Muhtemelen yaşlı adamı da o öldürmüş, küçük kızı dedesiz bırakmıştı. Bu sırad Betsy geri adımlar atarak yolun ortasına kadar ilerlemişti ve üzerine gelen kamyonet tarafından ezilme tehlikesi içerisindeydi. Grei öfkeden deliye döndü; hem öfke hemde Betsy'nin ezilme tehlikesinden duyduğu korkuydu bu. Beynine hücum eden kanın sesini kulaklarında duyabiliyordu ve görüşü bile değişmişti o an için; sanki kırmızı bir çerçevenin içinden bakıyordu dünyaya kenarları belirsiz, kandan bir çerçeve...Koşup Betsy'yi yakaladı hemen neredeyse yarım metre kalmıştı aracın onlara çarpmasına Betsy ile aracın arasına girip sarıldı hemen sevgilisine, korumak istiyordu O'nu bütün dünyadan korumak istiyordu. Aracın sırtına çarpmasını beklediği için sırtını düşündü sadece; sadece sırtını düşündü bütün gücüyle. Bütün olaylar Onun kontrolü dışında gerçekleşiyordu, sanki her şey otomatik olarak oluyordu. Birden görüşü karardı gözlerindeki damarları gördü önce daha sonra vücudunun içinde gezindi gözleri her ayrıntısını görebiliyordu kendi vücudunun; en çok odaklandığı yer olan sırtına kilitlendi sonra bakışları. Hissediyordu aracın metal varlığı çok yakındı vücuduna, en kötü ihtimalle kendisi ilk anda ölecek daha sonra Betsy aracın tekerleri altında ezilip sakat kalacaktı. Yeterli değildi. Yeterli olamazdı; Böyle bir kaderi kabul edemezdi, artık bu kadarı da fazlaydı. Bütün gücünü topladı ve bağırdı"DUUUUR!"
O anda vücudunda güçlü bir şok dalgası yayıldı. Mavi renkteydi kopkoyu, mavi bir enerji kütlesi arkasındaki alanda bulunan herkesi yere devirmiş, aracın üzerindeki Efsunlu alevleri söndürmüş ve aracı da yavaşlatmıştı. Yavaşlamasına rağmen araç yine de Grei' ve Betsy'ye çarptı ancak sanki bir taşa yahut bir kayaya çarpmış gibi birden durdu, arka tekerleri havaya kalktı ve bir kaç kez olduğu yerde zıpladı. Aracın ön kısmı içeri göçmüştü resmen Grei'in sırtına dokunan kısım sanki beton bir direğe çarpmış gibi eğilmişti ve sürücü camdan dışarı; neredeyse beş metre kadar ileri uçmuştu. Grei ilk önce Betsy'ye sordu : " İyi misin? " Bütün o heyecanla nefesini tutan Betsy konuşamayıp sadece kafasını salladı, tir tir titriyordu. Betsy'yi kaldırıma kadar götürdükten sonra sürücünün yattığı yere yöneldi Grei, herkes olanlara şaşırmış bir şekilde Onun ne yaptığını izliyordu. Bir kara Lonca mensubuna dokunmak bile savaş açma sebebiydi ki daha bir kaç saniye önce Grei loncalarının amblemini yok etmişti ve şimdi de yerde yatan Efsuncunun üzerine gitmekteydi. Herkes delirdiğini düşünüyordu, belki de öyleydi.
Adam durumun farkına vardı ve geri geri sürünmeye başladı, yeterince hızlı olmadığını fark edince Grei'in üzerine bir efsun yolladı ancak hiç bir etki yaratmamıştı sanki görünmez bir kalkandan sekmişti bu saldırı; sekmişti ve yandaki binanın duvarlarından bir kaçını yerle bir etmişti. Grei adamı yakalayıp yakasından tuttu, yumruğunu sıktı ve tüm gücünü bilinçsiz bir şekilde yumruğuna odakladı. Yumruğunun alev aldığının farkında bile olmadan adamın suratının ortasına sanki alevden bir mızrak gibi geçirdi. Yumruğundaki alevleri adama vurduğu anda gören Grei duruma herkesten çok şaşırmıştı; müzede olduğu gibi korkmuş ve hemen bir kaç adım geriye zıplamıştı. Adamın çığlıkları ve yardım için bağırması herkesin kanını dondursa da kimsenin yardım edesi gelmiyordu. Grei güvenli bir mesafeye gelene kadar adam neredeyse kavrulmuştu, yaptığından pişman değildi arkasını döndü, Betsy'nin elinden tuttu ve sığınağın yolunu tuttu.
Bir saat bile geçmeden hükumet yetkilileri sığınakta bulmuştu Onu ...
