Damlalar

322 32 4
                                    

         Karanlık uzaklaşıyordu adeta çevresinden. Işık kovalamıyordu oysa hiç bir zerresini onu çevreleyen kötü niyetin, kana susamışlığın; ancak ışığı öylesine tehditkar ve aşılmaz görünüyordu ki düşmanlarının gözlerinde, kimse bir adım dahi yaklaşamamıştı Grei'e. Ellerini toprağa koymuş bütün bir ordu diz çökerken önünde; ona düşman olarak bakan Yami ordusu'nun büyük başları bile çökmüştü çoktan dizleri üzerine...

      Hükumet ordusuna hemde Yami'ye büyük şaşkınlık veren bu olay bir efsuncu'nun vücudundan beyaz bir ışık yansıtmasından daha fazlasıydı; varlığını ve kudretini hissetmişti herkes bir kere, artık kimse unutamazdı varlığını. Arkadaşları etrafına toplanmış bir efsun çemberi kurmuş Grei'i şaman Modundan çıkarmaya çalışıyorlardı; artık Yami de farkına vardığına göre kimliğinin, savaşmanın bir anlamı yoktu. Karşıdaki ordunun yarısından fazlası dizlerinin üzerindeydi ne de olsa.

                                                                                      ...

       Elini kıvırcık saçlarına sokan Netero zihninde seslendi Genma'ya; " Dostum bunu görmen gerek! " Genma vakit kaybetmeden Netero'nun zihinine girerek gözlerini ödünç aldı. Bir yandan ise Gai, Netero, Genma ve Gallier arasındaki konuşmayı başlattı. 

Genma: Sonunda çıktı ortaya ha?

Gallier: Hükumetten önce ele geçirmeliyiz onu. Gerekirse öldürün!

Netero: Ama nasıl? Adam Şaman çıktı, çocukluk arkadaşımı öldürmek sorun değil ama şaman nasıl öldürülür bilmiyorum? 
Gallier: Tanrı'ya sığın, Tanrı'dan yardım iste; fark edeceksin değişikliği...

Gai: Ben savunmaya geçiyorum.

Genma: İyi edersin, düşman ordusu şu an gaza gelmiş durumda.

Netero: Tanrıya sığınmak mı? Hangi Tanrı?

Gallier: Şunu düşünmeni istiyorum. Bir Tanrı var, her şeyin; herkesin üzerinde bir tahtta oturan mutlak bir güç. Tüm evrenin babası olan bir Tanrı var ve bu karşındaki onun isyankar oğlu. Yardım istemekten çekinme.

Genma: Birazdan başlarız. 

     Netero bu güne dek Tanrı hakkında hiç düşünmemiş, daha yüce bir varlığı hiç hissetmemişti. Tanrı varsa da şımarık bir veletten ibaretti onun için; ki ailesine bunları yaşatan bir Tanrı'dan yardım falan dilenemezdi. Beş  asır önce Erwin'in dünyaya gelmesiyle başladığı ilk iş insanların Tanrı inancına saldırmak, gölgeler ardından da olsa kendisini Tanrılaştırmak olmuştu. Eski inançlarını eski dinlerini unutan insanlar Şamanlarının koyduğu kurallara tabulara eski bir din gibi sıkı sıkıya sarılmış, bir mesih bekler gibi reankarnesini beklemişlerdi yıllarca. Şimdi bu neslin son evlatlarından olan Netero'ya "Tanrı'yı hisset! Ondan yardım iste! " demek yazının varlığından habersiz bir çocuğa kitap okumasını söylemekten farksızdı...

                                                                                   ...

       Grei Erwin'in anılarına sıkışıp kalmışken arkadaşları onun etrafını çevreliyor, kurdukları çemberle içindeki Şaman enerjisini baskılamaya çalışıyorlardı. Bu çembere bir tek Candis dahil olmamıştı. Daha yeni tanımaya başladığı, onun için arkadaşını kurtaran; kendisini tehlikeye atan komutanını yine kaybetmek istemiyor bir saniyeliğine de olsa yanından ayrılmıyordu. Grei'in arkasına bağdaş kurmuş, kendi bedenini onun sırtına yaslayarak düşmesini engelliyordu. Gözlerinden istemsizce dökülen yaşlar Grei'in açık olan omzuna düşüyordu. Böylesine derin duygular taşıyan damlaları Erwin'in anılarının ortasında bile hissetmiş, ancak anlam verememişti. 

      Anıları sanki kendisi yaşıyormuş gibi kahramanın gözünden izleyen Grei kendi kendine düşünmeye başladı, "Peki ben ne yapardım? Bu kadar sevgiyi kontrol edebilir miydim? Babamın bana hem bu kadar güç, hemde özgür irade vermesi onu diğerlerinden çok ama çok daha çok sevmeme neden olacağı gerçek, ama bu sevgiyle baş edebilir miydim? Yoksa bende Erwin gibi isyan mı ederdim?" Bu düşüncelerin ağırlığını taşırken zihni karşısında Erwin'i gördü... 

      Şaşkınlığını gizleme gereği duyarak bir iki adım geri atmak istedi ancak onun anılarında, onun bedenindeydi, içinde olduğu bedenin kontrolü bile kendisinde değildi. Peki nasıl oluyordu da Erwin istediği gibi girip çıkabiliyordu bu anılara? İstediği parçasını değiştirip Onu köşeye sıkıştırabiliyordu? Konuşmaya başladı Erwin yavaş yavaş Grei'e karşı yürüyerek ... 

Erwin: Hadi ver şunu.



ŞamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin