Her sabah gibi annesinin öpücüğüyle uyanacak, sallana sallana lavaboya gidip elini yüzünü yıkayacak ve kurumasını bile beklemeden hemen sofranın başına oturacaktı. Bir yanında küçük kardeşi diğer yanında babası karşısında ise annesi ile oturacak güzelce kahvaltı edecek ve ardından herkes kendi işine yahut okuluna gidecekti. Kahvaltıdan sonra bir bardak fazladan çay alıp sigarasıyla paylaşacaktı bu çayı. Günün en sevdiği anıydı bu ufacık zaman...
Grei annesi odaya girdiğinde hala uyuyordu ve ufak bir sarsıntı hissetse de uykusunu bölecek bir şey değildi ancak sıcaklığı az da olsa hissedebiliyordu. Annesi onu alelacele uyandırıp '' Yangın! Alt daireler yanıyor! Çabuk çıkmamız lazım! '' dedi. Gözlerini dahi açamamış olan Grei gerçeğin yükünü sırtlanmak istemedi bir an; daha kahvaltı yapacaklardı, hep beraber güne hazırlanacak, mutlu bir an yaşayacaklardı. Son bardak çayını sigarayla birlikte balkonda vurulmayı ya da ölmeyi umursamayarak içecek, son anına kadar keyfini çıkaracaktı. Kara loncalar bu keyfi onun elinden alamazlardı. Doğudaki çatışmalar Kewingraw'a kadar uzanmıştı ve bu şehir başkent Duuma'ya neredeyse üç şehir uzaklıktaydı yine de bu durum Kara Lonca'ları Efsunlu bombaları şehrin üzerine bırakmaktan alıkoymuyordu.
Grei hemen kalktı yatağından. Bu bekledikleri bir şeydi, çatışmaların bu bölgeye kadar uzanması onları önlem almaya zorlamıştı. Kıyafetlerinin ve acil durum gereçlerinin dolu olduğu orta boy bir bavula lap-top bilgisayarını cüzdanını ve telefonunu tıkıştırdı ve sırtlandığı gibi antre bölümüne çıktı. Babası ve kardeşi de hazırlardı onlar da bavulları sırtlarında annelerini bekliyorlardı. Anneleri biraz gecikse de hemen yetişmişti onlara. Kardeşi kapıyı açmak için uzandığında Grei; "Dur ne yapıyorsun! İçerisi duman doludur bir kat inemeden bayılırız." dedi. Kardeşi biraz korkmuş birazda şaşkın bir ifadeyle " E ne yapacağız o zaman? " diye sordu.
Babanın hayat tecrübesi ağır bastı ve bir planla çıkıverdi ailesinin karşısına arka balkona bir merdiven bağlayacak ve son basamağına kadar inip oradan aşağı sarkacaklardı. Merdiven bir insan boyundayken son basamaktan tutunarak vücutlarını sarkıtmak onlara bir insan boyu daha kazandıracaktı geri kalan yükseklik ise atlamak için uygun, neredeyse bir metre kadardı. İlk Grei indi aşağı, bavulları ona attılar hepsini tek tek yakalayıp bir kenara dizdi ve daha sonra sırasıyla kardeşi, annesi ve babasının inmesine yardım etti. Yangın henüz bu cepheye sıçramamıştı; öyle olsa sıcaklık ve duman nedeniyle bu planı uygulamak oldukça imkansız olurdu. Hep birlikte bu zorluğunda üstesinden gelen Grei ve ailesi; mutlu olmaya fırsat bile bulamadan ikinci bomba yan binalardan birine isabet etti...
Ailesini hükumet sığınağına götürdükten sonra Grei günün geri kalanında mahsur kalan insanlara yardım etti. Ailesi karşı çıksa da kendini durduramadı, " Belki sıkışan birileri vardır. " diyerek koşarak kaçtı sığınaktan. Bir çok binaya girdi, bir çok insanın elinden tuttu, giremeyeceği kadar tehlikeli yerlerde yetkililerin çıkardığı insanları ilk yardım için taşıdı. Tekrar sığınağa döndüğünde neredeyse tanınmayacak haldeydi; bir maden işçisini andırıyordu görüntüsü dumandan her yeri kapkara olmuştu, tüm o isin içinde beyaz kalan tek yeri gözleriydi ve sürekli öksürüyordu. İnsanlara yardım etmenin verdiği sevinçle parlayan o gözler sığınağa adım attığı andan itibaren parlaklığını yitirmişti. Bütün o insanları görmek, ağıtlarını, acılarını, çığlıklarını dinlemek ona kurtaramadığı daha bir çok insan olduğunu hatırlatmıştı. O kapkara haliyle sığınağın ortasından ailesine doğru ilerlerken gözlerindeki umutsuzluğu fark edenler, üzerindeki isin pasın ve yorgunluğunun nedenini fark edenler tek tek omuzuna dokundu o geçerken. Anlam veremedi Grei ilk başta; onlardan hiç birine yardım etmemişti, onun kurtardıkları sığınağa gelecek kadar iyi durumda değillerdi hemen hepsi hastahanelere gitmişlerdi. Yine de herkes ona minnet gösteriyordu, kendileri için değil; başkaları için... Önlerinden geçen bu genç başkalarına, kaçamayacak durumda olanlara yardım ettiği için...
Bir kaç saat sonra Betsy geldi. Şükürler olsun ki iyiydi...
