Şöhret

380 40 2
                                        

      İçindeki yalnızlık şarkısını susturmuş arkadaşlarıyla birlikte daha mutlu ve umutlu bir ruh haline bürünmüştü. Çok fazla gülmezdi fakat güldüğü zaman herkesi kendine hayran bırakabilecek kadar saf ve temiz bir ifade takınırdı yüzüne farkında bile olmadan; bu onun yeteneğiydi,  aynı insanlara ne düşündüğünü açık açık söylemesi gibi. Bütün düşündüklerini karşısındakinin anlayışına sığınarak çekinmeden söyler; bazen aptallık derecesinde pot kırar; bazense dürüstlüğü ve kararlılığı sayesinde  etrafındakileri ona yardım etmeye zorlardı. İşte böyle biriydi Grei ve yolculuğuna devam ediyordu...

      3 aşamadan oluşan eğitimlerinin ilk iki aşamasını geçmiş olmaları Anka'ları sınıflarının, hatta okullarının en başarılı takımı yapıyordu. Son yüz yıldır bu kadar hızlı ilerleyen başka bir takım olmadığı için haberler başkente Kewingraw'a ve hatta ülkenin diğer ucu olan Fiore'ye kadar ulaşmıştı. Gazetelerin üçüncü sayfasında bu efsane çaylaklardan Anka'lar olarak söz edilmiş, her birinin fotografı yayınlanmıştı. Bu durum diğerlerini mutlu etse de Grei'in günlerce somurtmasına neden olmuştu ki nedenini sorduklarında " Şimdi tüm ülkenin yanı sıra Bütün kara loncalar kim olduğumuzu biliyor. " Gibi stratejik bir cevap vermişti; ancak ailesi aradığında onlara mutlu olduğu izlenimi vermek için bu konudan hiç mi hiç bahsetmedi. Kardeşi onunla gurur duyuyordu, onun gibi olmak istiyordu; bütün somurtmasına rağmen galiba birazcık da olsa mutluydu... 

    Betsy aramıştı o gün akşam saatlerinde; Grei içindeki bütün sıkıntıyı bir kenara bırakıp kendini karşısındaki duygusal felakete hazırladı. Kairu'dan devraldığı telefonun ahizesini kulağına götürdükten sonra başladı konuşmaya;

-- Alo?

-Grei?

--Efendim Betsy?
-Ben tebrik etmek için aramıştım, herkes senin ne kadar muhteşem olduğunu konuşuyor, mezun olduğunuzda hepiniz kaptan olacak kadar yetenekliymişsiniz, tebrik ederim canım, çok sevindim.

--Saçmalamayı kes Betsy! Lütfen bir daha arama...
-Neden ama o kadar yıl beraberdik iki arkadaş gibi konuşamayacak mıyız?
--Konuşamayacağız çünkü ben istemiyorum. Lütfen bir daha arama. 

-İyi be tamam. Kız arkadaşın izin vermiyor belli...

--Evet kız arkadaşım izin vermiyor ve kendisi bir Kaptan. Onunla karşı karşıya gelmek istemezsin umarım?

-Sen bilirsin Grei, bende sanmıştım ki...

--Ne sanmıştın? Sen artık sanma istersen...

-Pekala, kendine iyi bak.

--Ne halin varsa gör Betsy...

      Konuşmanın  hararetinin fark eden  diğer Ankalar alenen dinliyorlardı görüşmeyi; zaten dinlemeseler de zorla anlattıracakları için Grei; böylesi daha zahmetsiz olduğundan kızmamıştı bu davranışlarına. Görüşme bittiğinde Sina o kadar konuşmanın arasından tam da kendisini ilgilendiren bölümü çekip çıkarmış ve bir sinir krizinin eşiğinde sormuştu sorusunu; " Sevgilin bir Kaptan mı? Malikah'la birlikte misiniz yoksa?" 

    Grei durumdan bezmiş olsa gerek kocaman bir iç çekerek gözlerini devirmişti Sina'ya; ardından meraklı bir tavırla sordu; " Gerekten Merak ediyorum, hepimizin ilk kez bir araya geldiği o anda söylediklerimi hatırlıyorsun değil mi? Takım içinde kimse kimseyle romantik yakınlık kurmasın demiştim. Buna ben uyuyorum, ve Sizlerin de uymasını bekliyorum... Ayrıca öyle bir şey de yok. Malikah iyi bir insan ama birlikte değiliz bunu sadece Betsy'den kurtulmak amacıyla söyledim. Garda Malikah'la ikimizi görmeseydi ondan kurtulmak için sizden birini öne sürerdim ama O daha mantıklı geldi o anda... " Derin bir iç daha çektikten sonra yaptığı eşekliğin farkına varmıştı ki Sina çoktan ayrılmıştı odadan. Kendini çatıya atmış; batı yönüne döndüğü yüzündeki yaşları silmeye tenezzül bile etmeden öyle bakıyordu çoktan batmış güneşin gölgesine... 

ŞamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin