyecekti. Bulmaları yeterliydi arkadaşlarını, kardeşlerini.
Komutan: O da sizin gibi bir kaptan anlaşılan.
Kairu: Evet, tanıdık geldi mi?
Konutan: Hayır. Yardımcı olabileceğim başka bir konu var mı?
Sina: Bu kadarı yeterli komutan. Vaktiniz için teşekkür ediyorum.
Odadan çıkarak yerleşkenin girişine doğru ilerlediler. Bu sırada arkalarından koşan birisi bağırıyordu onlara '' Kaptan! Kaptaaan!'' yetiştikten sonra da nefes nefese devam etti asaker; ''Komutanım size telefon olduğunu söyledi.Kayıp şahısla ilgiliymiş.'' Koşarak odaya döndü Anka'lar kimse geride kalmamıştı ancak Kairu'ydu en önce ulaşan. Telefonu kulağına götürüp '' Kaptan Kairu '' dedi. Karşısındaki ses hem umutlu hem endişeliydi. '' Geri dönün. Grei döndü, yanında bir sürü Yami subayıyla. '' dedikten sonra kapattı. Kairu telaşla '' Nasıl? Nereye? Aloo! '' dese de kapanmıştı telefon ve kızıl hat olduğu için tek yönlü çalışıyordu geri aramaları da mümkün olmayacaktı. Arasalar da açacağı meçhuldü karşı tarafın.
Komutandan dışarı çıkmasını isteyerek başladılar aralarında tartışmalara. Telefondaki ses Gibs'in sesiydi, telaşlıydı ancak aynı zamanda mutluydu da, konuşmayı kısa kesmesi güvenlik açısından gerekliydi belli ki ancak Yami subayları? Grei'in onlarla ne işi olabilirdi ki? Onların düşüncelerine göre Grei ya hükumetin bir koluna esir düşmüştü ya da çoktan kaçmış güvende hissettiği bir yerde saklanıyordu. Yami ne zaman dahil olmuştu olaylara. Hem asker güçleri kalmamış hem de direnişlerinin neredeyse tamamına yakını kırılmıştı son 1 ayda. Komutanları ortada yoktu ve üst subayları da kayıptı. Bir nedenden dolayı ele geçirmiş oldukları şehirleri terk edercesine Hükumetin eline bırakıyorlardı. Yami'nin son gerçek direnişi Grei'in kaçırıldığı ancak şehrin ele geçirildiği kuşatma olmuştu o zamandan itibaren tam bir ay geçmişti. İlk haftayı çemberde geçiren Grei ikinci haftayı ayılmak için uykuda geçirmiş ve bu sürede Gallier'i de uyanık tutmuştu. Ardından uykusuz ve yorgun bir biçimde Erwin'in aurasının peşine düşen Gallier'den bir haber alınamamıştı. Kalan iki haftayı ise kendi bedeninde yalnız geçirmişti Grei. Ve Şimdi Windora'dan tam bir ay sonra Yanında Yami subaylarıyla ortaya çıkıyordu. Neler olacağı hakkında Anka'ların hiç bir fikri yoktu ama yine de her biri Grei'i görmek için sabırsızlanıyordu. Ankalar şimdi Gibs'in yanına duuma'ya gidiyordu...
