Çok geçmemişti üzerinden; Sina 2. aşamayı tamamlayalı neredeyse bir ay olmuştu ve o günden beri canla başla savaştıkları Geto'yu yenmeyi hala başaramamışlardı. Bugün ilk idmanı Kairu yapacağı için hazırlanıyor ve meditasyon yapıyordu bağdaş kurduğu camın önünde benliğinin sınırlarını zorluyor; kendini hem zihnen hemde aura olarak önündeki savaşa hazırlıyordu. Göz kapaklarına değen güneş ışığında kesik kesik belirsizlikler fark etse de konsantrasyonunu bozmadı; açık pencereden içeri giren iki güvercinin sağ omzuna konmasına dahi tepki vermedi. Aurasını o kadar dingin ve akıcı bir hale getirmişti ki bu durumdayken gücü de miktarı da artıyor; hatta vücudundan taşıp pencere kenarındaki çiçeklere kadar ulaşıp onları besleyip büyütüyordu. Öyle ki diğer Ankalar bunu fark ettiklerinde yüzlerinde gurur dolu bir gülümseme belirmişti; sonunda Kairu meditasyonunu tamamladığında hep birlikte sarılıp tebrik ettiler arkadaşlarını. O kadar yoğun, o kadar güzel bir konsantrasyonu vardı ki camın önünde bir taş gibi; kuşların yuva yaptığı bir ağaç kovuğu gibi doğayla bir bütün olmuştu.
İdman alanına geldiklerinde hepsi onu destelemek için locada yerini almıştı çoktan, bugün diğerlerinden farklı olarak Kaptan Gibs ve Kaptan Malikah'ın yanında Bayan Meggi de locadaydı. Geto gölge dansı yaptığı zaten ortaya çıktığı için herkesin önünde bir kez daha yaptı. " Sanırım artık gizlemeye gerek yok! Evet ilk 10 kişiden Hirodura'nın soyundan geliyorum ve kopyama karşı savaşacaksınız." diyerek ekledi ve ağır adımlarla idman alanının dışarısına çıktı. Kendisini gölgesine bağlayıp gözlerini, görüşünü ve aurasını paylaştıktan sonra " Başlayalım! " dedi ve ilk hamlesini yaptı. Sağ ayağını öne atarak kollarını hedefinde Kairu kalacak şekilde çaprazlayarak sağ elindeki elektrik ile sol elindeki elektriğin birbirine karışmasına izin verdikten sonra bağırdı " Enton Oodama ! ". Kairu elektrik akımının kendisine doğru süzülmesine karşın hala sakinliğini koruyor bir adım bile geriye atmıyordu; sağ ayağını geriye atarak sol omzu üzerinden hedefini görecek şekilde pozisyon alarak sol elini hafif ve nazikçe omuz hizasına kadar kaldırdı. Bu sırada etrafındaki hava kendisine doğru çekiliyor; yerden filizlenen o minik fidan sadece bir kol kalınlığında cılız ancak yeşil bir ağaca dönüşüyordu. Elektrik akımını üzerine çekerek toprağa aktaran ağaç küle dönüşse de amacına hizmet etmişti; Kairu ağacın arkasından çıkarak " Bana mı öyle geliyor yoksa hamleleriniz mi zayıflıyor Bay Geto?" Geto cevap vermeye bile gerek duymadan ikici efsununa geçti; kollarını açarak hızla birleştirdi avuçlarını yüzünün önünde; ardından parmalarını biraz olsun avucuna yaklaştırarak iki avucunun arasında tam dudaklarının önüne gelen bir boşluk oluşturdu. Bu hareketi dikkatle izleyen kaptan Gibs " Fuuton tekiği yapacak galiba" dedi ve koltuğunda biraz daha ileri oturarak dikkat kesildi. " Fuuton kazenari! " diye bağırarak ciğerlerindeki bütün havayı avuçları vasıtasıyla çoğaltarak üfleyen Geto havayı gözle görülebilir bir yoğunluğa getirerek bir ağ şeklini almasını sağladı bu hareket karşısında diz çökerek ellerini toprağa koyan Kairu kendisine doğru gelen ağı yerden yükselttiği sivri toprak sütunlarla durdurdu ve onlara takılmasını sağladı. Şimdi karşı atak zamanıydı; aniden gözlerini kapatan Kairu camın önündeki sakin haline döndü ve aklını tamamen boşaltana kadar bekledi; nefes almayı bile bırakan Kairu alandaki bir taştan farksız bir duruma geldi. Aklına gelenleri hayal etmeye ve efsununu başlatmaya koyulmalıydı yoksa bir atak daha karşılamak zorunda kalacaktı, aurasını daralttı ve iki yanına bırakmış olduğu ellerinin etrafında topladı. O kadar yoğun ve dingin, o kadar güçlüydü ki enerjisi gözle görülebilir hale gelmişti; sonra birden iki elini birleştirip gözlerini açtı. Birleştirdiği ellerinden yayılan o yeşil aura tüm vücudunu kapladığında topraktan doğan dev şarmaşıklar bütün alanı kapladı ve Geto'un kaçmaya çalışan kopyasını ayağından yakalayarak iyice sarmalayarak baş aşağı sallandırdı. Kopya olduğundan emin olduğu için öldürmekten kormadan saldırdı tekrar; bu kez sarmaşıklardan birini sertleştirip sivrilterek Gölge kopyanın vücuduna sapladı, tam o sırada bağlantıyı kesen Geto Sinirli bir şekilde bağırdı " Bu da geçti! " bu kadar kolay kaybettiğine inanamıyordu...
Tebrikleri kabul ederken yüzünde utanmış ve aynı anda sevinçli bir gülümsemeyle başını ovuşturan bu tatlı gencin biraz önce topraktan hayat doğuran kararlı ve dingin savaşçıyla alakası yoktu... Kaptan Malikah " Jukai koutan yapan birini görmemiştim daha önce." dediğinde " Nasıl yani ben mi yaptım? Ne zaman? " diyerek cevap verecek kadar da şapşaldı... Daha sonradan zorluk seviyesi çok yüksek bir efsun olan " Jukai koutan'ı " özel tekniği olarak hep sona saklayacaktı...
